Tensei Shitara Slime Datta Ken - Bölüm 000
Önsöz Ölüm Ve Yeniden Doguş
Çevirmen: Bakakun
Hiçbir şeyin söylenemeyeceği kadar normal bir hayattı benimkisi.
Üniversiteden ayrıldıktan sonra ünlü bir firmaya başvurdum ve şu an 37 yaşında, kız arkadaşı olmadan yaşıyorum.
Bütün ailesel sorumlulukları abime bıraktım, hayatımı genellikle aileme karşı bağımsız bir şekilde devam ettiriyorum.
Ne çok kısa ne çok uzun ne de çok yakışıklıyım ancak popüler değilim.
Bir kız arkadaş bulmak için elimden gelen çabayı gösterdim ve aynı zamanda üç kere birine duygularımı itiraf ettim (TL: kızlara çıkma teklifi) ama reddedildim ve kalbim paramparça bir şekilde.
Ama bu yaşa varınca bu romantik duyguların tamamen gereksiz olduğunu söyleyebilirim. İşimle meşgul olduğum halde bir kız arkadaşım olmamasından sıkıntı duyduğumu da söyleyemem. Bahane üretmiyorum… Gerçekten.
[Sempai (TL: birisinden üst sınıf olan kişiye hitap etme şekli) Beklettiğim için özür dilerim]
Neşeli bir gülümsemeyle genç bir adam bana yaklaşır ve yanında güzel mi güzel bir bayan.
Detaylara girersek. Genç adam, Tamura, benimle aynı işte çalışan benden daha alt kademede olan biri, yanındakiyse firmada güzelliğiyle bilinen firmanın Madonna’sı denen resepsiyonist görevinde olan Sawatari-san (TL: san eki burada saygı göstermek için kullanılan bir ektir).
Evlilikleri için bana danışmak ve önerilerimi istedikleri için, benim tecrübelerimden faydalanmak amacıyla yanımdalar. Bu iş sonrası küçük bir toplantıydı – randevu bir dört yol ağızındaydı ve ikisi benim düşüncelerimden faydalanmak ve desteğimi istedikleri için buradaydı.
[Peki o zaman nasıl bir tavsiye istiyorsunuz?]
Sawatari-san’a sordum.
[Merhaba, tanıştığımıza memnun oldum. Benim adım Sawatari Miho. Birbirimizi daha önce görmüş olmamıza rağmen bu ilk defa konuşmamız öyle değil mi? Bu beni biraz gerginleştiriyor (TL: iyi bir şekilde, daha önce konuşmadığınız bir insanla konuşmanız gibi)
Burada gergin olan benim, lanet olsun! Demek istediğim, ben hiçbir zaman kızlarla konuşma konusunda başarılı değildim. Üstüme gelme! – Rahat bırak beni! Gibi cümlelerle kendi kendime söylendim. Benim gibi daha önce aşk tecrübesi olmayan birinin nasıl bir tavsiye verebilmesini bekliyorsunuz ki! Benimle alay mı ediyorsunuz? Bana kin güttünüz öyle değil mi!?
[Merhaba, Ben Mikami Satoru. Gerginliğe hiç gerek yok, Sawatari-san firmada ünlü olduğu için (güzelliğiyle) kim olduğunu daha tanışmadan biliyordum. Tamura hakkında konuşacak olursak, aynı üniversiteye gittik ve aramız iyiydi, çoğu konuda paylaşacağımız şeyler vardı ve bu yüzden kısa bir zaman sonra birlikte takılmaya başladık.
[Nasıl yani, bu ünlü olama durumu? Umarım etrafta tuhaf dedikodular dönmüyordur.]
[Tuhaf dedikodular, yani Amir X ile ilişki yaşamak veya Y-kun ile flört etmek gibi mi?] (TL: Amir X ve Y-kun bilinmeyen öylesine yaratılan önem taşımayan insanlar, kun aynı yaş veya daha genç insanlar için kullanılan saygı eki.)
Söylediğim şeyler muziplik amaçlı şeylerdi. Sadece şaka için söylediğim şeyler Sawatari-san ‘ın yünü kıpkırmızı yapmayı ve bana yaşlı gözlerle baktırtmayı başardı. İtiraf etmek istemiyorum ama bana o şekilde bakışı çok şirin ve güzel geldi. Şakalarım ve yorumlarım bir yana genelde çenemi kapalı tutmam istenir… Ama öyle ya da böyle söylemek istediğim şeyler dudaklarımdan kaçar. Ah, bir kere daha başarısız oldum? İşte gördüğünüz gibi kadınlarla aram iyi değil. Ve sanki daha önceden programlanış gibi Tamura nazikçe, hafifçe Sawatari’ nin omuzunu okşuyor. Siktir! Tamura seni piç! İste bunun gibi durumlar yüzünden popüler insanlar tamamen yok olmalı! Bunu açık açık söyleyebilirim öyle değil mi? (TL: düşündüğünü sesli bir şekilde belirtmek)
[Sempai, lütfen bu konuyu burada bitirelim! Ve Miho, bu sadece bir şaka, bir muziplik]
Bir kahkahayla Tamura durumu kontrol etmeye devam etti. Vay züppe vay! Neşeli ve kinayesiz… Sevilecek bir adam… Tamura daha sadece 28 yaşında ve aramızda çok fazla yaş farkı olmasa bile paylaşabileceğimiz, anlaşabileceğimiz noktalar var. Yapılacak tek şey onlara hayır dualarımı sunmak. (TL: Japonların ağızından hayır duası HAHA)
[Özür dilerim, kadınlarla aram pekiyi değil ve buluştuğumuz yerde pek uygun değil. Hadi bir şeyler yiyelim ve sonrasında konuşalım]
Haaa, bu duygu kesinlikle kıskançlık… Tam böyle düşündüğüm sırada…
[[[KYAAAAAAAAAAAAAA]]] (TL: Japon tarzı çığlık)
Çığlıklar. Karmaşa.
Ne? Ne oluyor?
[Çekil lan önümden yoksa seni de öldürürüm!]
Sesin geldiği yere döndüğüm an, elinde bıçak olan ve bir çanta taşıyan bir adam bize doğru koşuyordu. Bir çığlık duydum. Bıçaklı koşan adamı gördüm. Peki bıçağı nereye doğru doğruştmuştu? Tam…
[Tamuraaaa!]
*Don* (vurma, çarpışma ses efekti) Tamura’yı bıçakla koşan adamın yolu üzerinden ittim.
*Dosu*(vurma, çarpışma ses efekti) Belimde yanma acısına benzeyen bir acı.
[Tch (dil ile yapılan irite olduğunu belli eden fonetik) piç engelledi.]
Bunları bağırdıktan sonra, adamı kaçarken gördüm ve aynı zamanda bir zarar gelmediğine emin olmak için Tamura ve Sawatari-san’ a doğru döndüm. Hiçbir kelimeyi andırmayan bir bağırmayla Tamura yanıma doğru koştu. Sawatari-san olaylar karşısında şok halinde ama zarar görmemiş bir şekilde… Tanrıya şükür.
Her ne olmuşsa olsun sırtım yanıyor. Acı haricinde yanma tarzı bir şey hissediyorum. Bu his te ne? Çok sıcak… Az bir şey hafiflese olmaz mı?
<< Onaylandı. Isı direnci kuruldu. Başarılı>>
Acaba… Bıçaklandım mı?
Sadece bir bıçak yarasından ölüyor olamam öyle değil mi?
<< Onaylandı. Oyma direnci kuruluyor. Başarılı. Aynı zamanda, fiziksel saldırı direnci kuruluyor. Başarılı>>
[Sempai… Kan… Durmuyor… Durmuyor]
Noldu yine bu gereksiz herife. Sesi biraz garip geldi ama neyse bu kadarı Tamura’dan beklenir. Ama kan mı? Ah evet, kesinlikle akıyor. İnsanım sonuçta, bıçaklandığım zaman kanım akacak! Ama bu acı hiç hoş değil, öyle değil mi?…
<< Anlaşıldı. Acı algısı kaldırılıyor. Başarılı>>
Bu… Hiç iyi değil, deme? Acı ve sabırsızlık hislerimi sersemleştiriyor.
[Ta…Tamura… Kahretsin çok ses çıkarıyorsun…o kadar abartılacak bir şey değil, öyle değil mi? Endişelenmeyi bırak…]
[Sempai… Kan… Kanaya devam…]
Yüzü bembeyaz, gözlerinin kenarında yaşlar Tamura bana sarılmaya devam ediyor. İşte yakışıklı bir adamın yüzünün boklaşması. Sawatari-san’ a doğru bakmaya çalıştım ama nafile görüşüm çok bulanık. Göremiyorum. Sırtımdaki yakıcı sıcaklık yok oldu onun yerine dondurucu bir soğuk bana saldırdı. Bu bayaa kötü lan… İnsalar fazla kan kaybedince ölürler, deme?
<< Anlaşıldı. Kansız vücut yaratılıyor. Başarılı>>
(Lan dır dır dır bu ne, deminden beri bir şeyler söylüyorsun…)
Konuşmaya çalışıyorum ama hiçbir kelime ağızımdan çıkmıyor. Siktir, gerçekten ölüyorum…
Ama işe iyi tarafından bakmak lazım artık ne acı ne de o lanet olası yanmayı hissediyorum.
Ama soğuk. Çok soğuk, ve yapabileceğim hiçbir şey yok. Ne lan bu… Donmaya ayıracak zamanı olmayacak kadar meşgul biriyim ben…
<<Anlaşıldı. Soğuğa karşı direnç kuruluyor. Başarılı. Aynı zamanda ısı direnci termal dalgalanma direnci EX’e gelişti>>
Aynı zamanda, beynimde ölmek üzere olan beyin hücrelerim, birden bire gelen ilham ile gerçekten önemli şeyleri hatırlamaya başladı! EVET! Bilgisayarımın hard diski! (TL: hahaha pornoları silmek her şeyden önemli)
[Tamuraa!! Eğer, ve sadece eğer, ölürsem…bilgisayarım sana emanet. Yalvarırım… suya daldır ne yaparsan yap ama tamamen hard diskteki veri’ yi (TL: porno) sil…]
İşte bu şekilde geri kalan gücümü bedenimden çağırtarak bu en önemli konuyu ilettim.
<<Anlaşıldı. Bütün var olan bilgi silinmeye çalışılıyor. Hata. Tanımlanamadığı için imkânsız. Başka bir yorumlama yapılmaya çalışılıyor. Elektrik direnci kuruluyor. Başarılı. Aynı zamanda, felç direnci elde edildi. >>
O boş bakışları bana çeviriken Tamura’nın bana ne dediğini bilmiyorum. Ama ne demek istediğini anladım.
[Haha…tam senin söyleyeceğin bir şey Sempai…]
Acılı bir gülümsemeyle söyledi. Kim bir yetişkin adamın ağlayan yüzüne bakmak ister ki? Yüzünde şimdi olan sırıtış bin kat daha iyi.
[Biliyor musun, ben….Sawatari haklkında, Sempai’ e karşı hava atmak istedim bu yüzden bu buluşmayı ayarladım…]
Pezevenk, Biliyordum… Şerefsiz.
[Tch… Neyse, bunların hepsini affediyorum bu yüzden kız arkadaşını mutlu edeceksin anladın mı? Ve bilgisayarı unutma…]
Bedenimde kalan güç bu kadarına yetti. Hayattan hiçbir şekilde tatmin olamamış Mikami Satou bu şekilde öldü. Ve işte tam o anda Mikami Satoru ‘nun “ruhu” daha yeni doğmuş başka bir dünyada var olan bir canavarla birleşti. Kimsenin göremeyeceği kadar küçük olan bir kırıktan başka bir boyuta geçerek şeytani bir enerji kitlesiyle ruhu birleşti. Bu enerji kitlesi bütün iblislerin kökeniydi ve bu kitleyle birleşen Mikami Satoru, bilinç altı baz alınarak, bir beden yaratıldı. Normalde imkânının olamayacağı kadar küçük bir şanş ile Mikami Satoru başka bir dünya da bir canavar olarak tekrar doğdu (TL: reenkarnasyon)
O kadar normal bir hayattı ki anlatılacak bir şey yoktu. Üniversiteden mezun olduktan sonra büyük ve bilinmiş bir firmada çalışmaya başladım ve şimdiye kadar, 37 yaşıma kadar yalnız yaşadım. Kız arkadaşı olmadan. Bütün ailevi olayları abime bıraktım bu beni bağımsız bir bekar şahıs haline getirdi (TL: aileye bağlı kalmayan). Ve bunlar yüzünden milli olamamış bir vaziyet. İnanılmaz bu dünyadan bir kere bile yapamadan gitmek, bacaklarım arasındaki cengâveri kullanamadan gitmek… “oğlum” şu anda ağlıyor olmalı. (TL: “oğul” anlarsınız ya). Özür dilerim seni hiçbir zaman bir yetişkin yapamadım… Bir daha doğduğum zaman her şeyi değiştireceğim. Direk atağa geçip indireceğim. Çağırıp çağırıp hepsini yalayıp yutacağım… Ama bu iyi bir düşünce değil, deme?
<<Onaylandı. Benzersiz yetenek [Avcı] elde edildi>>
Her neyse, neredeyse kırk yaşında, otuz yaşında bakir ben büyük olasılıkla başka bir dünyadan olsam ermiştim. Hatta kırk yaşında ulu ermiş bile olmuştum. (TL: Japonların uydurdukları inanca göre (şaka amaçlı uydurulan bir inanç) otuz yaşına gelipte bakirliğini bozamayan insanlar ermişlere dönüşüyor (tamamen alay etme amaçlı bir inanış – inanış bile değil dalga geçme materyali).
<<Anlaşıldı. Ekstra yetenek [Ermiş] elde edildi. Aynı zamanda [Ermiş] başarılı bir şekilde [Ulu Ermiş] e evrim geçirdi. >>
…Deminden beri ne diyorsun be? [Ulu Dermiş] te ne! Benimle alay mı geçiyorsun? Burada gülmüyoruz! Ne kadar kaba…
Bunları düşünürken, uykuya daldım.
(Ölüm bu, ha… Tahmin ettiğim kadar yalnız değilmiş)
Bunlar Mikami Satoru’ nun bu dünyada ettiği son laflardı.