Tensei Shitara Slime Datta Ken - Bölüm 046
Ülkenin İsmi ve İki Antlaşma
Önceki Bölüm | | Sonraki Bölüm
Çevirmen: Bakakuun
.
.
.
Şehir baya güzelleşti.
“O kadar alın terimin sonuçları sonunda filiz verdi!” diyebileceğim bir şey değil.
Bu bir kenara,
Bazı şeyler hakkında ince eleyip sık dokudum; tuvaletler, su tesisatı, böcek ilacı ve banyolar!
Bunların ilk üçü Japon tazında yapıldı. Aynı zamanda örümcek ağımı kullanarak camlara sineklikte yaptım.
İlk önce tuvalet kapaklarını tahtadan yaptık ama bu hiç kullanışlı değildi.
Japonlar geçmişte böyle yapıyordu da bakımı çok zor, çürüyor biliyorsunuz değil mi?
Bu yüzden Cücelere danıştım.
Daha önce atadığım işlerde beni yarı yolda bırakmadıklarından bu yüzden belki tuvalet problemi hakkında da ellerinden bir şey gelir diye düşündüm.
[Düşünce Aktarımı] [Düşüne Kontrolü]’ ne evrim geçirdi ve bu gibi işlerde baya kullanışlıydı, kullanma şekli neredeyse aynı kaldı.
Yani bunu kullanarak kolaylıkla düşündüğüm şeyi bir resim halinde aktarabiliyordum.
Çizmek ve açıklamak zor olurdu belki ama zihinsel bir resim yollamak zor değildi.
Bunu gerçekleştirsem bile onlara sifonlu tuvalet sistemini gösterirken “Buradaki kolu indiriyorsun ve su akmaya başlıyor!” diyerek anlatmakla benzerini geliştirmek (taklit etmek) mümkün değildi.
Yüksek kalite büyü taşları havadan suyu çekerek bunu gerçekleştirebiliyordu ancak çok pahalılar.
Ayrıca devamlı değiştirilmeleri gerektiğinden askeri amaçlar için bile nadiren kullanılıyor.
Dürüst olmak gerekirse sadece zenginler böyle bir şeyi gerçekleştirebilir.
Gereken para olmadığından elimizde olanla idare etmek zorundayız.
Her halükarda bunun gibi karmaşık tesisat sistemlerini sonraya bırakabiliriz.
Yani şimdilik evlerdeki küvetlerin suyunu su çekebilecekleri yerlerden sağladık.
Tuvalet çanağını su ile doldurduktan sonra sifonlanıyor.
Kaijin yine hünerlerini konuşturdu.
Bu yüzden canavarlara kişisel temizliklerine dikkat etmelerini bastıra bastıra tembihlerdim.
Canavarların dişsel (ağız sağlığı) problemleri olabilir mi bilmiyorum ama olmamasını sağlamakta bir mahzur görmüyorum.
Kaijin’ e göre maceracılar〈Temizlik Büyüsü〉bilen kişilerle arkadaş oluyorlarmış ya da kendileri öğreniyormuşlar bu büyüyü.
Bu şekilde uzun yolculuklarda temiz kalmayı başarıyorlarmış da bunu umursayan genellikle yüksek rütbedeki maceracılarmış.
Şimdi böcek ilacına gelirsek,
Bekleyeceğiniz gibi Orman bir sürü böceğe ev sahipliği yapıyor; onlara karşı kendini koruyamazsan taşıdıkları hastalıkları yakalanabilmek mümkün.
Bu benim için bir sıkıntı yaratmamasına rağmen Hobgoblinler hasta olabiliyor.
Bu yüzden bu sıkıntıyı çözmeye çalıştım.
Cücelerden üretmelerini istedim ama yapamadılar.
Anlaşılan insan ülkelerinden gidip almaktan başka bir çaremiz yok ancak para da yok.
Salak üçlüden almalarını istedim ama bunları dediler;
[İmkânsızı isteme! Süper pahalı bir şey!]
[Ayrıca, bütün bir şehri kaplamak için ne kadar almamız gerektiğini bilemeyiz! O miktarı ancak Kraliyet Başkentinde bulabilirsin!]
[Rimuru-danna, bunu taşımanın ne kadar zor olacağını biliyor musun?]
Dediler.
Buraya gelip takılmalarını umursamıyorum ama en azından arada bir işe yarasınlar.
Dahası Shuna’ ya fazla yakın davranıyorlar.
Genelde onunla yemek yaparak, mutfak malzemeleri alarak yakınlaşmaya çalışıyorlar.
Ve onlar için ziyaretleri sırasında kalabilmeleri için bir ev bile yaptık.
Canavarların doğum oranı insanlarınkine kadar geriledi.
Bu yüzden evlenme konusunda ne yapmalıyım yakında düşünmem gerek.
Ork, Goblin ve Kertenkele Adamların istedikleri kimselerle evlenmesini, bu seçim hakkına sahip- olmalarını istiyorum.
Daha güçlü çocuklar dünyaya getirmeleri iyi olur.
Ama bir sıkıntı var; çok eşliliğe izin versem mi?
Bu özellikle eşlerini kaybeden kadınlar için yardımcı olur. Oni, örnek olarak, her hangi Irk ile üreyebiliyorlar ama ürememeyi seçiyorlar.
Bu işlem sırasında bütün büyü enerjileri özümseniyor ve bazısı kullandıkları büyü enerjisini geri kazanamıyor.
Benimaru’ nun da dediği gibi,
[Ama bu konu Rimuru-sama’ nın kafa yormasını gerektirmeyen bir şey, öyle değil mi? Çoğu varlık, canavarlara isim verdikten sonra bütün büyü güçlerini kaybediyor ve İblis Lordları bile bundan genellikle kaçınıyor sonuçta.]
Nasıl bir bilgilendirme bu.
Hey, hey!!! Şimdiye kadar kaç kişiye isim verdiğimi düşünüyorsun! Ve bundan şimdi mi bahsediyorsun!
Şükürler olsun ki şimdiye kadar tekrardan yenilendi büyü enerjim.
Şu andan başlayarak canavarlar isim vermekte daha dikkatli davranmalıyım. Yani… Büyü enerjisini tekrardan yenilemek benim için doğal bir şey gibi; bu hisse bir yetişkinin içsel sezgisi diyebilirsin.
Her neyse, görünüşe göre Oni tarafından doğurulan iki tip çocuk var,
İlki sadece tohum ile, ikincisi ise tamamen yoğun emek harcayarak.
İlki birinin büyü enerjisini birleştirerek elde ediliyormuş ve bazı yetenekleri elde etmesine rağmen daha güçsüz oluyorlarmış.
Diğeri ise bütün (büyü) gücünü aktararak yapılıyormuş.
Ama sonuç olarak ömrün kısalıyormuş.
[Ben tek başıma iyiyim! Buna ilgi duymuyorum!] (Benimaru)
Kişisel bir karar sonuçta.
Bu arada kadınlar için durum değişiyor.
Güçsüz olduğunu düşündükleri bir tohumu reddedebiliyorlar yani eğer zorla dayatılırlarsa çocuk işi bu karşıdakinin güçlü olduğunu gösteriyormuş ama eğer kandırma işin içine girerse o zaman çocuk olmuyormuş.
Öyle herkesin çocuğunu doğurmaya izinleri yokmuş.
Görülen o ki bu Üst Sınıf Canavarlar ve İblisler için de geçerli- alışılmış bir durummuş.
Goblinler ve diğer Yarı-İnsanlar (Goblin vs) öyle çok üstün yeteneklere sahip olmadıklarından insanlardan çok farkları yok.
Şimdiye kadar 5 ~10 çocuk doğdu ve aynı anda 2 den fazla doğmadı.
Her neyse, geriye çocuk bırakmalarını kesinleştirmek için çok eşliliğe izin vereceğim ancak sadece dullar için!
Bu kuralda karar kıldım. Gerek görüldüğünde değiştireceğim.
Her Yeniayda “İlanı Aşk Festivali” düzenlemeye karar verdik ve yeni çiftlere ev verilecekti.
Hala bekâr olanlar yurtlarda kalamaya devam edecek.
Yani eğer önemli makamlardalarsa o zaman kendi başlarına yaşamalarında serbestler.
Bu kadarı şahsen beni bağlamıyor.
Sonunda herkesin mutlu olmasını sağlayamayacağım ama bu şehirde benim isteklerimin kabulü bir takım gelenek haline geldi.
Çıkarlar çakıştığında, insanlar didiştiğinde bana danışıyorlar ve kararımı bekliyorlar.
Yani, Yaşlılar da bunların çoğu ile ilgileniyor bu yüzden benim araya girmem kısıtlı denebilir… Bir nevi.
Herkes bana karşı düşünceli olmaya çalıştığından (hatırıma) sıkıntı yaratmamak için dikkatli olmaya çalışıyor.
Canavarların bu kadar yardımsever (işbirliği) olmaları karşısında şaşırdım.
Hükümete gelince sosyalizm ya da kapitalizm bunların ikisi de en sonunda çürüyecek ve parçalara ayrılacaktır. (TL: Rimuru’ nun politik açılımı)
Tamamen adil bir Kral tarafından yönetilen herkesin eşit olduğu bir yer.
Bunlar boş hayaller. Ancak…
Bu hayale ulaşmaya karar verdim.
Umarım ki hiçbir zaman kötülüğe dönmem ve eğer dönersem birisi haddimden gelir.
İlanı Aşk Festivalini izlerken bunları düşündüm.
Şimdi, buradaki yaşam biçimini de rayına oturttuğumuza göre ve gerekli (görünen) kuralları da koyduğumuza göre insanların nasıl yaşadıklarını gidip görmek istiyorum.
Ayrıca, artık insan haline bürüne biliyorum; gidip onlardan iki üç bir şey öğrenme zamanı.
Normalde başka bir dünyada tekrardan doğanlar başka insanlarla tanışmayı büyük bir olay haline getirirler ama ben daha çok azıyla tanıştım.
Cüce Şehrinin dışındaki grup, Shizu-san ve üç salak ve… Bu kadar mı?
Orijinal hedefim olan diğer Dünya Gezginleri ile tanışma hedefimi de unutmuş değilim.
Shizu-san’ ın hatıralarından edindiğim bilgilere göre iki öğrencisi var: Kagurazaka Yuuki ve Sakaguchi Hinata.
Onlarla tanışmayı istiyorum ama Sakaguchi Hinata kulağa tehlikeli geliyor.
Aynı zamanda aklıma takılan bir şey var, neden iyi yürekli Shizu-san Hinata’ nın tek başına gitmesine izin verdi?
Onun Sempai’ i ve akranı (Japon) olarak onu uğurlamamalıydı? Hinata ile görüşerek bunu doğrulamalıyım.
[Avcı] ile özümsediğim hedeflerimden bazı hatıralarını elde ettim ama hepsini değil tabi ki; akılda kalıcı hatıraları elde etmesi daha kolay herhâlde.
Onunla tanıştığımda bildiklerimi doğrulamalıyım.
Üç salak ilettiğim mesajı, yazdığım mektubu Lonca Liderine ulaştırdı.
Mektup sadece onunla tanışmayı istediğimi dile getiriyor.
Küçük bir ülkenin Lonca Lideri olmasına rağmen o bir Lonca Lideri sonuçta, bağlantıları olmalı.
Bir ümitle onunla tanışmaktan çıkar sağlayabilirim.
Eğer her şey iyi giderse belki Büyük Üstat Kagurazaka Yuuki ile tanıştırmayı bile deneyebilir.
Burada durum sakinleştiğinden biraz ayrılabilirim.
Aynen! Para.
Üç ahmak baya fakirdi ve yanlarında fazla para yoktu, onlardan daha iyi bir şey de beklemiyordum da.
Sebze tohumları, büyü taşları, küçük zanaat ürünleri… Etkileyici her ne varsa satın almak istiyorum.
Önce “İblis Çeliği” satmayı düşündüm ama sonra buna karşı karar verdim.
Nedeni basitti, “İblis Çeliği” bir kaynak olarak fazla değerli.
Onu silah ve zırh yapımında kullandığımızdan satmak akıl almayacak bir şey olur.
Aynı zamanda binici askerlerin silahlarının yapımında da paha biçilmez; istendiği zaman şeklini değiştirebildiğinden saldırıları karşılamada ve değişik kombinasyonlarda saldırı gerçekleştirmede kullanışlı, taşımasına gelmeyeyim bile.
Ve elimin altında fazla olmasına rağmen bu miktar sonsuz değil.
Bu yüzden bunu satmayı stokumuzu yenileyebilene kadar askıya alalım.
Demir cevherleri ve benzeri şeyler hakkında, dağ bölgesinde cevherler bulduk ve Üst Sınıf Orklardan alıyoruz.
Kurobee ve Kaijin silah yapımının temelinde kullanıyor bu cevherleri.
Aynı zamanda araştırma için büyü taşlarına ihtiyacımız var. İnsanlar tarafından (Araştırmacılar) üretilenler doğal bir şekilde bulunmuyor.
Canavarlardan çıkardıkları kristalleşmiş büyü taşlarını kullanarak üretiyorlar.
İşlem büyük fabrikalar gerektiriyor gibi bu yüzden sadece Özgürlük Birliği’ nin ana merkezinde yapılıyor.
Canavarlar ara sıra kristalleşmiş büyü taşı düşürüyorlar bunlar her şubede toplanarak merkezlerine gönderiliyor.
Bu kullandıkları sistem; yani maceracılar canavarları avladıklarında bunu sadece oluşabilecek hasarı önlemek için yapmıyorlar aynı zamanda iyi para kazanıyorlar.
Eğer bana sorarsanız baya iyi bir sistem.
Bu da eğer büyü taşı elde etmek istiyorsam onları satın almak zorunda olduğum anlamına gelir…
Yine para problemine geri döndük…
Peki, nasıl para kazansam?
Tek başıma yeterince hızlı kazanamam.
Aynı şey satmak için de geçerli – tarım arazileri yeterince üretmiyor ve istesek de o kadar yüksek bir fiyata satamayız-satılmaz.
Peki, satacak bir şeyimiz yok mu?
Evet! Hipokte Çimi!
Bu yüzden Gabil’ i çağırdım,
[Gabil-kun, işler nasıl gidiyor?]
[Fufufu. Sormanız çok iyi oldu! Çok iyi gidiyor! Tamamen, çalışmamızın meyveleri!] (TL: Hani çim ve meyve, espri yaptı Gabil….)
Dedi, ürettiklerini göstererek.
Bu normal çim…
Sessizce [Kara Yıldırım]’ ı kullandım.
Yani, sonuçta ölmeyecektir. Gücünü ayarlamada baya iyileştim.
[Guoo! Ne yapıyorsunuz! Sizi kızdırdım mı acaba?]
[Aptal! Bu normal çim! Ne halt üretiyorsunuz bu zamandır!!!]
[N-Ne! Affınıza sığınıyorum! Acele ettiğimden karıştırmışım!]
[“Acele ettiğimden” bir bahane değil! Cidden. Ne yaptığına dikkat et! Ayrıca normal çimi o kadar yoğun büyü gücü arasında yetiştirmek imkânsız olmalı!]
Aslında bu laf dalaşı bile planlanmıştı.
Hipokte Çimini yavaş yavaş istikrarlı bir şekilde yetiştiriyoruz.
Aksine Gabil’ e çimler arasındaki farkı öğretmek sıkıntı yaratıyor.
Gabil sanki mağaranın sahibi gibi geziniyor hatta bazen oranın kralı olarak adlandırılıyor.
Mağarada yaşayan canavarlar bile onu görünce kuyrukları bacaklarının altında kaçışıyor.
Son zamanlarda bazı elemanları Kırkayağı tek başlarına alt edebiliyor ve şimdi mağarayı kendi arazileri olarak görüyorlar.
Aslında baya etkileyici bir şey bu, tabi bunu ne onlara söyleyeceğim ne de öveceğim.
Gabil övüldüğünde kendini kaybeden ve ardından kısa bir süre içerisinde başarısız olan tiplerden – Aynen benim gibi.
Bu durumu anlıyorum çünkü bende öyleyim.
Şimdiye kadar baya Hipokte Çimi yetiştirmişler.
Daha sonra Kaijin’ e seslendim, Hipokte Çimi’ ni ve onun yanında ürettiğim iksiri gösterdim.
Değeri çok iyi olarak biçildi.
Başından beri bu çimi kullanarak her zaman iyi kalite iksir üretebiliyordum.
Sonra, konuşma başlattım,
[Kaijin, bunu şehirde satsam ne kadara gider?]
Kaijin biraz düşündü ve cevap verdi,
[Hmmm. Danna, bu zor bir soru. Bu ilaç (iksir) çok iyi, etkileri çok iyi, inanılmaz derecede iyi!]
Ve daha sonra ondan birkaç bir şey öğrendim.
Benim iksirim en yüksek saflığa sahipmiş, %99.
Normalde sınır %98’ miş ve Cüce Ustaları bile bunu geçmeyi başaramamış.
%98’ de bile çok iyi fiyatlara satılıyormuş.
Ve benzeri şeyleri konuştuk.
[Yani, eğer bunu bir şehirde satmaya çalışırsan…]
[Fazla dikkat çekersin!]
Gökyüzünden bir cevap geldi.
Ama benim [Büyü Algısı] yeteneğim kimseyi hissetmedi!
[Görüşmeyeli uzun zaman oldu, Kaijin! Ve, Slime. Sen… Beni hatırlıyor musun?]
Bunları derken kanatlı bir ata binmiş biri gökyüzünden ortaya çıktı.
Bembeyaz, kanatlı bir at – Pegasus. İndikten sonra aşağı atladı.
Nasıl unutabilirim ki… Bu Cüce Kralı! Kahraman Kral Gazelle Dwargo’ nun ta kendisi.
[L-Lordum! Neden, ah, neden buradasınız? Eeeeh!!! Kaleden mi sıvıştınız?!]
Kaijin gözlerini o kadar açtı ki neredeyse gözleri yerlerinden düşecekti.
Yani, evet, bu doğal bir tepki. Kral yalnızdı… Aslında yanında birini getirmişti. Sadece iki kişi ile gelmişlerdi!
Aslında bu diğer kişiyi bir yerlerde daha önce görmedim mi ben…
Ha! Bu Bester değil mi! Bizi tuzağa düşürmeye çalışan cüce… Neden burada?
[Fun! (hah sesi gibi fonetik) Yüz gardiyanın arasından tek başıma sıvıştım! Biraz kaytarıyorlar gibi. Geri dönünce onları yeniden eğiteceğim!]
[Y-yok… Kralı alıştırma partneri olarak karşılarına almak…]
[Hmm? Kaijin bir şey mi söyledin?]
[H-Hayır! Hiçbir şey söylemedim!]
[Öyle mi? İyi öyleyse!]
Bilgilerim dışındaki şeylerden konuşurken ikisi diyaloglarına devam etti.
Nasıl Kral sıvıştı ki?
Konuşmaya başka bir yerde devam etmeye karar verdik.
Geçici bir binada değil de merkez de olan özel bir binada. Bütün idari görevler bu binada gerçekleştiriliyor.
Bu yüzden bir konferans odası ödünç aldık.
[Peki, Kral, bu ne demek? Neden Bester-dono’ yu yanında getirdin…]
[Ah! Bunun nedeni basit! Bencilce senin Cüce Krallığına girişini yasakladım. Bu yüzden kendim gelip görmeyi istedim. Bester hakkında, olanlar için onunda suçu var bu yüzden onu Krallıktan sürdüm. Ama rahat bir hayat yaşamasına izin veremeyiz öyle değil mi! Bu yüzden yanımda getirdim.]
[…]
[“Bu yüzden yanımda getirdim!” Bunu gerçekten söylediniz mi? Kralım, acaba, gerçekten anlıyor musunuz? Bester’ ın burada çalışmasını mı planlıyorsunuz?]
[Hmm? Onu istemiyor musunuz?]
[Sorun o değil! Bildiklerinin bize sızmasından endişe duymuyor musunuz?]
Kaijin aşırı ciddi bir ifadeyle bunları söyledi.
Doğal bir şekilde ciddi de normalde, şu anda Kraldan umutsuzca bir cevap arıyor.
Onun aksine Kral rahatça sorularını yok sayıyor. Daha önceki asaleti ortalıkta yok; herhalde bu asıl benliği, ha?
Bester, tamamen kaybolmuş gözüküyor.
[Sızması… ha. Siz ayrıldığınızda, olan şey bu değil miydi? Sizi silmeyi düşündüm, biliyor musun?]
Birden bire Kral ciddileşti.
[Kralım, bu…]
[Ciddiyim! Ama buna karşı karar verdim. Gereksiz çaba sarf etmeden kaçınmaya çalışıyorum. Bester’i yanımda getrdim çünkü burada çalışmasını istiyorum!]
[K-Kralım!]
[Bunu yanlış anlama, Bester. Senden olan beklentilerim yüksekti. Bu kadarı doğru. Bana hizmet etmene izin vermeyeceğim ama burada canın istediğin kadar çalışabilirsin. Bu kadar.]
[Kralım! Bu bütün Cüce tekniklerini bedava öğrenecekler anlamına gelmiyor mu?]
Kaijin de tam bunun üstünden durmuştu da…
[Fun. “Sorun olmaz mı?” ağzınızdan çıkan tek şey. Siz, ikiniz buradayken bu şehir teknolojik gelişimin göbeği olacak. Anlamıyor musun?
Cüce Krallığı, Kral sizinle çalışmaya ilgi duyuyor. Anladın mı?
Cüce Krallığı, bu günden itibaren resmi olarak sizinle saldırmazlık antlaşması imzalamak istiyor!
Ayrıca, bundan önce el altından Ortak Teknoloji Araştırma Antlaşması imzalamak istiyoruz.
Ne diyorsun? Bu iki antlaşmayı kabul edecek misin?]
Ciddi bir ifadeyle gözümün tam içine bakarak söyledi bunları.
Saldırmazlık Antlaşması ve teknolojik ilerlemeleri paylaşmak mı? Bundan daha ne isteyebiliriz ki!
Bizi, özünde resmi bir devler olarak tanıyorlar.
[Peki, bu bizi kendi haklarına sahip bir ülke olarak mı gördüğünüz anlamına geliyor?]
Soruma,
[Tabi ki. İyi bir teklif, öyle değil mi? Bu arada sadece merak ettiğimden soruyorum, ülkenizin ismi nedir?]
Eh? İsim mi?
Kaijin ve ben bakıştık.
[Daha karar verilmedi…]
[Bu hiç aklımıza gelmedi …]
Daha önce düşündüm de.
Cüce Kral akşamı bizimle geçirmek istedi. (TL: Cüce Kralın yatılı yapması… Paha biçilemez)
Pegasus üzerinde yolculuk ederse dönmesi bir gün alıyormuş.
Ancak akşam yolculuk tehlikeli olduğundan ertesi gün dönmeye karar verdi.
Ülkenin ismine karar vermek için kriz masası topladık.
Ve bu şekilde karar verdik, bu günden itibaren bu şehir Canavarlar Ülkesi “Tempest” olarak bilinecek.
İlk Rimuru olarak adlandırmak istediler ama bu fazla utandırıcı olduğundan reddettim. Tempest’ te anlaştık.
Sadece benim ismim değil ve kulağa iyi (mantıklı) geliyor.
O gece, şehre isim vermemizi kutlamak için kocaman bir parti düzenledik.
İhtiyacımızdan fazla yemeğimiz ve iyi aşçılarımız var.
Görünüşe göre Kralı etkilemeyi başarmışız.
Bunun temel nedeni Shuna’ nın çok iyi bir aşçı olması.
Eğlence olarak, Kral ile sahteden düello yaptık.
Kaleden nasıl hiç çıkmadığı gibi şeylerden hayıflanıyordu. Ne kadar şaşırtıcı dışa vuruk bir kişiliği var! Bu böyle giderse yakında isimlerle hitap etmeye başlarız…
Ama düello yapmak iyi değil, diye düşündüm. Beni dinlemedi.
Görünüşe göre bir şeyler planlıyor.
Ama başka şansım yok, isteğine uyacağım.
İnsan halime büründüm.
Ork Yıkım’ ı yiyeli insan formum biraz uzadı.
Artık bir çocuk değilim ama genç bir kızı andırıyor biraz dış görünüşüm. 150cm boyunda.
Biraz daha tamamlanmış gibi mi?
Tahta kılıçları elimize alarak birbirimize döndük.
Hakurou düelloyu inceliyordu ve başlattı,
[Başla!]
O anda Kral yok oldu. Benim algımdan tamamen çıkmıştı.
Tehlikeli! Bunu düşündüğüm an elimdeki tahta kılıç, fırladı gitti.
Kapışma bitti. Tamamen kaybettim.
Yani Cüce Kral dedikleri bu… Kahraman Kral’ ın gücü!
[Dinle, Rimuru. Başından beri benim gökyüzümden yaklaştığımın farkına varmadın, öyle değil mi? Büyü Algısı harika bir yetenek ama görüşünden kaçabilmenin birden fazla yolu var. Hangi Algı metodunu kullanacağını tahmin ettim ve buna karşı koydum.
Bunlar savaşın temel kuralları! Daha fazla konsantre et! Eğer yeteneklerine çok güvenirsen, gelişemezsin!]
Bu yüzden bunu yaptı…
Memnun bir şekilde, teşekkür ettim.
[Teşekkür ederim, Gazelle. Bir daha karşılaştığımızda bu kadar kolay olmayacak!]
[Fun. Öyle mi, delikanlı!]
Duello bittikten sonra canavarların neşesi şehri doldurdu.
Baya heyecanlanmışlardı.
Benimaru, Souei ve Shion da bir şey söylemek istiyor gibiydiler, yüzleri ciddileşmişti.
Hakurou mutlu bir ifadeyle kafa salladı.
Daha yolun başındayım, en sonunda bunu öğrendim.
Festival geç saatlere kadar devam etti…
Ertesi gün, Cüce Kral Gazelle Dwargo ve ben resmi olarak iki antlaşmayı imzaladık.
Tarih bu günü Canavar Ülkesi “Tempest” in kurulduğu (resmi) gün olarak anacaktı.
☾☽☾☽☾☽☾☽☾☽☾☽☾☽☾☽☾☽☾☽