Super God Gene - 0484
Çevirmen: Kylerxy Düzenleyen: ggurcan
Kraliyet Ailesi Ruhu
Han Sen ilk başta hareket etmek için çok tembeldi. Kadından yakınlarda bir insan shelter’i olduğunu duyduktan sonra sırtında dinlenmeye karar verdi ve kar dağlarının diğer tarafına onu taşımasına izin verdi.
Hanımefendi oldukça uzundu, neredeyse bir erkek kadardı. Kaç yaşında olduğunu söylemek zordu. Han Sen çok yaşlı olmaması gerektiğini hissetmişti. Kondisyonu da oldukça sıradan görünüyordu. Kondisyon indeksinin muhtemelen otuzdan aşağı olduğunu düşünüyordu. Düşük kondisyon indeksini açıklayan uzun zaman önce İkinci Gods Sanctuary’ye girmemiş bir mutant evrimleşici olmalıydı.
İttifak’ın istatistiklerine göre İkinci Gods Sanctuary’de yüz sıradan geno puanı birisinin kondisyonu 8 ila 10 arası, yüz ilkel geno puanı kondisyonunu 15 ila 20 arası, yüz mutant geno puanı kondisyonunu 25 ila 30 arası ve yüz kutsal geno puanı da birisinin kondisyonunu 40 ila 50 arası arttıracaktı.
Bunun sadece kaba bir hesaplama ve istatistikler aslında kişinin durumuna bağlı olmasına rağmen neredeyse her zaman bu aralıklarda oluyordu.
Han Sen ilkel ve sıradan geno puanlarını maksimize ettiği sürece kondisyon indeksi otuz civarı artacaktı. Orijinal kondisyon indeksi olan yetmiş ile birlikte yüz kondisyon barajını aşacaktı.
Sıradan insanlar için birisinin yüz kondisyona yaklaşması kolay değildi. Kutsal bir evrimleşici bile otuz civarı bir kondisyon seviyesi ile başlıyordu. Sıradan, ilkel, mutant ve kutsal geno puanlarını maksimize eden bir kutsal evrimleşici bile yüz kondisyon indeksine ulaşamayabilirdi ama rahatlıkla kutsal geno puanlarını toplayabilirdi.
Mutant evrimcilerin işi daha da zordu. İlkel evrimleşicilere gelince onlar temelde İkinci Gods Sanctuary’de ölmeye giden askerlerdi. Sıradan bir yaratığı bile öldürmeleri onlar için çok zordu.
Açıkça, bu kadın ünlü bir arka plana sahip değildi. Kendisine güvenerek muhtemelen Han Sen’in ilk Steel Armor Shelter’e ulaştığı zaman ki gibi zor zamanlar geçirmişti.
İnsanların çoğu Üçüncü Gods Sanctuary’ye gitmeye cesaret edememeleri ve yaşlılıktan İkinci’de ölme sebepleri olan hayatları boyunca kondisyon indeksleri yüze bile ulaşamazdı.
Kondisyon indeksini yüze ulaştırmadan hayatlarını riske atarak Üçüncü Gods Sanctuary’e giden bazı insanlar vardı, onların çoğu kazalarda ölmüştü. Ve binde biri hayatta kalabilmişti.
Han Sen’in Birinci Gods Sanctuary’de temelini sağlam atmak için çok çalışmasının nedeni İkinci Gods Sanctuary’de rahat zamanlar geçirmek için değildi. Üçüncü ve Dördüncü Gods Sanctuary’de sadece hayatta kalabilmek için bile yüksek kondisyona ihtiyaç duyacaktı.
Uzaklara ilerlemek için ilk önce güçlü bir temel kurmalıydı. Titreyen bir, başlangıç yaparsa gideceği yol gittikçe daha da zorlaşacaktı.
Kadın açıkça konuşkandı. Çok sempatik birisiydi ve Han Sen’i taşırken onunla sohbet ediyordu. Zaman zaman ona cevap vererek Han Sen birçok şey öğrenmişti.
Kadının adı Guan Tong’du, yirmi dokuz yaşındaydı. İkinci Gods Sanctuary’e üç dört yıl önce gelmişti. Neyse ki kalanların hiçbir risk ile karşılaşmadığı on bin kişi civarı insanın olduğu orta büyüklükte bir shelter’e düştüğü için şanslıydı.
Ancak Guan Tong’un ailesi oldukça sıradandı bu yüzden mutant geno puanlarını maksimize ederek evrimleşebilmesi oldukça zor olmuştu. İkinci Gods Sanctuary’deki hayatı bundan bile daha zordu. Şu ana kadar kondisyon indeksini hala otuza ulaştıramamıştı.
Kaldığı shelter’in sahibi Li Xinglun Dönen yıldız Shelter adını vermişti. Li Xinglun hakkında konuşurken Guan Tong’un hayranlık tonunu duyan Han Sen Li Xinglun’u oldukça merak etmişti.
Guan Tong Han Sen’i taşırken ve iki dağ geçtikten sonra sonunda Dönen yıldız Shelter’i görmüştü. Gördüğü şey onu tamamen şaşırtmıştı.
Şaşrıma nedeni Shelter muhteşem olduğundan değildi. Aslında Dönen yıldız Shelter Han Sen’in Tanrıça Shelter’i ile neredeyse aynıydı bu yüzden normalde aristokrat shelter olmalıydı.
Han Sen’i şaşırtan Dönen yıldız Shelter’in etrafının yaratıklar ile kaplı olmasıydı.
Dev kartallar gökyüzünden Shelter’e dalmaya çalışıyordu. Canavarlar seli Shelter’in duvarlarına akın ediyordu. Ölü bedenler ve kan Shelter’in yakınındaki alanı bir mezarlığa çevirmişti.
Shelter’in duvarlarından daha uzun bir yaratık çekiç benzeri yumruklarını ufalanan duvarlara vuruyordu, duvar üzerinde büyük bir boşluk yaratmaya çalışıyordu.
Canavar kükremeleri ve insan çığlıklar ve kan ve ateş arasındaki çatışmadan çıkan Yaşam ve Ölüm Senfonisi. İnsanların ve yaratıkların kesilmiş beden parçaları her yerde görülebiliyordu.
Kar zırhı giyen bir adam Shelter kapısının önündeki ana savaş alanında uzun bronz kılıcını savuruyordu, siyah maymun, bir gümüş iki kafalı kuş, bir unicorn canavar ve kırmızı bir yılan benzeri yaratıkla savaşıyordu. Dört yaratık ile savaşırken Han Sen’i oldukça şaşırtan hiç dezavantajlı durumda değildi.
Dört yaratık acıka kutsal kanlı yaratıklardı. Adam tek başına onlarla savaşabiliyor ve yaratıkların ana saldırılarını engelleyebiliyordu bu yüzden shelter şimdiye kadar hala ayakta kalabilmişti.
Amam mevcut durum umut verici değildi. Okyanus dalgası gibi Dönen yıldız Shelter’e vuran birçok yaratık vardı. Onların arasında iki diğer kutsal kanlı yaratık shelter içerisindeki güçlü evrimleşicileri tutuyordu. Ancak diğer yaratıklar hala shelteri savunan insanlara büyük hasara neden oluyordu.
Herkes eğer bu noktada İttifaka geri ışınlanırlarsa shelter’i yaratık işgalinden sonra asla geri dönemeyeceklerini biliyorlardı. O zaman bir daha asla Gods Sanctuary’e ışınlanamazlardı. Herkesin Shelter’i hayatları ile korumasının nedeni buydu. Ancak korkusuz ve sonsuz yaratıklar ile kıyaslandıklarında yetersiz kalıyorlardı. Ne zamana kadar tutmayı başarabilecekleri söylemek zordu.
Yaratıkların arkasında gümüş saçlar ve gözlerle genç bir kasın duruyordu ve ellerindeki gümüş asa ile birikte olanları sakince izlerken ejderha ve bir yılan gibi görünen bir yaratığın başının üzerinde duruyordu.
Genç bayanın yanında çeşitli yaratık grupları asasını salladığında sheltere’e sert bir şekilde saldırıyor ve sürekli hücum ediyorlardı.
Ne insanların ölümü ne de yaratıkların ölümü insanların ifadelerini değiştirmemiş gibi görünüyordu.
‘’Kraliyet ailesi ruhu!’’ genç bayanın görünüşünü gören Han sen içinden bağırdı.
Şansının iyi mi kötü mü olduğunu bilmiyordu. Bunca zaman sonra sonunda bir insan shelter’ine ulaşmıştı, ancak kontrolü altındaki yediden daha fazla kutsal kanlı yaratıkta bir kraliyet ailesi ruhunun saldırısı altındaydı. Açıkça başa çıkması kolay birisi değildi.
Boom!
Guan Tong Han Sen’in bedenini ve gelinciğin bedenini kara fırlattıktan sonra tepeden Shelter’e doğru koştu.
‘Ne yapıyorsun? Şimdi oraya giderek sadece intihar ediyorsun?’’ Han Sen Guan Tong’un uzun figürüne bağırdı.
‘’Shelter’i kaybedemeyiz. Yakınlarda başka bir ışınlanma cihazı yok. Eğer shelter’i kaybedersek mahkum olacağız bu yüzden yardım etmek zorundayım’’ Guan Tong kafasını çevirmeden yanıtladı, shelter’e koşuyordu.
Han Sen hafifçe kaşlarını çattı ve kraliyet ailesi ruhuna bir bakış attı. Shelter’i kurtarmanın tek yolu kraliyet ailesi ruhunu öldürmekti. Aksi halde yaratık grubu hiç durmadan akacaktı ve insanlar er ya da geç shelter’i kaybedecekti.
Çevirmenden seri saçmalıkları: İş Han Sen’e gelince hayatı her şeyden önemli oluyor, iş başkası olduğunda ölsün köpekler oluyor; Allah aşkına hayatta kalma şansın varsa insanların çoğu bunu seçer, git 1 yıl boyunca başka shelter ara burada ölme, yok başka şansları yokmuş yok shelter’i kaybederlerse ışınlanamazlarmış Han Sen olsa aynı durumda iki yıl dağda ormanda gezdirirsin bir de orada iyi bir şeylere denk gelir… Yeminle laf olsun torba dolsun bu aralar yazar hep bunu yapıyor