Sword Art Online - C1Bölüm 02-2
Çevirmen: Arda Düzenleyen: Arda Son Kontrol: Uyku
[NerveGear].
Bu VRMMORPG oyunu [Sword Art Online]’ı çalıştıran sistem.
Bu makinenin temel yapısı, atalarından çok farklı şekilde.
Eski “düz ekran monitör” ya da “joystick” gibi insan makine arabirimlerinden tamamen farklı olarak NerveGear, sadece tek bir arabirim bulunduruyor. Tüm kafanızı ve yüzünüzü saran modern bir arabirim.
İçinde sayısız sinyal iletici var. Bu ileticilerden gelen elektronik sinyalleri kullanarak cihaz, cihazı kullanan kişinin beynine erişebiliyor. Kullanıcı görmek ya da duymak için kulaklarını ve gözlerini değil, sinyalleri kullanıyor. Üstelik cihaz sadece görmeyi ve duymayı değil; dokunmayı, koklamayı ve tatmayı da etkiliyor. Yani kısaca, beş duyu organı.
NerveGear’ı taktıktan sonra kayışını çenenizin altına takıyorsunuz ve başlangıç komutu olan [Bağlantıyı Kur]’u sesli bir şekilde söylüyorsunuz. Sesler geçip gidiyor ve karanlığa gömülüyorsunuz. Ortadaki gökkuşağı renkli daireyi geçer geçmez, tamamen sanal bir dünyada uyanıyorsunuz.
Yani…
Yarım yıl önce bu makine (Mayıs 2022’de satmaya başladı), başarıyla bir [Sanal Gerçeklik] yarattı. NerveGear’ı tasarlayan elektronik şirketi, sanal dünyaya bağlanışa şöyle dedi…
[Tam Dalış].
Bu, gerçeklikten tamamen kopuştu. “Tam” kelime cuk oturmuştu.
Bunun sebebi NerveGear sadece beş duyuya sahte sinyaller göndermekle kalmıyor, bedenimize gönderdiğimiz sinyalleri de saptırıyor.
Bu, sanal gerçeklikte kullanıcının dilediği gibi hareket etmesinin en temel gereksinimi sayılabilir. Çünkü eğer kullanıcı Tam Dalış’ta iken [koşmak] isterse, beyin bedene sinyal gönderecek ve beden de duvara doğru koşacaktı.
NerveGear omurilikten gelen sinyalleri saptırdığı için Klein ve ben bedenlerimizi istediğimiz gibi hareket ettirip, kılıçlarımızı istediğimiz gibi sallayabiliyorduk.
Tamamen oyununun içindeydik.
Bu deneyim, beni ve benim gibi oyuncuları bir daha o dokunmatik kalemlere ya da hareket sensörlerine dönemeyeceğimiz bir yere sürükledi.
Klein ovalarda esen rüzgara ve uzaktaki kale duvarlarına gözleri dolu bir şekilde bakıyordu.
“Ee? SAO senin oynadığın ilk NerveGear oyunu mu?”
Sengoku döneminden gelen sakin ve yakışıklı bir savaşçı gibi görünen Klein, bana doğru döndü ve başını salladı.
“Evet.”
Eğer ciddi bir ifade takınsaydı, tarihi bir gösteriden fırlamış bir aktör gibi görünürdü. Tabii ki de bu beden, listelenmiş olan seçeneklerden yapılmış bir bedendi ve onun gerçek bedeninden farklı bir bedendi.
Eh, mantık olarak ben de animasyonlardan fırlamış bir ana karakter gibi gözüküyordum.
Klein (tabii ki de) gerçek sesinden farklı olan düşük enerjili sesiyle konuşmaya devam etti.
“Şey, kesin olarak konuşmak gerekirse, SAO’yu aldıktan sonra aceleyle bir NerveGear satın aldım. İlk kopyadan sadece on bin tane varmış. Yani sanırım, çok şanslıydım… Eh tabii, seni beta testine seçtikleri için benden binkat daha şanslısın. Sadece bin kişi almışlar!”
“Evet, sanırım öyleyim…”
Klein bana bakmaya devam etti. İstemeden kafamı kaşıdım.
[Sword Art Online]’ın medya yoluyla ilk duyurulduğu zaman yarattığı heyecan ve coşku hâlâ dün gibi aklımda.
NerveGear, Tam Dalış ile gelecekteki oyunculuğun temellerini atmıştı.
Ancak gerçek makinelerin inovasyonu yüzünden, sadece sıradan şeyler bu önemli yazılımı ile yapılmıştı. Mesela yapbozlar, eğitimle ilgili şeyler ya da dışarıda oynanacak oyunlar… Benim gibi oyun bağımlılarını üzen şeyler.
NerveGear sanal bir gerçekliği tamamen işleyebilirdi.
Fakat bu dünyada bir duvara vurmadan en fazla 100 metre ilerleyebilmeniz çok büyük bir hayal kırıklığıydı. Bunu yaşamak, benim gibi oyunun içinde olma deneyimine iyice kapılıp genel oyun türlerinden soğuyan bağımlı oyuncular için kaçınılmazdı.
Biz, milyonlarca oyuncunun karakterleri ile oyuna girebileceği, onları yükseltebileceği, onlarla savaşabileceği ve onlarla yaşayabileceği bir şeyler bekliyordu… Yani bir MMORPG.
Arz ve talep sınırına ulaştığında, ilk VRMMORPG, [Sword Art Online] duyuruldu. Oyun, 100 kattan oluşan ve süzülen bir kalede geçiyordu.
Oyuncular göller ve ormanlar olan bir dünyada yaşayacak, kılıçlarına güvenecek, sayısız canavarı yenecek, üst katları keşfedecek ve en üst kata doğru bir macera yaşayacaklardı.
MMORPG’lerin vazgeçilmezi olan [Büyü], yapımcının cesurluğuyla oyuna eklenmemişti. Neredeyse sınırsız olan yetenekler, yani [Kılıç Yetenekleri] oluşturulmuştu. Bu, oyuncuların Tam Dalış yaparken mümkün olduğunca gerçek bedenleri ile savaşıyorlarmış gibi hissetmelerini sağlamak için yapılmış şeylerden birisiydi.
Yetenekler prodüktif yetenekler (Demircilik, Dericilik, Terzilik gibi) ve günlük yetenekler de (Balıkçılık, Aşçılık, Şarkı Söyleme gibi) dâhil olmak üzere, çeşit çeşit yetenekler oyunculara devasa bir oynanış sunmanın yanında, oyuncuların oyunda [yaşamalarına] da imkân sağlıyordu. Eğer oyuncunun yetenekleri ve seviyesi yetiyorsa ayrıca kendisi de isterse, bir ev alabilir ve çobanlık yapabilirdi.
Yeni bilgiler yayımlandıkça oyuncuların coşkusu katlanarak arttı.