Super God Gene - 0507
Çevirmen: Kylerxy Redaktör: Reira
Altın Yengeç
Ding!
Altın yengecin görünüşte hantal bedeni aniden zıpladı, kafası ile Han Sen’in önündeydi. Altın kıskaç Han Sen’in pençelerini engelledi.
Büyük bir güç hisseden Han Sen’in sağ eli kanamaya başladı. Tüm kolu uyuşmuştu ve kendisini sabit bir duruma getirmeden önce birkaç düzine geri adım atmıştı.
Sekiz pençesinin hepsini hareket ettiren altın yengeç Han Sen’e doğru inanılmaz bir çeviklikle hızlıca yan hareket etti.
“Ne tür bir yengeç bu? Çok garip.” Han Sen arkasına döndü ve kristal yelkenli tekneye doğru koştu. Altın yengeç inanılmaz hızlı ve güçlü olduğundan Han Sen yaratığın onu hiç kale almadığını fark etmişti.
Han Sen birkaç tur koştuktan sonra altın yengeç onu yakalamakta başarısız oldu bu yüzden o kadar öfkelendi ki kıskacı ile ses çıkarmaya devam etti.
Han Sen’in ayak hareketleri çok iyi olduğundan altın yengeçten daha yavaş olmasına rağmen altın yengeçten kurtulmak için kristal yelkenli tekneyi bir sıçrama tahtasını olarak kullanabilirdi.
Han Sen bu yengeçle nasıl ilgilenmesi gerektiğini düşünürken yengeç aniden onu kovalamaktan vazgeçti ve gümüş yılan balığının bedenine doğru koştu.
“Acaba bu adam gümüş yılan balığının zehirli etini yerse o da zehirlenecek mi?” Han Sen bunu düşünmesine rağmen eğer altın yengecin zehre karşı bağışıklığı varsa gümüş balığının eti boşa gidecekti.
Han Sen gümüş yılanın etini yemesini durdurmak için altın yengecin sırtına arkadan bir sinsi saldırı yapmayı düşünüyordu.
Han Sen ve yengeç bir çıkmaz arasında sıkışıp kalmışlardı. Altın yengeç Han Sen’i yakalayamıyor ya da yılan balığının etini düzgün bir şekilde yiyemiyordu. Savaşmaya devam ediyorlar ve onlardan hiçbiri avantaj elde edemiyordu.
Gümüş yılan balığının bedenini koruyan altın yengeç artık onu takip etmek istemeyinceye kadar Han Sen ile yüzleşti. Ancak eti yemeye dönmeye de cesaret edemiyordu.
Yanındaki altın yengeç ile birlikte Han Sen yaratığa baktı. İkisi de nasıl devam edeceğini bilmiyordu.
Han Sen altın yengeci dikkatlice gözlemlerken zayıflığını bulmayı umuyordu. Eğer sıradan bir yengeç olsaydı kabukları arasındaki boşluklar ve bağlantılar onu zayıflığı olmalıydı. Ancak altın yengeç bir şekilde açıkça farklıydı. Kabukları arasındaki bağlantılar daha koyu altın rengindeydi. Bağlantılar dar olmasına rağmen kabuğundan bile daha sert olduğunu söyleyebilirdi. Boşluklara gelince altın yengeçte yoktu. Yengeç bir parça altından yapılmış gibiydi.
Han Sen bunalımda hissederken aniden altın yengecin kıskacını salladığını gördü. Han Sen tekrar saldıracağını düşünmüştü ve daha sonra hareket etmediğini gördü.
Kısacası Han Sen’e el sallıyordu. Hareket bir kışkırtma ya da saldırı gibi görünmüyordu bunun yerine insanlar arasındaki “Buraya gel!” işareti gibiydi.
Han Sen bunun bir hata olduğunu düşündü, gözlerini ovaladı ve hala bu şekilde el salladığını gördü.
“Büyük yengeç, nazlı bir kız gibisin. Beni bu şekilde kışkırtabilmenin hiçbir yolu yok!” Han Sen altın yengecin ne yapmak istediğini bilmiyordu bu yüzden tabii ki ona yaklaşmayacaktı. Han Sen sadece yengece bağırdı.
Han Sen altın yengecin onu anlayıp anlamadığını bilmiyordu ama büyük olasılıkla anlamıyordu. Han Sen bunu söyledikten sonra altın yengeç etrafında döndü ve kıskacı ile gümüş yılan balığının bedenini işaret etti ve daha sonra Han Sen’i gösterdi. Han Sen altın yengecine ne yaptığını anlamadığı hareketler sergilediğini gördü. Kafası o kadar karışmıştı ki tamamen sorular ile doluydu.
O anda Han Sen sadece yengeç dilini öğrenmediği için pişman olabilirdi. Aksi halde ne istediğini anlamak için yengeç ile sohbet edebilirdi.
Altın yengeç hareketleri tekrar tekrar yaptı. Zaman zaman kabarcıklar çıkarıyordu, görünen o ki çok kızgındı ve Han Sen’le konuşabilmeyi diliyordu.
Han Sen bir süre izledi ve yengeç dilini öğrenme yeteneğinin gerçekten eksik olduğunu hissetti. Ancak aniden bir şey düşündü ve bu da hala Kar Büyücüsüne sahip olduğu gerçeğiydi. Han Sen’e sadakatini verdikten sonra yaratıkları kontrol etme yeteneğini kaybetmiş olmasına rağmen, bir aralar yaratıkların efendisiydi bu yüzden yengecin ne hakkında konuştuğunu anlayabilirdi.
Kar Büyücüsü’nü çağıran Han Sen altın yengecin hareketlerini işaret etti ve ona sordu: “Kar Büyücüsü, bu dili biliyor musun?”
“Hayır.” Kar Büyücüsü kararlı bir şekilde yanıtladı.
Han Sen aniden hayal kırıklığına uğradı. Kar Büyücüsü yengeç dilini anlamadığından ne söylemeye çalıştığını anlaması imkansızdı.
“Ancak ne demek istediğini biliyorum.” Kar Büyücüsü konuşmaya devam etti.
“Ne demek istiyor?” Han Sen heyecanlandı ve Kar Büyücüsü’ne sordu.
Kar Büyücüsü sessizce söyledi: “Onun hareketleri oldukça açık. Gümüş yılan balığının bedenini seninle bölüşmek istiyor.”
Han Sen afalladı. Altın yengecin hareketlerine bakarken gerçek olduğunu hissetti.
Altın yengeç gümüş yılan balığının bedenin ortasına bir hareket yapıyor ve daha sonra iki tarafı da işaret ederek Han Sen’i gösteriyordu. Görünen o ki iki taraftan birisini seçebileceğini söylüyordu.
Han Sen kızardı. Böylesine basit hareketleri anlamakta başarısız olmuştu. Ne kadar da aptalım!
Han Sen hızlıca Kar Büyücüsü’nü geri aldı. Hizmetkarının aptal tarafını görmesini sağladığından Han Sen oldukça utanmıştı.
“Yarım olmaz, üçte ikisi benim.” Han Sen bir uzaylı gibi ses çıkarken bir hareket yaptı.
Ancak bu sefer altın yengecin kafası karışmıştı. Ağzından çıkan baloncuklar ile Han Sen’e baktı ve hatta bir insan gibi kıskacı ile kafasını kaşıdı.
Altın yengecin anlamadığını gören Han Sen bedene de yaklaşmaya cesaret edemedi. Altın yengecin kenara çekilmesini tekrar tekrar anlatmaya çalışmak zorunda kaldı.
Şansına hareketleri kolay anlaşılabilirdi. Altın yengeç kenara çekildi ve şüpheyle Han Sen’e baktı.
Han Sen biraz daha kenara çekilmesi için hareket yaptı ve o da bunu yaptı. Birkaç kez daha bunu yaptıktan sonra Han Sen altın yengeç ve gümüş yılan balığı arasındaki mesafenin onun için güvenli olduğundan emin oldu. Daha sonra gümüş yılan balığının bedeninin yanına yürüdü, altın yengeç gibi bedenin üçte ikisini işaret etti. Daha sonra daha ufak parçayı ve altın yengeci işaret etti, büyük parçayı da kendisine göstermişti.
Altın yengeç bu sefer anlamış gibi görünüyordu. Kıskacını sallarken hareket etti ve yılan balığının yanına geri döndü.
Han Sen korkmuştu ve birkaç adın geri attı ama altın yengeç onu kovalama niyetinde değildi. Tekrar bedeni gösterdi, yarı yarıya bölüşmeye ısrar ediyordu.
Han Sen burada bir yengeç ile pazarlık yaptığına inanamıyordu. Ve bu altın yengeç çiftçi pazarında pazarlık yapan yaşlı kadınlara benziyordu, hiçbir şeyden vazgeçmeye istekli değildi.
Adam ve yengeç bir süre tartıştı ve sonunda bir anlaşmaya vardılar. Han Sen yaklaşık beşte üçünü alırken altın yengeç beşte ikisini aldı.
İstediğin gibi ye, keşke kanlı yengeç zehirlenerek ölse. Han Sen hareketler ile anlaştıkları bölüşmeye göre gümüş yılan balığının bedenini kesti. Altın yengecin kıskacı ile kendi parçasını aldığını gören Han Sen içinden küfretti.