Super God Gene - 0502
Çevirmen: Kylerxy Düzenleyen: ggurcan
Diğer Koruma
‘’Üzgünüm, kaptan. Batırdım’’ Tie Yi yatakta uzanırken yanında oturan iyi görünümlü bir adama çarpık bir şekilde söyledi.
‘’Kedicik kedi, kendin için üzgün hissetme. Bir adam hataları ile büyür. Eğer bir adam hiç hata yapmazsa, bu onun hiç fırtına görmemiş kendisini karşı tarafa sunmuş bir çiçek olduğu anlamına gelir. Sen hala şu anda kedicik kedisin ama hatalar ardına hataları deneyimledikten sonra bir gün Mavi Kan’ın gerçek Kaplan’ı olacaksın. Hatalar senin için kötü değil. Ölmediğin sürece bu hatalar sonunda seni besleyecek’’ iyi görünümlü adam gülümseyerek söyledi.
‘’Kaptan’’ Tie Yi kadar güçlü iri yarım bir adam neredeyse ağlıyordu.
‘’Yenildikten sonra ağlamak Mavi Kan’ın tarzı değil’’ iyi görünümlü adam Tie Yi’nin başını sevgiyle okşadı.
Birisi sahneyi görse kesinlikle garip ya da hatta komik hissedecekti.
İyi görünümlü adam yirmili yaşlarındaydı, Tie Yi’den çok daha gençti. Ancak Tie Yi önünde bir çocuk gibi görünüyordu.
Ancak göründüğü kadar garip olan bir uyum vardı. Komik görünmesine rağmen garip hiçbir şey yoktu.
Eğer birisi bu iyi görünümlü adamı tanıyorsa kesinlikle hiç garip hissetmezdi.
Lu Hui, Mavi kan Yedek Gücü kaptanı, sadece yirmi yedi yaşında olmasına rağmen İblis Kaptan lakabını almıştı.
Kimse Lu Hui’nin ne kadar güçlü olduğunu bilmiyordu. Mavi kan Yedek Gücü üyeleri Tie Yi dahil Lu Hui’nin önünde çocuk gibiydi.
Mavikan yedek gücü antrenman programı muhtemelen Lu Hui tarafından yapılıyordu.
Tie Yi’nin lakabı Mavi Kan Kaplan’ı Lu Hui’den çıkmıştı. Ancak Lu Hui başlangıçta Tie Yi’yi ‘’Mavikan’ın Kedicik Kedisi’’ olarak çağırıyordu. Lu Hui dışında çok sert dayak yedikleri Tie Yi’yi bu şekilde çağıramazdı.
Daha sonra yedek gücün diğer üyeleri ismi değiştirmiş ve daha sonra yayıldığında Mavi Kan Kaplanı haline gelen Tie Yi’yi genç kaplan olarak çağırmaya başlamışlardı.
‘’İyileş ve gelecekte seni daha ağır bir antrenman bekliyor. Kaybetmenin bir sonucu olmadığını düşünme. Geri döndükten sonra antrenmanın ikiye katlanacak’’ Lu Hui söyledi.
‘’Evet, kaptan. Daha sıkı çalışacağım. Gelecek sefere o adama kaybetmeyeceğim’’ Tie Yi dişlerini sıkarak söyledi.
‘’O artık senin rakibin değil. Ancak güzel bir düşünceye sahipsin. Bunu sakla’’ Lu Hui gülümsedi ve Han Sen’i düşündü. Han Sen’in yarışmadaki performansının detaylarını yansıtan Lu Hui garip bir gülümseme ile dudaklarını yaladı.
Han Sen Defne’ye döndüğünde Ji Yanran’ın ofisine rapor verdi. Ofise girdiğinde kız arkadaşının kendisini ona attığını görmeden önce güzel bir koku aldı. Bacaklarını beline doladı ve elleri ile yüzünü tutarak tutkuyla öptü.
‘’Sevgilim, çok harikasın. Seni çok seviyorum’’ Ji Yanran Han Sen’in Tie Yi’yi yenmesini ve görevi almasını beklemiyordu. Han Sen sanki asla geri dönmeyecekmiş gibi ateşli dudaklarını heyecanla ona sundu. Elleri ile kalçalarını tuttu ve ne kadar dolgun ve canlı olduğuna hayran kaldı.
Ji Yanran genelde utangaçtı ama bu sefer harika modunda gibi görünüyordu. Han Sen’in gömleğinin düğmelerini çıkarmış ve boynundan bile öpmüştü.
Han Sen ofisten uyuşmuş bacakları ile çıktığında hala Ji Yanran’ın baştan çıkarıcı sesini duyabiliyordu ‘’Bu senin özel hediyen’’
‘’Bu ödüle bayıldım’’ Han Sen ufak bir şarkı sözleri mırıldanırken yürüdü. Çok geçmeden aniden bir ürperti hissetti.
Han Sen titredi ve ileriye baktı. Askeri üniforma içerisinde bir kadın karşısında duruyor ve sanki bir hayvanmış gibi soğuk gözlerle ona bakıyordu.
Kadının yüzündeki bakışlar Han Sen’e onun bir erkeğe ya da hatta bir insana bile bakmadığını hissettirmişti. Gözlerinde Han Sen bir kedi ya da köpekten farksızdı.
Eğer Wendy soğuk bir asker olarak tanımlanabiliyorsa o zaman bu kadın sadece kana susamış bir katil olarak görünüyordu.
Han Sen bu kadını daha önce hiç görmemiş olmasına rağmen bu izlenimi ilk elden tatmıştı. Nedenini söyleyemiyordu ama bu kadın o kadar korkunçtu ki o kızdırmadan önce Tie Yi gibi on adamı dövebilirmiş gibi hissetmişti.
Kadın dümdüz Han Sen’e bakıyordu ve şaşırtıcı bir şekilde Ji Yanran’ın kapısını çaldı.
Kim bu kadın? Han Sen daha önce onu hiç görmemişti? Han Sen’in aklına aniden bir düşünce geldi. Bu zamanda Defne’den olmayan bir kadının Ji Yanran’ı ziyaret etmesi için en makul açıklama diğer koruma olduğuydu.
Han Sen kadının kimliğinin ne olduğunu bilmemesine rağmen keskin algıları ile kadının kendisinden daha güçlü olduğunu hissedebiliyordu.
Han Sen kadının bir Üstün olduğundan bile şüpheleniyordu aksi halde ona böyle bir baskı vermesi olası değildi.
Çok geçmeden Han Sen’in tahmini desteklendi. Gece Ji Yanran yatağında uzanarak comlink kullanan Han Sen ile sohbet ediyordu.
‘’O kadın senin diğer koruman mı?’’ Han Sen o kadını hala hatırlıyordu ve doğal bir şekilde sordu.
‘’Evet, Albay Annie. Benim yeni korumam. Onunla flört etmeye çalışma. Eğer onu kızdırırsan onu durduramazsın’’ Ji Yanran gülümseyerek söyledi.
‘’Canım karım ailen ne iş yapıyor? Sana koruma olarak bir Üstün bulabiliyorlar?’’ Han Sen sormadan edemedi.
Han Sen Ji Yanran’ın ailesini hiç sormamıştı ama bu sefer çok şaşkındı.
Yıldızlararası savaş gemisindeki kaptanlar bile korumaları olarak bir Üstün kullanacak kadar savurgan olamazdı.
‘’Son zamanlarda haberleri takip etmiyor musun?’’ Ji Yanran yanıtlamak yerine sordu.
‘’Çok değil, ama bir şeyler biliyorum’’ Han Sen sosyal konular hakkında çok az şey bildiğinden ara ara haberleri okuyordu.
‘’Ji ailesi hakkında hiç yeni bir haber gördün mü?’’ Ji Yanran gülümseyerek sordu.
‘’Ji ailesi hakkında ne haberi?’’ Han Sen bunu düşündü ve aniden gözleri genişledi ‘’Seçimlere son zamanlarda katılan birisinden bahsediyorsun’’
Ertesi sabah Han Sen uyandı ve avlanmaya gitti. Bazı mutant canavar ruhu almak için Dönen yıldız Shelter marketine gitmeye karar vermişti.
Mutant canavar ruhları onun için o kadar faydalı olmamasına rağmen çok fazla para kazanmak için onları siyah kristal kullanarak kolayca çılgın mutant canavar ruhlarına çevirebilirdi. Böyle iyi bir kar kaçırılamazdı.
Ç.N: Ya yeminle hala anlamıyorum madem bir Üstün’ü savaş gemisine Ji Yanran’ın yanına sokabiliyorsun neden diğer koruma için yarışma yapıyorsun başka bir Üstün ya da üst düzey evrimleşici ver yanına kafan rahat olsun…