Super God Gene - 0441
Çevirmen: Kylerxy Düzenleyen: ggurcan
Buz Uçurumuna Atlamak
Han Sen zaten kaçmak istemiyordu. Elindeki her şeyi kullandığından onun kondisyon indeksi seksenden fazlaydı. Eğer iki tane fiziği yüzün üzerinde kutsal kanlı yaratık bile bir araya gelse mutlak avantaja sahip değillerdi.
Ama ne yazık ki durum çok riskliydi Han Sen iki kutsal kanlı yaratık tarafından öldürülebileceğinden korktuğundan çöl kuşunu çağırmaya cesaret edememişti. Aksi halde kondisyon seviyesi daha yüksek olmalıydı.
Buna rağmen iki kutsal kanlı yaratığın kuşatması altında Han Sen sağa sola hareket etti. İki kutsal kanlı yaratığın saldırılarını yaralanmadan atlatmayı başarmıştı.
Eğer Yang Manli bunu görmüş olsaydı muhtemelen gözlerine inanamazdı. Evrimleşiciler arasında belki de bunu sadece kondisyon indeksi yüzün üzerindeki birisi başarabilirdi.
Han Sen yaratıklar kadar güçlü bir fiziğe sahip olmamasına rağmen o zeka ve tekniklerle donatılmış bir insandı. Aralarındaki güç farkı devasa olmadığı sürece bu yaratıklar ile yüzleşmesi onun için zor değildi.
Han Sen Sparticle’yi sonuna kadar kullanmıştı. Daha da önemlisi Queen’den öğrendiği uçurtma teknikleri onu bir Go oyuncusuna dönüştürüyor, iki güçlü kutsal kanlı yaratığı tuzağa çekiyordu.
Queen’den uçurtma yeteneklerini öğrendiğinden beri Han Sen derinlemesine buna çalışıyordu. Yetenekleri Queen kadar iyi olmamasına rağmen bir şeyler başarmıştı ve bu yeteneği daha da geliştirmişti.
Her adım, her dönüş ve her duraksama büyük bir amaca hizmet ediyordu. Söylemek için hala erken olmasına rağmen, faydalar gittikçe daha da belirginleşiyordu.
Örümcek ipeği Han Sen’e dokunamamıştı bunun yerine kuşun pençelerini yakalamıştı. Kanatlarını çaresizce çırpan siyah kuş Han Sen’e vurmayı başaramamıştı bunun yerine Han Sen tarafından yönlendirilerek dev örümceğe vurmuştu. Bunun gibi birçok tesadüf vardı. İki kutsal kanlı yaratık Han Sen’i incitmeyi başaramamış birbirlerini oldukça yaralamışlardı.
Yavaş yavaş iki kutsal kanlı yaratık birbirlerine sinirlenmeye başladı ve Han Sen’i görmezden geldiler. Kendileri ile savaşırken Han Sen kaçma fırsatı yakalamıştı, eğer Queen benim uçurtma tekniklerimi görseydi bana iltifat ederdi diye düşünürken uzaktan yaratıkların savaşını izliyordu.
Şu anda, Han Sen kaçmak için acele etmiyordu bunun yerine iki yaratığın savaşını gözlemliyordu. İkisinin de kondisyon indeksi kesinlikle yüzün üzerindeydi. Sert hareketleri nedeniyle buz duvarlar ve kayalar parçalanma ve çatırdama ile patlıyordu.
Siyah kuş her yerdeki beyaz örümcek ipeğine dolaşmıştı ve gittikçe yavaşlıyordu. Dev kar örümceği de siyah kuştan durmadan saydam kan akan birçok yerden delinmişti.
‘’Devam edin. Devam edin. Birbirinizi öldürmelisiniz ki bedava geno puanları alabileyim. Bedenleriniz büyük olmasına rağmen fazladan yemek yemeyi umursamam’’ Han Sen iki yaratık için tezahürat yaparken düşündü. Böyle düşük sıcaklıkta etlerin bozulmaz değil mi? Birkaç gün için bile saklayabilirim.
Başlangıçta Han Sen siyah kuşun daha sert olduğunu düşünürken örümceğin ipeği o kadar sertti ki örümcek ipeği ile kaplandığında siyah kuş etrafta hareket etme kabiliyetini kaybetmişti. Çok geçmeden dev kar örümceği tarafından yutulmak üzereydi.
Han Sen siyah kuşa bir darbe vurup vurmaması konusunda tereddüt ederken, siyah kuş hızlıca buz uçuruma daldı.
Kar örümceği kuşun üzerine çok fazla örümcek ipeği doladığından o da uçurumdan aşağı sürüklenmişti.
Han Sen şaşkındı ve hızlıca uçurumun kenarına koştu. Uçurumun aşağısı sisliydi bu yüzden orada ne olduğunu Han Sen göremiyordu. Ayrıca iki kutsal kanlı yaratığa ne olduğunu da bilmiyordu.
Bir süre bekledi ama aşağıdan hiçbir şey duymadı. Hiç çığlık ta yoktu. Sis hareket etmiyordu.
‘’Ne oldu?’’ Han Sen soğuk sise bakarken ne yapması gerektiğine karar veremiyordu.
İki kutsal kanlı yaratık ciddi şekilde yaralanmış olmalıydı bu yüzden onun için büyük bir fırsattı. Ancak Han Sen ölüp ölmedikleri konusunda emin değildi ayrıca aşağıda ne olduğunu bilmiyordu bu yüzden aşağı inmeye cesaret edememişti. Ancak eğer gitmez ise tanrının gönderdiği hazineler yok olacaktı.
‘’İşte bu. Birisi hala hayatta olması gerekiyor. İki kutsal kanlı yaratık var bu yüzden bunu kaçırmamım hiçbir yolu yok. Ek olarak kendimi yeterli görüyorum. Eğer orada hala bir kutsal kanlı yaratık kaldıysa, onu öldüremesem bile en azından kaçabilirim’’ Han Sen dişlerini sıktı ve altın kaya solucanını kralını çağırdı, soğuk sisin içine evcil hayvanının sırtında buz uçurumundan aşağı uçuyordu.
Jadeskin pratiği yapan Han Sen bile titremeden edememişti. Sis soğuk ve nemliydi, buzdan bile daha kötüydü. Eğer ortalama bir insan olsaydı, siste seyahat ettikten sonra birkaç gün yatması gerekirdi.
Şansına Jadeskin soğuğa dirençli olduğundan dolayı özel etkilere sahipti. Han Sen uçurumdan aşağı gözlerini odaklayarak altın kaya solucanı kralının sırtında hala oturuyordu. Ancak sis o kadar kalındı ki Han Sen altında ne olduğunu bile göremiyordu.
Bir süre sonra sis dağılmaya başladı. Han Sen belli belirsiz aşağıda bir şeyler görebiliyordu ama bunun dev kar örümceği mi yoksa siyah kuş mu olduğundan emin değildi.
Han Sen altın kaya solucanı kralına otuz beş metre daha aşağı uçmasını emretti ve sonunda altında ne olduğunu söyleyebiliyordu. Han Sen genişleyen gözleri ile bakıyordu.
Hem kar örümceği hem de siyah kuş neredeyse ölmek üzereydi ama bunun nedeni savaşları değildi. Dev buz uçurumunun altında birçok dokunaçla kalamar benzeri bir canavarın gözüktüğü bir su birikintisi vardı. Kar örümceği ve siyah kuş ikisi de dokunaçlar tarafından yakalanmıştı. Mücadele etmelerine rağmen, daha önceki yaralanmalarından dolayı canavardan daha zayıftılar, dokunaçlardan kurtulmayı başaramamışlardı. Bunun yerine dokunaçlar daha da sıkılaşıyordu. Çok geçmeden yaratıklar ölmek üzereydi.
Neyse ki canavarın dokunaçları sıkmaktan başka saldırı yöntemi yoktu. İki kutsal kanlı yaratığı hemen boğamazdı. Ancak yine de bu bir zaman meselesiydi.
Han Sen birbirlerinden korkutucu üç kutsal kanlı yaratığın olması gerçeğinden dilini yutmuştu.
Bu buz ve kar alanını Han Sen’in düşündüğünden daha tehlikeli görünüyordu.
Başlangıçta Han Sen aristokrat shelter’i alabilirse, bu alanda istediğini yapabileceğini düşünmüştü. Ancak bu düşüncesi çok safmış gibi görünüyordu.