Tensei Shitara Slime Datta Ken - Bölüm 090
090–VS. Kutsal Şovalyeler Part 1-(1/2)
Çevirmen: Merkanovels
Kufufufufufufu.
İblis kötü bir kahkaha attı.
Derin kızıl saçlarını sallayarak, Kutsal Şovalyelerin önüne yavaşça indi.
Yarasa-benzeri kanatlarını genişçe yaymak… bu, gerçek anlamda kötülüğün cisimleştirilmiş hali olarak adlandırılan bir şeydi.
[Hepinizle tanışmak bir zevk. Şimdi daha fazla oyalanmadan testimize başlayalım…. Bakalım siz benim rakibim olmaya layık mısınız yoksa değil mi?]
Kutsal Şovalyeler, bunun kim olduğunu anladıktan hemen sonra yayılmışlar ve savunmacı bir duruş pozisyonu almışlardı.Onların bariyeri kurmak için boş vakitleri yoktu. Bu yüzden ayrı bir ikinci karar vermeleri gerekiyordu.
Temkinli davranışlarının nedeni, Baş İblisin gelmesiydi. Ne yazıkki, onlardan başka bariyer inşa edebilecek başka bir takım da yoktu.Ancak, farklı bir açıdan bakılacak olunduğunda, bu durum karşısında kendilerini şanslı da sayabilirlerdi.
Şuan karşılarında olan kişi tek başınaydı. Ve birliklerinin içinde daha yenilgi yüzü görmemiş bir müfrezeye liderlik eden, en güçlü Kutsal Şovalye olarak bilinen Arnaud Baurman vardı.
Arnaud Baurman’ın yüzünde korkusuz bir gülümseme belirdi ve bu yoldaşlarını cesaretlendirdi….
[Korkmayın! Düşman sayısı sadece 1(bir). Her ne kadar bir Baş İblis olsa da, bizim için bir tehdit değil!]
Doğru.
Geçmişte, onların Baş İblis’lere karşı savaş deneyimleri vardı.
Kafirlerle savaşırken, Yüksek İblis Çağırmasını kullanarak Baş İblisleri çağırmalarını sağlayan birşeyler vardı. Şimdiye kadar onlara karşı bir kez dahi kaybetmemişlerdi.
Arnaud ise teke tek dövüşmesi gerekse bile sonunda zaferi elde eden kişinin kendisi olacağından son derece emindi.
[Herkes, etrafa yayılsın! İki alt-lider beni destekleyecek; diğer üyelerde basit bir Kutsal Bariyer kuracaklar. Başlayın!!]
Kutsal Şovalyeler hemen Arnaud’un talimatlarını yerine getirmeye başladı. Bunlar, iyi eğitim almış 1.sınıf savaşçıların hareketleriydi. Birçok defa bu durumla karşılaştıklarından, insan ırkını korumak için savaşanlar olarak, kendi yeteneklerinden eminlerdi.
Tereddüt etmeden etrafa yayıldılar. Bir pentagram(beş köşeli yıldız) formasyonu oluşturdular ve komutanı ve iki alt lideri, rakipleri olan kızıl saçlı iblis ile birlikte Kutsal Bariyerin içine hapsettiler.
Bariyeri oluştururken ürkütücü olan bir şey vardı. Bu süre boyunca iblis kılını bile kıpırdatmamıştı. Ve Kutsal Şovalyelerin hareketlerini izlerken yüzünde kötü bir gülümseme vardı.
[Oii, sorun ne? Bizim bariyeri kurmamızı engellemeye çalışmayacak mısın?]
Arnaud kışkırtmaya çalışarak sordu.
[Niye böyle bir şey yapayım ki? Hepiniz baya azimli çalışıyorsunuz. Devam edin, devam edin. Ben sizin işinizi bölmeyeceğim.]
Onları açık bir şekilde küçümseyen bir cevap..
Arnaud kendine hakim olarak rakibine doğru baktı, ancak içinde öfkeden kuduruyordu. Uzman-sınıfı bir şovalye olarak, bu tür durumlara karşı öfkesini kontrol altına alıp muhakeme yeteneğini kaybetmemek için kendini eğitmişti. Ama rakibinin demin verdiği cevap aşağılayıcıydı.
Bir Baş İblis nasıl bu kadar küstah olabilir! Arnaud bunları son derece kapsamlı bir şekilde düşündü ve ne kadar aşağılayıcı olsa da öfkeyle hareket edip zor duruma düşmemek için kendini tuttu.
Hiç şüphe yoktu ki bu iblis, birliklerine karşı bir tehdit oluşturuyordu. Bir Kutsal Şovalye olarak eğitildiğinden dolayı onun gerçek gücünü açık bir şekilde kavradı.
Şuanki durumda, rakibi ortalama bir Baş İblis ise beş kişi onu indirmek için yeterliydi. Arnaud sakin bir şekilde rakibini ölçmek için önünde duran iblisi gözlemledi. Şuan onun önündeki rakip, açık bir şekilde ortalama bir Baş İblis değildi.
Kendinden emin, ihtişamlı bir şekilde orada duruyordu. Üzerindeki giysi, sanki aşağı bir iblis olmadığını kanıtlarcasına özenle hazırlanmıştı.Bu giygilerin amacı, onun seviyesinin yüksek olduğunu göstermekti.
Söz konusu olduğunda, çok büyük bir ihtimalle bu ‘adlandırılmış’ bir iblisti.
Adlandırılmış bir iblis başlı başına büyük bir tehditti. Ve o yetmezmiş gibi, karşılarındaki rakip, yüksek seviye bir adlandırılmış iblisti.
O dikkatsiz olamazdı.
Rakibinin hareketleri sonucunda öfkelenmiş olsa bile, sakinliğini kaybetmeyi ve bunun kararını etkilemesine izin veremezdi.
Arnaud kılıcını kılıfından çıkardı.
[Oh? Hazırlıklarınızı bitirdiniz mi?]
[Evet, seni beklettiğimiz için üzgünüz. Başlayalım mı? Ama öncesinde sana sormak istediğim bir şey var… adın..?]
İblisin sorusuna Arnaud cevap verdi. Ve sonrasında o bu fırsatı kaçırmayarak iblisin adını sordu.
Her ne kadar sorusunu cevapsız bırakma ihtimali olsa da, yine de sormak istedi . Eğer cevaplarsa o zaman karşısında rakibinin ‘adlandırılmış’ olup olmadığını öğrenmiş olacaktı.
[Oh! Ne kadar da kabayım. Benim adım Diablo. Bu ad bana Majesteleri Rimuru tarafından verildi. Kendimi tanıtmayı unutmuşum…. Hala çok tecrübesizim.]
Mutlulukla kendini tanıttı.
Arnauld sırtından bir soğuk ter aktığını hissetti.
Tehlikeli. İçgüdüleri maksimum derecede tehlikede olduğunu söylüyordu.
Tereddüt etmeden kendini tanıtmak. Bu rakibinin gerçekten de çoktan bir ad ile onurlandırılan bir varlık olduğu anlamına geliyordu.
Eğer efendisi ölürse, onun ‘adlandırılmış’ statüsü de kaybolacaktı. Ayrıca, gerçek adıyla kendini tanıttıysa, o zaman bu ad manipüle etmek için kullanılabilirdi. Bu nedenle, kendini tanıtmamak iblisler arasında oldukça sık rastlanan bir şeydi. Yani bu ad İblis Lordu Rimuru tarafından ona verilmişti. Görünüşe göre karşısındaki iblis gerçeği söylüyordu.
Bir İblis Lord’unun, bir Baş İblis’e isim vermesi mümkün müydü? Ama şu anda bu kafa yorulayacak bir konu değildi.
Arnaud en güçlü kutsal şovalye ünvanına sahipti. Kutsal Şovalyelerin lideri olan Hinata’nın sağ koluydu. Ve 2 numara olarak kendine güveni vardı. Bu güvene sımsıkı tutunarak korkusuzca gülümsedi.
[Benim adım Arnaud Baurman, en güçlü Kutsal Şovalye. Bu ismi ruhuna kazı, çünkü bu isme sahip olan ben, seni yok edeceğim. Cehenneme giden yolculuğunda eğlenmene bak!!]
Bunları söylediği sırada, bir Ruhsal Güç Salınımı gerçekleştirdi ve Ruhsal Teçhizat’ını aktive etti. Anında beş renk ışığı göz kamaştırıcı bir şekilde parladı ve Arnaud’un vücudunu sarmaladı. Arnaud; Toprak, Su, Ateş, Rüzgar ve Uzay gibi beş özniteliğe sahip bir Kutsal Şovalye’ydi.
Normal bir insan için iki özniteliğe sahip olmak çok nadirdi, ama o beşi tarafından sevilmişti. Onun en güçlü Kutsal Şovalye ünvanı sadece göstermelik değildi.
Bu süre zarfında, diğer Kutsal Şovalyeler de bir Ruhsal Güç Salınımı’nı gerçekleştirdiler. Her biri kendi özniteliklerini içeren zırhla kaplandı.
Renk renk parlayan ışıkların ortasında, ışıldayan bir pentagram/beş köşeli yıldız vardı. Basit-türde bir Kutsal Alanoluşturuldu. Seremoniyi gerçekleştirmek için az süre harcamalarından dolayı bu alan tam gücünde değildi… ama 5 Kutsal Şovalye ile birlikte, yeterince etkiliydi.
Bariyerin içinde, iki yetenekli Kutsal Şovalyenin yanı sıra, en güçlü kişi olarak bilinen Arnaud da vardı. Bir Baş İblise karşı, korkacak hiçbir şey olmamalıydı.
Arnaud teçhizatındaki yeni bir model olan İblis Katili’ni eline aldı; bu, Yedi İlahi Bilge tarafından iblislere karşı savaşmak için yapılan yüce bir kılıçtı.
Kılıç, canavarın büyülü güç yapılandırılması içindeki büyü gücünü parçalayabilme yeteneğine sahipti; bu böylece yeniden yapılandırılamıyordu. Diğer bir tabirle, rakibinin büyü gücünü emiyordu.
Bu silah ‘Ejderha Türleri’ ne karşı hasar vermek amacıyla geliştirilmişti. Hinata’nın kılıcıyla aynı güce sahip olması için geliştirilen tek kılıçtı. Arnaud’u bu silahla donatma kararı doğruydu. Bu kılıçla, herhangi bir iblis türü kolayca yok edilebilirdi.
O sıralarda, Arnaud bu silah üzerine mutlak bir güvene sahipti, ama…
[Öyleyse, teste başlayalım bakalım.]
İblis sıradan bir şekilde bu kelimeleri söyledi. Ve kelimelerin içerdiği anlam hızlı bir şekilde anlaşıldı.
[U, Uwaaaaaaaa !! Gelme, durdur bunu, gelme! !]
[Hiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiii! Ya-Yardım edin !!]
Üyeler oldukları yerde sendeleyerek hep bir ağızdan bağırmaya başladılar. Kutsal Şovalyeler olarak, bu üyeler bu tür şeylere hazırlıklı olmaları gerekiyordu. Ama..
Daha demin olan şey de neydi?
Arnaud anlayamadı. Bu-bu ezici korku…
İblis az önce basitçe söylemek gerekirse bastırılmış olan Şeytani Aura’yı serbest bırakmıştı. Olan buydu.
[Haydaa? Testi geçen sadece üç kişi mi? Herneyse, benim “İblis Lord Haki’me dayanabildiğiniz için sizi kutluyorum. Benim kişisel rakibim olma hakkını elde ettiniz.“]
İblis heyecanlı bir şekilde ilan etti.
Beş köşeli yıldız bariyeri anında yok oldu. Zihinleri çatırdayan diğer Kutsal Şovalyelerin, Kutsal Alanı korumak için harcayabileceği yeterli enerjisi kalmamıştı.
Arnaud boncuk boncuk terliyordu, bunları silmeye çalışsa da, yetişemiyordu bile. Umutsuzca mevcut durumu kavramaya çalışıyordu.
İnanılmaz. Bunu kabullenmek istemedi.
Önündeki iblis, daha demin… ne dedi? Kesinlikle dediği şey; “İblis Lordu’nun Haki’si”idi…
Böyle bir yeteneği daha önce hiç duymamıştı. Sadece aura’sını serbest bırakmasıyla, Kutsal Şovalyelerin bu güçsüz duruma düşmesini sağlamıştı. Bir İblis Lordu için bile, bu imkansızdı.
Hayır, hayır. Eğer bunu yapan kişi, İblis Lord’unun Efsanevi Sınıfı’nda ise bu mümkün olabilirdi…
Karşısındaki bu ‘adlandırılmış’ iblisin bu sınıfta olabileceği aklınına hiç gelmemişti.
[Kim…..sen… de….kimsin?]
Arnaud bu kelimeleri zar zor ağzından çıkarabilmişti.
Sahip olduğu tüm iradeyi toplayarak, korkusunun su yüze çıkmasını engellemeye çalışıyordu.
Sakin bir şekilde olumsuz düşünceleri attı ve bir şekilde sakinliğini korumayı başarabildi.
Arnaud bu vaziyetteyken…
[Kufufufufufu, ben Diablo. Rimuru-sama’nın sadık kulu. Bu sefer göz alıcı bir performans sergileyerek birinci sıraya yerleşen kişi ben olacağım. ]
İblisin gayri ciddi verdiği cevap onun sersemlemesine neden oldu.
[Madem bunu cevapladım, sormak üzere olduğun soruyu da cevaplayayım da içinde kalmasın. Daha önce söylediğin gibi ben Baş İblis değil, bir İblis Dükü’yüm. Her ne kadar aralarında fazla bir fark olmasa da, lütfen bu hatayı bir daha yapma.]
İblis bu söyledikleriyle, bunu duyanları daha da fazla umutsuzluğa sürükledi…