Tensei Shitara Slime Datta Ken - Bölüm 094
093–VS. Kutsal Şovalyeler Part 4
Çevirmen: Kylerxy
Duzenleme:RuyaGezer
Gökyüzünde yükseklere sıçrayan, Shion altındaki zemini gözlemledi. Gözleri ışıkların kralıymış gibi parlıyordu ve değerli bir av arıyordu. Yüzünde korkusuz bir gülümseme ortaya çıktı ve uğursuz bir aura saldı(Haki İmiş). Kolayca rakibini bulduğu gibi, ufak bir şövalye grubunun üzerine indi.
Leonard aslında tapınak şövalyesi değildi. O, aziz büyücülük ve büyü sanatlarında zirveye ulaşmış bir dahiydi. Sadece aziz büyücülük ve elementsel büyücülük kayıtlarında ustalaşanlar kendilerini dahi olarak çağırmaya başlarlardı. İlahi azizler dünya yasalarını anlayan kişilerdi. Neyse, elinde kutsal kılıçla, Leonard bir çok savaşta bulunmuştu. İlahi aziz kimliğini saklıyor olsa bile, onun ismi bir tapınakçı olarak çok ünlüydü ve bir noktada bölüm başkan yardımcısı olmuştu. Sorgusuz sualsiz bu, onun gücünün sonucuydu. Elinde güzel bir kılıç vardı. Arnaud’un kılıcı gücü simgelerken, Leonard’ınki uyumlulukla bütünleşmişti. Aslında güçleri kıyaslandığında Arnaud biraz daha güçlüydü. Dahası Arnaud uzun süren savaşlarda uzmanlaşmıştı. Dayanıklılığının yüksek olması, Arnaud’u şövalyeler arasında en güçlüsü yapıyordu. Ama Leonard aslında bir Magic Swordsman’di(TN:Anlamsız olacağından çevirmedim).Eğer savaşsalardı Leonard’ın kılıç yetenekleri(Skill) Arnould’a kaybetmezdi ve onun geçek dövüş stili kesinlikle ona karşı başarısız olmazdı.Hayır kesinlikle Leonard daha güçlüydü.
Ancak, tapınakçılar temellerini “Elementsel büyü” arşivine dayandırmamışlardı. Buna rağmen aralarında elementsel büyüye yatkınlığı olanlar vardı ve gerektiğinde onu kullanıyorlardı. Üstelik Leonard gerçek gücün, kutsal bağın zirvesine ulaşmakta olduğuna kendini ikna etti. Eğer amacına ulaşırsa elbette herhangi bir rakibini devirecek gücü olurdu. Bu onun çocukluğunda bir kahraman tarafından kurtarılmasından sonra doğan bir kuruntuydu. Kahramanlar güçlüydü. Basit,mükemmel güç. Canavarlar saldırdıklarında, çoğu kahramanın kılıcı ile ölüyorlardı. Üstelik bir insandan çok daha büyük olan lanetli ruhlar bile kılıcın tek bir darbesiyle mağlup oldular. Böylece kendilerini ölüme hazırlamış(kaderine boyun eğmiş) bu gizli köyü bir kahraman kurtardı. O zamandan beri Leonard bu gizemli kılıçtan büyülenmişti ve büyünün yolarını öğrenirken bir sopa ile kahramanın kılıcını taklit etmişti. Aziz büyücü olduktan sonra, o Ingracia krallığına geçti. Burada Kutsal Büyünün sırlarını öğrendi ve Kutsal Krallık Ruberiona seyahat etmek için fırsatları bekledi. Bir yabancıya hac yolculuğuna izin verilmesi için Kutsal Büyüde belirli bir ustalığa ulaşması gerekmekteydi. Sonunda Leonard Kutsal Büyü yeteneklerinde en yüksek seviyeye ulaştı ve Şövalye Tapınağı çırağı olmasına izin verildi. Sonradan ruhla sözleşme seromonisinde, bir Işık ve Karanlık ruhu ile sözleşme yaptı. Daha sonra, Ciddi bir ifade ile sadece bir Işık ruhuyla sözleşme yaptığını bildirdi. Ona göre Karanlık ruhu, onu kahraman olmaktan uzaklaştırıyordu ve bundan dolayısıyla anlamsızdı. Böylece hayatı Işık tapınakçısı Leonard olarak başladı.
Cisimleşmiş bir kabus gökyüzünden inmeye başladı. O(She) yere hafifçe bir iniş yaptığı gibi şövalyelere baktı. Leonard panik yapmadan adamlarını düzene sokmaya başlamıştı. Her taraftan 2 adamla hedeflerinin etrafını sarmışlardı ve kalanlar mümkün olan en kısa zamanda bir kutsal bariyer oluşturmuşlardı. O, Hinata’nın emrindekilere odaklanmak için bu savaşı hızlıca bitirmesi gerektiğine karar verdi. Leonard’ın sihir algısı ondan önceki canavarı gerçek olmayacak(makul olmayan) bir şekilde güçlü bulmuştu. “A” derece canavarlar arasında bile o(She) aşırı güçlüydü.Belkide bu şehirdeki en güçlü varlıktı. Belki de Bir Şeytan Lordu tarafından kuşatılmışlardı. Leonard, Savaş alanında algılama büyüsü ile çeşitli yönlerde güçlü varlıklar hissetmişti. Diğer şövalyeleri hissedememişti. Ama bunun sebebi, bölgedeki büyü gücü normal olmayacak bir şekilde yoğundu. Önlerinde sadece bir düşman vardı. İhmalkarlık ölümle sonuçlanırdı. Bundan dolayı Onu(Shion) hemen yenmeye karar verdi.
[Önümüzdeki hedef için bariyer kurun!]
Düşmanı analiz etmek için zamanının olmadığından emrini verdi. Onu dört bir yandan çevreleyen şövalyeler hemen işe koyuldu. Bu muhtemelen içeriden kırılamayacak kadar iyi bir bariyerdi. Ama mükemmel değildi, nihayetinde sadece bir bariyerdi. Sınırlı bir boşluk oluşturulmuştu. Bu yüzden her saldırıyı engelleyebilirdi. Boşluk 20 metre çapında oluşturulmuştu. Eğer birisi tüm büyüsünü toplayıp, büyük ölçekli bir büyü ateşlerse sonrasında belki kırılabilirdi. Bu yüzden bariyerin normalden daha büyük yapılması gerekmekteydi. Böyle mühürlü bariyerleri çok gurur duyduğu yeteneğiyle mühürlediği için şuan ki durumdan şikayetçi olmazdı. Her ihtimale karşı ikinci takımın hepsini defansif bir bariyerle çevreledi. Onlar arıtma bariyerinde sıkışmış hedefi öldüremezlerdi. Dışarıdan saldırabilirlerdi ama öncesinde hedefi doğrulamaları gerekiyordu. Düşmanın nadir bir yansıtma eğilimine sahip olma ihtimali vardı.Bu tür dikkatsizlikler sadece kayıplara yol açardı. Böyle bir pot kıramazdı. Toz çöktüğünde tek bir canavar duruyordu. Mor-siyah saçlı ince bir kızdı. Saçları sırtına kadar uzanıyordu ve ona çok uygundu. Güzel bir yüzü vardı ama 2 boynuz kafasını süslemekteydi. Onun bir kimono içindeki beyaz tenine göz attı. Simsiyah bir zırhla kaplanmıştı. Büyüleyici bir güzellikti. Onun gözleri iki mor yakut gibiydi. Leonard’a odaklandı ve ağzını açtı.
[Benim adım Shion ve Rimuru-sama’nın ilk hizmetkarı]
Şimdi öyleyse beyler söyleyin.
[itaat yada ölüm]
[Bilge şövalyeler hangisinin sizin için daha iyi bir seçenek olduğunu ayırt edebilirsiniz. Silahlarınızı bırakın ve bana katılın]
İlk hizmetkarı kelimesini daha vurgulu söyledi. Leonard kendisini Shion olarak tanıtan canavardan çok fazla güç yayıldığını hissetti. O açıkça doğal olmayan bir şekilde güçlüydü. Düşmanı büyük bir ihtimalle bir Oniydi. Oniler ogre ailesinin bir üyesiydi. Uzun yıllar sonra evrimleştiğğinde bu hali almaktaydılar. Bazen tanrısal olarak çağrılan, dünyaya bir çok felaket getiren oniler de vardı. Oni olmasının üstüne birde adlandırılmış bir canavardı. Bu noktada onu bir canavar yerine bir diyarın tanrısı olarak tanımlamak daha doğru olurdu. Ama kutsal krallık Ruberion sadece tanrı Ruminas’ın varlığını kabul ederdi. Bir kahramanı öperek onu huzura erdirebilirlerdi, bu cennetin çocuğunun üzerini bir kutsama verirdi. Böylece diyar tanrıları insanları korurdu. Başka türlüsü kabul edilemezdi.
[Sessizlik! Kötü kalpli canavar. Biz senin pis varlığını bu dünyadan temizleyeceğiz!]
Leonard adamlarına seslendi ve onlara kutsal topu ateşlemelerini emretti. Bu saldırı kutsal saldırıya dayanıklılığı olanlar için anlamsız olurdu, ama canavarlar onu engelleyememeliydi. Toprak, su, ateş, rüzgara karşı dirençli olmaktan farklı olarak, kutsal ve karanlık saldırılar etkisiz bırakılamazdı. Meleksel yatkınlığı olan canavarlar dışında, Kutsal top engellenememeliydi. Leonard’ın emri vermesiyle şövalyeler saldırılara başladı. Böylece aralıksız bir saldırı yağmuru Shion’un üzerine düştü.
[Senin cevabın bu mu? Seni öldüreceğim.]
Shion üzgün bir yüzle “Bu insanlar neden başkalarının sözlerini dinlemiyorlar”. Bu soruyu sorarken elinde bir odachi ortaya çıktı, üzerine gelen her enerji topunu durdurdu. Ancak bu ona tehdit oluşturmazdı. O bir diyar tanrısı sınıfında olarak bilinse de, zaten kutsal alanda tuzağa düşmüştü. Onlar sadece onun zayıflaması için bariyeri yeterince uzun süre tutmalıydılar. Ama Leonard açıkça onun bir usta gibi kılıcının hızını göstermesinden etkilenmişti. Çok sayıda kutsal saldırı almış olan kılıç kırılma belirtisi göstermemişti. Bu yüzden anormal olarak adlandırılabilirdi. Ve sonra şövalyelerden birisi çığlık attı. Şövalyelerin ateş ettiği mermilerden birisi onlara geri dönmüş gibi görünüyordu. O(Shion), kutsal büyüyü absorbe etti ve kılıcı ile onlara geri yolladı. Normalde imkansızdı. Yani kusursuz bir zamanlama gerekliydi yani tanrısal bir yetenek gerekliydi. Paniğe kapılan Leonard saldırıyı durdurma emrini verdi. Daha önce vurulan asker yaralanmamıştı ve kaçtı. Bu onu korkutmuştu. Ama saldırıların kutsal alandan geri döndürmek, Leonard’ın beklentilerini fazlasıyla aşmıştı. Tek bir asker bile şaşkınlığını gizleyemedi. Şaşkınlıktan durduğunda, Leonard dilini şaklattı ve diğer adım için düşünmeye başladı. Shion saldırısının amaçladığı gibi gitmemesinden dolayı üzgündü. İlk olarak saldırılar sadece bariyerin içine geçiyordu dışarı çıkmıyordu. Dahası bariyer kutsal büyünün çıkmasına izin verirken diğerlerini blokluyordu. Dahası önce “boyutsal seyahati” denemişti ama burada mühürlü gibiydi. Shion’un öfkesi zirveye ulaşıyordu. O neredeyse hiç kibar bir insan değildi ama buna dayanmaya karar vermişti. Ama şimdi, patlaması çok yakındı.
[Hey…hey çocuklar. Güzelce soracağım, bariyeri kaldırmaya ne dersiniz, hmm?]
Söz veriyorum sizi öldürmeyeceğim. Hatta benimle özel bir yemek yemenize izin vereceğim. Buna ne dersiniz? Harika bir teklif değil mi? Bu size son uyarım, ne dersiniz?
Öfkesini bastırmak için çaba sarf etti ve zoraki bir gülümseme ile onlara sordu. O tamamıyla şövalyelere bakıyordu. Kendisine çizik bile atamayacaklarını sanıyordu ama ciddi bir şekilde onların teklifi kabul edeceklerine inanıyordu. Tabii ki de şövalyeler onu dikkate almadılar.
[Kes sesini! Bir bariyere sıkışıp kaldın, nasıl hala üstün ve güçlü davranıyorsun?!]
Bir şövalye yanıt verdi.
[Evet bir canavar kutsal alanda oldukça zayıflıyor]
Bu basitçe büyü enerjisinin kendi içerisinde dağılmasından kaynaklanıyordu. Ve bir büyü kütlesi olan bir canavarın varlığını koruması için yeteneklerini kullanmaktan kaçınması gerekmekteydi. Bu yüzdenden kendilerini en basit yetenekleri kullanarak kısıtlıyorlardı. Hadi varsayalım ki o bariyerin içerisinde büyük bir patlama oluşturdu. Şarapnel bariyerden geçecek ve şövalyelere çarpacak bu yüzden güvende olmak için Leonard bir fiziksel saldırı bariyeri oluşturdu. Hazırladığı bariyer belli saldırı türlerini engelleyecek bir modeldi. Belli bir mesafe kat etmesine rağmen, Leonard hala endişeliydi. Shion’un yerden yumruk büyüklüğünde taşları aldığını gördü. Onun ne yapacağını hemen çözdü. Sahip olduğu şövalyeler, özellikle ona yakın duranlar, saldırılara karşı gardlarını aldılar. Gürültülü bir kükremeyle bir şövalyenin önünde bir patlama oldu. Taş fiziksel saldırı bariyerinden geri sekti. Ne muhteşem bir güç. Ve bu, onun mühürden kaynaklı gücünün zayıflamış haliydi. Kutsal alanı zamanında kurmamış olsalar ne kadar korkunç olurdu. Onun karşısındaki oni üzgün görünüyordu ve ayaklarını yere vuruyordu. Onun vurmaları, yerde çatlaklar oluşturuyordu. Onun nasıl bir gücü vardı? Entellektüel bir kız gibi gözükmesine rağmen, bu yalan ne kadar acımasız!
[Hayatınız buna bağlıymışçasına bariyeri tutmaya devam etin. Boştakiler ruh güçlerinizi benimkine aktarın. “Parçalanma”(skill bu) kullanacağım. Hareketlerini mühürlemek için bariyeri yaklaştırın, onun yaşamasına izin veremeyiz]
“Parçalanma”, hedefini yakaladığında asla gitmesine izin vermez .Bu her çeşit düşmanı buharlaştırabilecek bir büyüdür. Ama böyle geniş bir alanda kullanılması dağılmasında sebep olacaktır. Üstelik bu her şövalyenin kullanabileceği bir yetenek değildir. Bu sefer sadece diğer şövalyelerin enerjilerini kullanarak kullanılabilir. Aynı anda farklı yönlerden kullanıldığında, alan parçalamayı aktive edebilirsin. Leonard “Şükürler olsun ki buradayım” diye düşündü ve rahatladı. Sadece Hinata ve o bu büyüyü kullanabilirdi. Dahası Alan Parçalanması Hinata’nın bile kullanamayacağı yüksek seviyeli yasaklanmış bir büyüydü. Çok fazla enerji kullanmıştı bu ufacık hayatını tehdit etmekteydi. Önündeki öfkelenmiş şeytanı düşündü. Bu şeytanın dünyada gezmesine izin veremezdi. Böyle bir karar almıştı. Leonard emri verdi. Diğer şövalyeler sanki düşüncelerini okuyormuş gibi işe koyulmuşlardı bile. Hepsi bariyerin içinde aşırı fazla güç uygulayan, korkunç bir şekilde özgürce etrafa sataşan bu canavarın düşüncesiyle kendilerini buldular.(Kısacası hepsi canavara odaklanmış işte ne uzatmış yazar). Takım çalışması kusursuzdu. Onlar ilk onun etrafında 20 metre kare şeklinde bir ışık yarattılar. Üstündeki bariyeri çökerterek piramit şeklinde bir kafese dönüştü. Shion kafesin ışığına baktı. Bu tehlikeli görünüyor diye düşündü. Ama bariyeri kıramadı ve kendini korumak için herhangi bir yeteneği yoktu. Shion bu insanlar onu çok küçük görüyorlar diye düşündü ve
[Defol iblis! Böyle tehlikeli birisinin yaşamasına izin veremeyiz! Bu dünyanın sadece bir tanrıya ihtiyacı var! Parçalanma!]
En güçlü olanları haykırdı. Aynı anda dört köşesinde zenix(TN: Ne bilmiyorum, bulamadım. DN: Bende aynı :D) olan piramit şiddetli bir ışıkla Shion’a saldırdı.
[Beni küçük görme insan! Rimuru-sama, koru beni!]
Shion kendisini tüm büyüsel enerjisi ile sardı ve saldırı için hazırlandı. Bir kaç saniyede ışıktan oluşan patlama ve ısı onu tüketirdi. Şovalyeler bu gücün en yüce olduğunu düşünüyorlardı ama yine de bariyeri sürdürmeyi ihmal etmediler. Canavarların ölümü kesin olsada aksi yönde emir gelene kadar devam ederlerdi. Leonard’ın büyüsünü destekleyenlere gelince, hepsi oldukları yere yığıldılar. Böyle aşırı fazla büyü kullanınca bu beklenen bir şeydi. Bu durumda hiçbirinin ölmemesi ne kadar mükemmel olduklarının bir kanıtıydı. Leonard döndü ve iç çekti herkesin yaşadığını onayladıktan sonra rahatladı. Ama erken iç çekmişti. Canavarın öldüğünü onayladıktan sonra bunu yapmalıydı. O en yüksek anti-personel yeteneğini kullandı ve gördüğü imkansızlık ayakların titremeye başlamasına sebep oldu. Hedefinin durumunu doğrulamak için yukarı bakmıştı. Merkezde bir oni kalıntısı, yoo bu yanan şey haraket etmeye başladı. Onlar her şeyi yakamamışlardı, bazı parçalar kalmıştı. Ama bundan sonra artık hayatta kalamazdı. Kolsuz ve bacaksız bir canavar bir boşluğun içinde sadece ölümü bekleyebilirdi. Leonard tekrar iç çekti hedefi ezmeye hazırlanıyordu. Korkunç bir canavardı ama onu yenmeyi başarmışlardı. Tek bir kayıp vermeden onu yok edebildikleri için şanslıydılar. Eğer ilk hamleyi yapmamış olsaydılar hepsi öldürülmüş olabilirlerdi. Ama onların amacı bu canavarı öldürmek değildi. Leonard hatırladı ve ruh halini değiştirdi. Görevini düşünmeye başladı. Şu anda onun büyük ölçekli bir kutsal alanın bir köşesini kurması gerekiyordu. Onun kritik görevi Hinatayı desteklemekti. Ancak oninin saldırısı adamlarını bitkin bırakmıştı. Görevini yapmak zor olabilirdi. Düşündü ve sonunda bir şeylerin yanlış olduğunu fark etti. Hiçbir bölgenin başarılı olmadığını hissetti. Eğer o saldırıya uğramışsa, diğer gruplarda mı saldırıya uğramıştı? Yine de eşit derecede güçlü bir canavar tarafından saldırıya uğramaların hiç bir yolu yoktu. Bu yüzden onlar sadece geç mi kaldılar.
[Bayağı gevşediler…Ne güzel bir fırsat. Onları geri döndüğümüzde tekrardan yapılandıracağım] diye Leonard düşündü ve Arnaud ile iletişim kurmayı planladı ama…
[A-a-adi herifler…A-affedilemez. Sizi asla affetmeyeceğim, insan çöpleri!]
Leonard arkasında kötü bir varlığı hissetti ve arkasını döndü. İnanılmaz bir manzara onun önünde gerçekleşti. Savaş alanın ortasında bir zombi yada hortlak benzeri bir şey, kendisini bir araya topluyordu. Yüzleri ölümcül mavisi olan şövalyeler Leonarda baktılar.
[İ-imkansız! Nasıl parçalanmadan sonra hala hayatta olabilir?]
O yardım edemezdi ama haykırdı. Bu sakin ve aklı başında olan Leonard için nadir bir hataydı. Ama bu yardımcı olamazdı. Eğer bir şey varsa oda bu dünya yasalarını aşmış olan parçalanmadan kurtulan bu canavardı. Ve sonra zombi gibi olan oni orijinal güzel haline dönmeye başladı. Bu sadece onların korkularını arttırıyordu. Orijinal formuna geri dönmesi bir dakikadan kısa sürdü ve şöyle söyledi.
[Size aynı seviyede acıyı, aynı seviyede ızdırabı ve iki kere korkuyu göstereceğim insanlar!!!]
Shion gözlerinde parlayan uğursuz kıpkırmızı ışıkla bağırdı. Ve doldururken kılıcıyla ileriye doğru bariyere vurdu. Bu aynı benzer bir etki değildi. Ve rahatlamış şövalyelerin yüzleri korkuyla kaplandı. Çatlaklar bariyer boyunca yayıldı. Ve…
[Hmph, düşündüğüm gibi. Bu yüksek sıkışıkta bir bariyer değil ama dünyanın yasalarına biraz müdahale ediyor. Güzel, böyle bir şey benim “Pişirme” yeteneğim ile kıyaslanabilir.]
O, Leonardın önünde duran şaşırmış şövalyeyi keserek söyledi. Kafasını kaybetmiş zannedilse de, böyle değildi. Onun bacakları yere düştü. Onunla arasında ne kadar fark vardı? Dehşet verici korku duygusunu hissederken, şovalye üzerinde tüm iyileştirme büyüsünü yaptı. Ama..
O aktifleşmedi. Leonardın titremesine neden olan,
[Kukuku, seni aptal bu insanları uzuvsuz formuna getirdim. İyileştirme büyüsü ne işe yarar? O zaten gayet iyi]
Shion mutlu bir şekilde açıkladı. Leonard onun ne kast ettiğini kalbinin titremesine sebep olan şeyi anladı. Aslında, kutsal alan etkisini tekrardan yazdığında o farketmişti, ama kabul etmek istememişti. Bu her şeyden önce yadsınamaz bir kanıttı. O, nesnenin kendi doğası üzerine yazıyordu. İstediği etkiyi yaratmasına izin veren bir yeteneğe sahipti. Her zaman kullanıcısının istediğini veren bir yeteneğe karşı savunma yapmak tamamen imkansızdı. Ona karşı koymaya çalışsanız bile, daha güçlü bir şekilde onun üzerine yazacaktı. Sadece onla aynı güçte olanlar ona karşı koyabilirdi. Çünkü Leonard bir dahiydi, bunu fark etmişti ve çaresizdi. Bu iblisin dünyaya yayıldığında ne olacağını anlamaya çalışıyordu.
[İmkansız. Bu çeşit bir şeytan mümkün olamaz]
Korku. Leonard’ı terk edince ilk olarak umutsuz ve bitkin şövalyelerin yanına gitti. Onlar artık kaçamazlardı. Leonard’ın gözleri önünde, onun adamları uzuvsuz olarak dikkatli bir şekilde bir kaç dakika içinde düzenlenmişlerdi. Leonard korkudan delirmiş gibi hissetti. Ve kulağında,
[Yani sıra sende mi?]
Diye güzel bir ses fısıldadı. Şimdi Leonard gerçek korkuyu biliyordu.
TN: limbless ne hiç bilmiyorum liquid tarzında bir şey heralde. 🙂
DN: Sanki doğduğunda kolsuz bacaksız gibi doğmuş diye düşün kanka 😀
Şimdi Leonard’ımıza ne olacak? Üstün dâhimiz Shion’u atlatabilecek mi? Bacaksız kalan şövalyeler için koltuk değneklerini nereden bulacaklar? Shion da klestrofobi olacak mı? Hepsi bir sonraki bölümde 😀