Super God Gene - 0445
Çevirmen: Kylerxy Düzenleyen: ggurcan
Dağlar Kadar Et
Han Sen tüm sahip olduğu canavar ruhlarına baktı ve sonunda gözlerini kan salyangozu canavar ruhu üzerinde durdurdu. Bir süper evcil hayvan zırhıydı ama İkinci Gods Sanctuary içerisinde kutsal kanlı yaratıkların karşısında çok etkili değildi. Han Sen siyah kristali üzerinde denemeye karar verdi.
Süper canavar ruhları siyah kristalin etrafını sarmışken Baş Melek ilgisini kaybetmişti. Han Sen siyah kristalin artık onun için kullanışlı olmadığını mı ya da henüz dönüşmediğinden mi olduğunu söyleyemiyordu.
Han Sen’in emri ile kanlı salyangoz hızlıca hareket ederek siyah kristali tamamen yuttu.
Melek ile aynı ışık kan salyangozunu saran bir koza oluşturmaya başladı.
Han Sen’in acelesi yoktu. Bir canavar ruhunu beslemenin bir yaratığı beslemekten daha hızlı olduğu açıktı. Meleğin durumu çok zaman almamıştı. Kan salyangozu için muhtemelen bir ay sürecekti.
Han Sen’in büyük bir beklentisi yoktu. Eğer düşündüğü gerçek ise bu harika olacaktı.
Mağarada Yang Manli’nin geri götürdüğü çılgın buz zırhlı canavar eskiler arasında büyük bir kargaşa yarattı.
İkinci Gods Sanctuary’ye yeni girmiş birisi inanılmaz bir şekilde bir çılgın buz zırhlı canavarı öldürmüştü.
Bazıları bugünlerde gençlerin ne kadar etkileyici olduğunu söylerken diğerleri bunun sadece şans olduğunu düşünüyordu.
Yang Manli hiçbir şey açıklamamıştı. Eğer Han Sen’in bir çılgın yaratığı tek bir yumrukta öldürdüğünü söylese bile bu insanlar ona inanmayacaktı.
Aslında kimse yeni bir evrimleşicinin çılgın buz zırhlı canavarı tek bir yumrukta öldürebileceğine inanmazdı. Bir kutsal evrimleşici bile bunu başaramazdı.
İnsanlar hala Han Sen ve buz zırhlı canavar hakkında konuşurken bir deprem benzeri ses duydular.
‘’Yaratıklardan birisi bu yeri bulup bize saldırmaya mı geldi?’’ Birçok insan çok olmuştu ışınlanma cihazının yanına yaklaştılar ve herhangi bir tehlike anında Gods Sanctuary’den ayrılmaya hazırlandılar.
Bir süre sonra titreme durdu. ‘’Manli bana yardım et’’ diye bir bağırma duymuşlardı.
Yang Manli açıkça bunun Han Sen’in sesi olduğunu söyleyebilirdi. Hızlıca mağaranın dışına yürüdü. Diğerleri de neler olup bittiğini merak ediyordu bu yüzden bazıları onu takip etti.
Altın bir aslan buz zırhlı canavarlar ve dev kar kurdu ve buz ayısı gibi diğer mutant yaratıkların bedenlerin oluşturduğu küçük dağı taşıyordu.
Bedenlerin en tepesinde genç bir adamın figürü duruyordu. Bu insanların tavsiyesini dikkate almayan ve tek başına avlanmaya giden Han Sen’di.
‘’Kardeş Han Sen bunların hepsi senin mi?’’ Xu You titreyen sesiyle sordu. Gözlerini sert bir şekilde ovalamasına rağmen gerçeği kabullenmek yine de çok zordu.
Diğer herkes neredeyse aynı tepkiyi vermişti. Birçoğu on yıldan fazla süredir buradaydı ama hiçbiri bu kadar kazanana tanık olmamıştı. Ek olarak orada mutant yaratıkların bedenleri bile vardı.
Xu You gibi birçoğu gerçek değilmiş gibi hissediyordu sanki bir rüyadaydılar.
Aksi halde, nasıl bu kadar yaratık bedeni olabilirdi? Ve bu kadar devasa bir miktar var olabilirdi?
Yang Manli Han Sen’e garip bir bakış attı, içinde karmakarışık duygular vardı. Han Sen’e yeni ruh shelter’i işgal edemeyeceğini söylemişti ama böyle kısa bir süre içerisinde birçok mutant yaratık bedeni ile geri dönmüştü.
Belki de ruh shelter’i gerçekten fethedebilir? Yang Manli Han Sen’e baktı ve ne düşüneceğini bilemedi.
Onu aşağılamaya alıştığı genç adam o kadar hızlı büyümüştü ki bu beklentisini ve hatta anlayışını tamamen aşmıştı.
‘’Bu şekilde de denebilir’’ Han Sen onlara kutsal kanlı buz örümceği, musibet kanlı akbaba, dokunaçlı canavar ve aristokrat ruhu ile nasıl karşılaştığını anlattı.
Ancak onlara sadece dört kişi arasındaki kavgaya şahit olduğunu ve hepsi ağır yaralı olduğunda bazı kazanımlar elde ettiğini anlattı.
‘’Bak, bu başka bir yaratık tarafından ısırılmış siyah kuşun bacağı. Ne yazık ki kaçmayı başardı bu yüzden sadece tek bir bacağa sahibim’’ Han Sen sanki onlara gösteriyormuş gibi Baş Melekten kalan kuş bacağını kaldırdı.
Herkes hayranlıkla Han Sen’e baktı, Han Sen’e birçok buz zırhlı canavar, mutant yaratıklar ve bir kutsal kanlı kuş bacağı bile toplayabildiği için çok şanslı olduğunu söylediler. Bayan şans gerçekten de ona göz kulak oluyordu.
Kimse Han Sen’in söylediklerinden şüphelenmedi. Bazı insanlar on yıldır buradaydı ve birçoğu kar örümceği ve siyah kuşu görmüştü. Bazı insanlar aristokrat ruhunu bile görmüşlerdi. Bu kadar detayı bilen yeni gelmiş birisi için Han Sen onları kendi gözleri ile görmüş olmalıydı aksi taktirde bu nasıl mümkün olabilirdi?
‘’Kardeş, böyle şans’’ Xu You ceset yığınlarına şehvetle baktı. ‘’Bunlarla ne yapmayı planlıyorsun? Hepsinin kendin yiyemezsin. Bunları bize satmaya ne dersin? Sana güzel bir fiyat verebiliriz’’
Xu You dediği gibi herkesin gözleri Han Sen’e odaklandı. Bu insanların yaratık etlerine karşı sıradan bir insandan daha fazla arzusu vardı, özellikle de mutant yaratıklara. Birçok insan o kadar çok heyecanlanmıştı ki gözleri kırmızıya dönmüştü ve etten şu anda bir ısırık almak istiyorlardı.
‘’Evet, tabi ki de satılıklar’’ Han Sen kesin bir şekilde söyledi.
‘’Bir buz zırhlı canavar için sana yüz bin vereceğim’’
‘’Yüz elli bin’’
Han Sen cevabını verdiği gibi bir çok insan fiyatı yüksek sesle bağırmaya başladı. Sahne paralarını nasıl harcayacaklarını bilmeyen bir grup zenginler gibi görünüyordu ve Han Sen’e çeklerini sallıyorlardı.
‘’Bu yaratıkları satacağım ama sadece üyelere. Eğer onları almak isteyen başka birisi olursa iki katı fiyat ödeyecek. Ayrıca sadece A-sınıfı üstü Aziz Salonu lisansları ve geno solüsyonları kabul ediyorum.’’ Han Sen yavaşça söyledi. Sadece biraz para kazanmak için tüm etleri buraya getirmemişti.
‘’Kardeş, ne demek istiyorsun?’’ Herkes şaşkınken Xu You sonunda sordu.
‘’Bir çete kuracağım. Çeteye katılanlar eti üye ücreti ile satın alabilir ve ayrıca puanlarını da kullanabilir’’ Han Sen doğal bir şekilde söyledi.
Gelecekte kesinlikle ruh shelter’i fethedecekti. Ruh shelter’e hükmetmek için sadece kendisinden daha fazlasına gereksinim duyacaktı çünkü gelecekte orada kalamazdı. Buradaki her usta dövüşçüyü onu takip etmesi ve buradaki ruh shelter’i koruması için işe alacaktı. Bu şekilde, bu yere ne kadar insanın anlaşılamadığının bir önemi olmaksızın onun emirlerini takip etmek zorunda kalacaklardı.