Super God Gene - 0476
Çevirmen: Kylerxy Düzenleyen: ggurcan
Kırmızı Kristal
Bu yeşil kristalleri gördükten sonra Ji Yanran fısıldamaya başladı.
‘’Burada yuva kristalleri var! Oraya kadar nasıl yürüyebiliriz?’’ Ji Yanran Li Mingtang’a sordu.
‘’İşte bu yüzden birlikte çalışmalıyız’’ Li Mingtang söyledi.
Han Sen yeşil kristallerin ne amaçla kullanıldığını bilmiyordu, bu yüzden konuşmak yerine dinledi. Bir süre sonra, sonunda Li Mingtang ve Wang Hou’nun neden oraya geçemediğini anladı.
Avizelere benzeyen yeşil kristaller içlerinde birçok mini kristaller bulunduran yuva kristalleri olarak adlandırılmıştı. Yuva kristalleri hava dalgalanmalarına çok hassastı. Bir kez etraftaki hava dalgalandı mı içlerindeki mini kristaller dolu gibi yağacaktı.
Ancak mini kristaller doludan bin kat daha korkutucuydu. Dikenlerle dolu olduklarından insan derisine dokundukları anda kanını emmeye başlayacaktı.
Süper Elma Bedeni ile birlikte Li Mingtang bile mini kristalleri engelleyemezdi bu yüzden geçmesi kesinlikle kolay değildi.
Uçarak geçmek için uçan canavar ruhu kullanmak kesinlikle yuva kristallerini tetiklerdi. Tek ihtimal hava dalgalanmalarını düşürerek kristal köprüden yavaşça yürümekti böylece yuva kristalleri tetiklenmeyecekti.
Sorun ise köprü üzerinde yürüyebilmelerine rağmen bile yuvaları yine de tetikleyecek akım ve hava dalgalanmaları oluşacaktı.
Eğer yuva kristalleri tetiklenirse mini kristaller tarafından dokunmaktan kaçınmak için üç kişinin birlikte çalışması gerekiyordu.
Li Mingtang Ji Yanran ve Han Sen’e mini kristaller ile nasıl başa çıkacaklarını söylemişti ve aralarında biraz mesafe bırakarak üçü kristal köprüden yavaşça yürüdü.
Onlardan kimse hızlı gitmeye cesaret edemiyordu. Yuva kristallerini hareket geçirebilecekleri korkusundan köprüdeki hareketleri yavaş çekim gibiydi.
Başlangıçta Li Mingtang kristalleri tetiklemeden ilerlemenin temelde imkansız olduğunu düşünmüştü. Ancak üçü köprüyü yavaşça geçti. Yuva kristalleri tetiklenmeden yukarıdan sarkıyordu.
‘’Garip’’ Li Mingtang bile yuva kristallerinin neden o kadar sakin olduklarını bilmediğinden kaşlarını çattı.
Son seferinde Li Mingtang Wang Hou ile bu yere geldiğinde fazla yürümeden yuva kristallerini tetiklemişlerdi. Sonunda hayatlarını için ayrılarak koşmak zorunda kalmışlardı. Öyle olsa bile Li Mingtang yine de yaralanmıştı.
‘’Eğer onları tetiklemeden kaçınabildiysek bu en iyisi. Hadi içeri gidelim’’ Li Mingtang söyledi ve kalenin içerisine yürüdü.
Ji Yanran ve Han Sen Li Mingtang ile aralarına mesafe koyarak onu takip etti. Önceden Li Mingtang köprüden geçmek için onlara ihtiyaç duyuyordu. Ancak şimdi yuva kristalleri tetiklenmemişti Li Mingtang’ın artık onlara ihtiyaç duymayabilirdi.
Han Sen gözlerini dört açıp Li Mingtang’ı kalenin içine doğru takip etti. Kapı çoktan açılmıştı. Nedense kaleye girdikten sonra dillerini yutmuşlardı.
Bir nedenden dolayı her yere dağılmış birçok ceset uzanıyordu. Bütün cesetler hiçbir kuruma belirtisi göstermeden canlı görünüyordu. Neredeyse yaşayan insanlara benziyorlardı.
Ancak planlara yakından bakıldığında üçü öldüklerini kolayca söyleyebiliyordu.
Bu ölü kişileri gördüklerinde Li Mingtang aniden heyecanlandı. Hızlıca ölü bedenlere göz gezdirdi, gözleri orta yaşlı bir adamın üzerine düştü ve heyecanlandı.
Li Mingtang çok sevinmesine rağmen dikkatlice etrafı gözlemlerken oraya gitmeye cesaret edemedi.
Bu adamlar bir nedenden dolayı burada ölmüştü. Bedenleri üzerinde hiçbir yaralanma yoktu. Ayakta duruyor ya da otururken mücadele ya da savaşma izleri olmadan öylece ölmüşlerdi.
Ancak Li Mingtang hala hiçbir bozulma belirtisi olmadan bu insanların nasıl öldüğünü ve bedenlerin nasıl canlıyken gibi tam olarak aynı gözüktüklerini anlayamamıştı bu yüzden oraya gitmeye cesaret edememişti.
Han Sen ve Ji Yanran gitmek için daha az istekliydiler. Uzman Li Mingtang’a sormak üzereyken, aniden kalenin içerisindeki binadan birisinin çıktığını gördüler.
Yakından baktıklarında Li Mingtang Wang Hou’yu gördü ve aniden ifadesini değiştirdi. Wang Hou’ya sordu ‘’Ne zaman buraya geldin? Bir şeyler bulabildin mi?’’
Wang Hou gülümsedi, elini uzattı ve Li Mingtang’a güvercin yumurtası boyutundaki kırmızı kristali gösterdi ‘’Senden ayrıldıktan sonra buraya gelmeden önce etrafta dolandım ve bu şeyi de buldum’’
‘’Harika, o şeyi bana ver hızlı’’ Kırmızı kristali gören Li Mingtang çok sevinmiş görünüyordu ve aç gözlülük ile kırmızı kristali izledi.
‘’Tamam’’ Wang Hou yavaşça Li Mingtagn’ın yanına yürüdü ve hızlıca kristali Li Mingtang’a uzattı.
Li Mingtang o kadar heyecanlıydı ki kristali yakalamak için uzandı. Beklenmedik bir şekilde Wang Hou elini çevirdi ve kristali tutarak diğer eliyle Li Mingtang’ın göğsünü yumrukladı.
Li Mingtang da buna hazırlıklıydı. Hareket yaptığı anda Li Mingtang’ın bedeni altına dönüştü. Wang Hou göğsüne vurduğu anda metalin metala vurma sesi çıktı.
‘’Wang Hou, benim Süper Elmas Bedenimi asla yaralayamayacağını bilmelisin’’ Li Mingtang soğukça bağırdı.
‘’Öyle mi?’’ Wang Hou homurdandı ve aniden el bombası fırlattı.
Ancak Wang Hou el bombasını Li Mingtang ya da çifte değil kalenin dışına atmıştı.
Güçlü patlama ve hava akışını duyan Han Sen aniden solgunlaştı. Tavandaki yuvalarda neredeyse tam olarak aynı anda patlamıştı. İçlerinde gizlenmiş mini yeşil kristaller bir kum fırtınası gibi aşağı düştü.
Tepki verece zamanları olmadan mini kristaller bir çekirge gibi geldi.
‘’Canın cehenneme’’ Wang Hou sanki hiç hedef değilmiş gibi mini kristaller bedenini geçerken soğukça üçüne baktı. Li Mingtang çok olmuştu ama koşmak için çok geçti. Süper Elmas Bedeninin bile koruyamadığı tüm yeşil mini kristaller vücuduna yapışmıştı. Deli gibi ellerini sallarken arılarla çevrelenmiş bir arıcı gibi mini yeşil kristaller ile kaplanmadan önce çok azını yok etmeyi bile başaramamıştı.
Bedenine yapıştıktan sonra yeşil mini kristallerin rengi hızlıca kırmızıya döndü. Açıkça Li Mingtang’ın bedeninden büyük miktarda kan emmişlerdi.
Li Mingtang deliler gibi kendi bedeni üzerindeki mini kristalleri vururken tiz bir çığlık attı ama nafileydi. Daha ve daha fazla mini kristal ona yapışmaya başladı.
Han Sen ve Ji Yanran’ın yüzü solmuştu, kendi hayatlarının da muhtemelen bu şekilde solacağını düşünüyorlardı. Li Mintang’ın Süper Elmas Bedeni bile etkili olmadığından hayatta kalma olasılıkları çok azdı.
Ancak mini kristaller buraya geldikten sonra çifti de es geçmişlerdi ve onlara hiç dokunmamışlardı ki bu da ikisini hem sevindirmiş hem de şaşırtmıştı.
‘’Ne?’’ Durumu gören Wang Hou şaşırarak çifte baktı.
‘’Tamam, o zaman. Sizi cehenneme göndermeme izin verin’’ Wang Hou altın canavar ruhu kılıcını çağırdı ve doğrudan Han Sen’e yürüdü.
Ç.N: Ah Li Mingtang ah savunma kristalini el bombası ile kandırabiliyorsan anla artık ışınlanma teknolojisinden daha üstün bir teknolojiye sahip Kristalizatör ırkı bizim yaşadığımız dünyadaki insanlardan daha geri zekâlı. Bir el bombası daha atsan hepsi oraya giderdi ondan sonra kaçardın ne olacak.