Super God Gene - 0505
Çevirmen: Kylerxy Redaktör: Reira
Siyah Tanrı
Han Sen bu insanlara baktı. Bu insanların hiç avlanma eşyası ya da kişisel eşyası yoktu bu yüzden buraya avlanmak için gelmişler gibi görünmüyordu.
“Siktir git!” Han Sen soğukça söyledi.
“Oldukça sinirlisin. Ama korkarım ki bu yerin kime ait olduğunu sana söylememişler.” Grubun lideri orta yaşlı bir adam sinirlenmedi ve bunun yerine Han Sen’e soğukça gülümsedi.
Bu insanlar Han Sen’in sözlerini hiç ciddiye almamışlardı. Han Sen’in yanına sinyal vermeden yürüdüler ve Han Sen’in yakaladığı balıkları koyduğu çantayı almaya çalıştılar.
“Beni duymadınız mı? Bana tekrar söyletmeyin.” Han Sen kaşlarını çattı ve söyledi.
“Ha ha, evlat oldukça sertsin! Ancak Siyah Tanrı Shelter senin sertleşmen için doğru yer değil.” Orta yaşlı adam Han Sen’in balıkları koyduğu çantayı kavradı. “Bizim patronumuz Siyah Tanrı, donmuş göldeki kazanımların yarısını Siyah Tanrı Shelter’in el koyması gerektiğini söyledi. Burada yedi balığın var bu yüzden senin için bir indirim yapacağım ve senden üç altın ançüez alacağım.”
Han Sen donmuş göle üç en büyük shelter’den birisinin yakın olduğunu duyduğunda Siyah Tanrı Shelter’den insanların orada balık avlayanlar için biraz ücret alacağını anlamıştı.
Normalde ücret olarak sadece bir ilkel balık alınırdı ve daha sonra da insanlar istediği kadar balık avlayabilirdi.
Bu insanlar Han Sen’den bir taneden çok daha değerli olan üç balığı istiyordu. Açıkça Han Sen’in kazandıklarını kıskanmışlardı ve ona şantaj yapmayı planlamışlardı.
Başlangıçta Han Sen Siyah Tanrı Shelter’den insanlar ile karşılaştığında onlara bir balık vermeyi planlamıştı. Sonuçta onların yeriydi. Ancak bu insanlar ona şantaj yapmayı planlıyordu ki bu da Han Sen’in bir tane balık bile vermesini isteksiz hale getiriyordu.
Orta yaşlı adamın arkasına uzandığını gören Han Sen konuşmadı bunun yerine elini savurdu.
Vuruş sert ve şiddetliydi ki bu da orta yaşlı adamın kaçınmasını imkansız hale getirmişti. Eline Han Sen tarafından basıldı ve aniden bir domuz gibi çığlık attı.
“Lanet olsun, bize saldırmaya cesaret etti!” Geri kalan insanlar Han Sen’in bir hareket yaptığını gördü ve Han Sen’e hızlıca vurmak için canavar ruhlarını çağırdılar. Han Sen’in hayati noktalarına hedef olarak ne kadar acımasız olduklarını gösteriyorlardı. Han Sen’in gözleri soğudu. Diğer insanlar onu öldürmeye çalıştığında tabi ki yumuşak olmayacaktı. Silahlar ona vurmak üzereyken sağ elini salladı. Üç mor ışığın parlaması ile tüm silahlar parçalara ayrıldı ve önündeki üç kişinin göğsü kesildi ve hemen öldü.
Diğer ikisi şans eseri hayatta kalmayı başarmışlardı ama o kadar hızlı koşamıyorlardı. Dehşet dolu çığlıklar atarken kaçmaya başladılar.
“Şimdi git. Siyah Tanrı Shelter insanları yakınlardalar ve bir dakika içerisinde burada olurlar.” Guan Tong koştu ve söyledi.
Han Sen kafa salladı ve söyledi: “Sen de gitmelisin. Şu an için bu alandan uzak dur.” Guan Tong ile ayrıldıktan sonra Han Sen donmuş gölü terk etti. Siyah Tanrı Shelter ile arasını daha da kötüleştirmek istemiyordu bu yüzden başını belaya sokmaması gerekiyordu.
Ancak Han Sen donmuş gölü yeni terk ettiğinde bir düzine binek hayvanı onu kovalıyordu ve çok geçmeden ona yaklaştılar. Açıkça onu hedefliyorlardı.
“Patron, kardeşlerimizi öldüren o!” Bir düzine binek hayvanı arasında onu kovalayan orta yaşlı bir adam onu işaret etti ve bağırdı.
Bir düzine binek hayvanı Han Sen’in çevresini hızlıca sardı. Liderleri şahin gibi gözleri ile siyah zırhlı bir adam Han Sen’e baktı ve soğukça konuştu: “Adamlarımı sen mi öldürdün?”
“Beni öldürmeye çalışıyorlardı bu yüzden tabii ki de onları öldürmeyi seçecektim!” Han Sen siyah zırhlı adama bakarken söyledi.
Siyah zırhlı adam hızlıca uzun ve ince bir canavar ruhu bıçağı çağırdı. Han Sen’i işaret etti ve söyledi: “Ne olursa olsun, Tanrı Shelter’inin olduğu bir bölgede adamlarımı öldürdün bu yüzden ölmeyi hak ettin!” Söylediği gibi adam hızla bıçak ile Han Sen’i kesti. Bıçak o kadar hızlıydı ki Han Sen’in yüzüne siyah ışık bir saniyede gelmişti.
Han Sen hızlıca ifadesini değiştirdi. Siyah zırh içerisindeki adamın saldırısı o kadar hızlıydı ki Han Sen hızı ile onu tamamen savuşturamazdı. Kükremek ve saldırıyı pençeleri ile engellemek için çirkin yaratığı çağırmak zorunda kalmıştı.
Pençeleri siyah zırh içerisindeki adamın uzun bıçağı ile çarpışmak üzereyken uzun bıçak beklenmedik bir şekilde kayboldu. Tekrar ortaya çıktığında Han Sen’in göğsünü kesmişti.
Han Sen’in göğsündeki yaradan kan akmaya başladı. Şansına Han Sen zamanında geri adım atmıştı ve bıçağın gücünün çoğunu atlatmıştı. Ek olarak çirkin yaratık arma da hasarı engellemek için derisini kalınlaştırmıştı. Aksi halde Han Sen’in bu saldırı yüzünden içi dışına çıkacaktı.
Siyah zırh içerisindeki bu adamın bıçak yetenekleri çok garipti ve kondisyonu inanılmazdı, kesinlikle Tie Yi’den çok daha zorluydu.
Han Sen siyah zırhlı adamı şaşırtan saldırıdan ölmemişti. Ancak saldırıyı durdurmadı bunun yerine Han Sen’in bıçağı ile tekrar tekrar kesti.
Grubun içindeki birkaç insan da Han Sen’e saldırmak için canavar ruhu silahlarını çıkardı. Hızlarından yola çıkarak onlar da yüzün üzerinde kondisyonu olan evrimleşicilerdi. Han Sen burada kalamayacağını yoksa kesinlikle öleceğini biliyordu. Heresy Mantra ve Aşırı Yükleme’yi aynı anda kullanan Han Sen hızlıca kaçtı.
Ancak bu insanlar Han Sen’i kuşatmıştı ve gitmek için yerin yoktu. Han Sen onların ikisinin arasına dalmak zorunda kalmıştı.
İki kişi tereddüt etmeden Han Sen’i kesti. Han Sen sağa sola hareket etti, rüzgarda bir söğüt ağacı gibi iki kişinin saldırılarından kaçıyordu.
Ancak onu arkasından kovalayan siyah zırhlı adamın saldırısını atlatmasının hiçbir yolu yoktu. Sırtı hemen kanlanmaya başladı.
Han Sen dişlerini sıktı ve sessiz kaldı. Bacaklarını onu taşıyabileceği kadar hızlı koştu ve iki kişinin kuşatmasını kırarak buz sahasına doğru hızlıca daldı.
Kalamayacağını biliyordu. Siyah zırhlı adamın kondisyonu ondan bile yüksekti. Hem kondisyon hem de bıçak yetenekleri açısından adam zirvenin de zirvesiydi. Yüzün üzerinde kondisyon ile evrimleşiler yardımıyla eğer kalırsa Han Sen kesinlikle ölürdü.
“Onun hayatta kalmasına izin veremeyiz!” Siyah zırhlı adam gruba önderlik ederek Han Sen’i kovaladı, ondan kurtulmak için güçlü bir arzu gösteriyordu.
Buz sahasının kaynakları o kadar sınırlıydı ki onlar için mücadele etmek tamamen normaldi. Siyah Tanrı çıkarlarına ya da otoritesine karşı çıkan herhangi birisine tahammül edemezdi aksi halde Siyah Tanrı Shelter’e liderlik etmesinin bir yolu yoktu.
Han Sen kaynaklar için rekabetin sıcak olduğunu biliyordu ama bu kadar sert olacağını beklememişti.
Han Sen’in hızı en başından Siyah Tanrı’dan daha düşüktü. Buz sahasında saklanacak hiçbir yer olmadan kaçabileceği hiçbir yer yoktu.
Eğer diğer evrimleşiciler olmasaydı, hayatını riske atarak Siyah Tanrı ile savaşmayı deneyebilirdi. Ancak böyle bir durum altında sadece kaçabilirdi.
Hızlıca dönen Han Sen tekrar donmuş göle doğru koştu. Siyah Tanrı’nın yaklaştığını gören Han Sen buz deliklerinden birisine daldı ve kayboldu.
Çevirmenden seri saçmalıkları: Ne olursunuz böyle saçmalıklar bir tek benim aklıma gelmesin şimdi Han Sen’i kovalayan bir düzine insan var, daha önceki verdiği sayısal hesaplamalar göre kutsal evrimleşicilerden birisinin yüzün üzerinde kondisyona sahip olabilmesi için mutant, ilkel ve sıradanları maksimize edecek ve en azından kutsalın yarısını dolduracak.. 30 kondisyon ile başlıyorlar 25 mutant,15 ilkel 8 sıradan geriye kalan 22 kutsal bu da yarısına denk gelir….. Olay şurada madem bu kadar kaynak sıkıntısı var burada on iki kişi bu kadar nasıl doldurdu… diğer bir konu madem 11 kişi kutsal geno puanlarının yarısını doldurabiliyor bu Siyah Tanrı geri zekalı hem çıkarcı hem otorite manyağı 11 kişi yaralamış kutsal genoyu bu bunlardan haraç alarak maksimize edememiş… Çok mantıklı