Tensei Shitara Slime Datta Ken - Bölüm 121
Çeviren:Lexan Düzenleyen: Friolero
Hinata ve Fritz’in İngracia’ya ulaşmasından beri bir hafta geçti.
Geçen vagona otostop çekseler bile,varmaları zaman aldı.
Fakat hayır: Hinata için, sabırsızlık yasaktı.
Bir büyü halkası kullanmaları daha hızlı olurdu fakat Ingarcia’ya ışınlanmak için bir yer tutmalarına izin verilmiyordu.
Frizt ve Hinata kendilerini bir maceracının kızı ve normal, heyecanlı bir genç olarak gizlemeyi seçtiler.
Hinata benim maceracılık günlerimden kalma ekipmanlarımı aldı, yani onları kullandı.Fritz ise seyyar satıcıdan biraz ekipman aldı.
Fakat ekipmanlarıyla alakalı hiçbir şüpheleri yoktu.Onları İblis Lordu Rimuru, emretmeleriyle birlikte tam silahlanabilen Ruh Bilezikleri olarak
modifiye edilmiş halde gönderdi.
Ekipmanların kalitesi dönüşümden dolayı zarar görse de, ekipmanlar hala benzersiz sınıftaydı. İblis Lordu bunu neden yaptı o bilmiyordu, fakat o
bunu takdir etmişti.
Fakat en kötüsü gelse bile, taşıdıkları şeye güvenmelerine gerek yoktu, ve gizlenmeyi tercihen ekipmanları kullanmaya da gerek yoktu.
Ve böylece onlar o eski püskü kıyafetleri bahşettiler ve ileri doğru gittiler.
Ah, ve krallığa sahte kimliklerle sızdılar.
Hinata halen şehrin dış eteklerinde ucuz bir handa kalıyor.
Bütün bir hafta boyunca Hinata odasını terk etmedi. Hinata peri arkadaşlarını şehirde olan biteni öğrenmek için gözcü olarak kullanıyordu.
Fritz, her nasılsa, Akademinin etrafında dolaşıyordu. Kendi gözleri ve kulaklarıyla şehri öğreniyordu.
Akademiye bir giriş yolu bulmaya ya da korumaya ihtiyacı olan bir tüccarı korumaya çalışıyordu.
Akademi bir kaleydi, ziyaretçiler giremezdi.
Bunun dışında ise, Akademinin Kütüphanesi’ne giriş halka açıktı, fakat bu hiç şühesiz Yuuki tarafından denetleniyordu.
Hinata Yuuki’ye kendi varlığını hissettirmeden bir yol bulmaya çalışıyordu.
Fritz soruşturması sırasında bazı yemek dağıtıcılarının Akademi tarafından işçi olduğunu öğrendi ve onlara kendini, yemek satan bir tüccar olarak tanıtarak kandırdı.
Durum ise, Akademi çok fazla öğrenciye sahip.
Bütün öğrencilere tek bir öğün yemek hazırlamak için bile çok fazla işçi ve çalışana ihtiyaçları var.
Böylece, Fritz ve Hinata mutfakta yardım ederek işleri güvende tutmayı başardılar.
Ve böylece bir hafta daha geçti. Çalışmaya devam ettikçe incelemelerine başladılar.
Sabah teslimatlarında hareket etmeleri gerekiyordu. Sabah yemekleri basit olsa da kapsamlı bir hazırlık yapmaları gerekiyordu.
Çalışma yerlerini bir hafta boyunca gözlemleyerek harekete geçmek için en iyi zamanı buldular.
Eğer dışarısı hala karanlıkken yemekleri servis ederlerse kesinlikle etrafı gizlice ararlar ve görünmeden terk ederlerdi.
Bir haftalık bir rotadan sonra az ya da çok akademinin düzenini fark ettiler.
Perileri kullanarak büyük bir ışık ve ruh enerjisi buldular.
Ve tıpkı Rimuru’nun da dediği gibi, aydınlık perisi ile kutsanmış bir çocuk vardı.
Hinata bütün hikayeyi ziyafet sırasında dinlemişti. İlk başta Rimuru’nun sözlerini safsata sansa da şimdi bu gençleri korumak için kendince bir görev edindi.
Bir yönden gençler onun da öğrencisi sayılırdı.
Fakat hala onların neden buraya getirildiğinin açıklamasına tatmin olmamıştı.
Bi düşününce: Yuuki Rimuru’ya onların gerçek kahramanın getirilmesi girişiminde bulunulduğu için Hinata tarafından getirildiğini söylemişti.
Fakat yeni bir kahramanın getirilmesinin zorluğu ve ihtiyacı bir kenara, ne Hinata ne de Kilise onları çağırmamıştı.
Bir başka deyişle, bunu yapan Yuuki olmalıydı.
Eğer söylenenler buysa, neden bunu yaptı? O çağırmada hata yapmış ve o çocukları mı almıştı? Yoksa başlangıçta bu çocukları mı çağırmak istemişti.
Hinata bunu anlayamamıştı.
Hinata ve Rimuru ikisi de yüzleşmelerinde Yuuki’nin çocukları çağırmada suçu Hinata’nın üzerine atmaya çalıştığını fark etmişlerdi.
Yani bu soru bir yana, en önemli soru kaldı: Neden?
Belki de o neredeyse yanlış yapılmış bir çağırmadan bir avantaj almıştır.
Fakat Hinata onun neden bunu yaptığına dair bir his hissetti. Ve onun sadece 5 çocuk çağrıdığını kim demiş? Peki yetişkinler?
Bütün bu düşünceler onun kafasında adeta girdaplanırken ona güçlü bir anksiyete etkisi yaptı.
Fakat o bütün bu düşünceleri kafasından silmeye karar verdi ve çocukları kurtarmak için bir plan yapmaya odaklandı.
Böylece kaçınılmaz gün geldi.
Fritz hazırlıkları bitirdi ve Hinata Akademiye hükmünü vermeye gitti.
Bir hafta boyunca böyle çalıştıktan sonra orada çalışan büyükannelerle daha da samimi oldu.
Fakat gerçi onun şimdiki görüntüsüne neden olanın büyü eşyası olduğu aklına gelmişti, o sıradan kızıl saçlı bir kız gibi gözüküyordu.
Gerçi bu onu garip bir şekilde yalnız hissettirmişti.
Fakat şu anda böyle duygulara zaman yoktu.
Teslimatta bulunmak, bir fırsat için beklemek, ve Fritz ile birlikte o ışığın kaynağına doğru ilerlemek. Hinata ve Fritz aynı planlandığı gibi ileriyorlardı.
Hizmetçilerin yemek teslimatlarından sonra eve gitme zamanını bekliyorlar ve bunu hedefliyorlardı.
Hinata kendisinin mülk bölgesini terk edip direk çocuklara giden bir ilüzyonunu yapacaktı. Böylece, o ilüzyonu çocuklarla Hinata arasında konuşma yapacaktı.
Büyü ise sadece mülkü terk ederse yapabilinecekti, fakat bu kadar zaman yeterli olmalı.
Bugün o nerdeyse çocuklarla konuşmayı planlamıştı ve onların herhangi bir ani tehlikede olmadığını ispatlamıştı.
On dakika onların neler yaptığını görmek için yeterli olmalı, ve bu da ilk adım olacaktı.
Elbette ki, eğer işler yolunda gitmezse o yolundakilerini patlatmaya hazırdı.
Bu takdirde, o birdaha asla yaşlılarla konuşamayacaktı…
Ve bu düşünce onu dertlendirdi, fakat onu kesin kararından çeviremezdi.
Fritz işlerle meşguldü yani o kendi başına gitmeye karar verdi.
Direk o ışığa.
Bir görünmezlik büyüsü kullandı ve kendi varlığını en uç limitlerine kadar gizlemeye çalışarak yakalanmamaya çalıştı.
Üçüncü katta, hiçbir ses çıkarmadan.
Onun basit parametreleri büyüyle güçlendirilmişti, sanki bir süperkadın olarak hareket ediyordu.
Bir kapıyı büyüyle açtı, ve içeri adeta bir fısıltı gibi girdi.
Ve kenidisini bir sınıfta buldu.
Işık neredeyse giriyordu: nedeni belli, saatin sabah 6 olmasından dolayı.
Fakat bununla beraber garip bir odaydı. Sadece birkaç sıra-sadece 4 sıra vardı.
Ve arkasında bir kapı vardı, diğer sınıfla bağlantılı olarak.
Koridorda bazı kapılar vardı, fakat onlara gerçekten de kapı denilebilinir miydi?
Anahtarla değil büyüyle kilitlenmişlerdi, yani açamıyordu.
Garip bir dizayndı. Buraya nerdeyse normal bir sınıf denemezdi.
Her şeyi bir an düşündü, döndü ve ışığın çıktığı odaya gitti.
Vakit nakittir, yani o da vakit kaybetmeden ilerledi.
Hinata kapıyı açtı ve girdi.
Bir yemek masası hazırlanmıştı; yani odada yaşam hissetti.
Hinata dikkatle ileriye ilerledi.
Parçalara ayrılmışa benzeyen bir şey vardı.
Dört futon yerde serilmişti; yani çocukların uyudukları yer burasıydı.
Ve sonra, Hinata şuursuzca geri bir adım attı>
Eğer yapmasayı, tahta bir kılıç tarafından vurulacaktı.
[Vay be…bundan kaçınabildin mi. Harika! Hırsız?]
Daha yeni kalkmışa benzeyen patronumsu bir çocuktan gelmişti bu ses.
Zayıf ruhlu bir Japon çocuğu, güzel bir Avrupalı çocuk. Ve sarışın güzel bir kız.
[Niye buraya geldin? Burada çalacak hiçbir şey yok?]
Onee-chan, sen de kimsin?]
Japon çocuk ve sarışın kız Hinata’ya sordular.
Avrupalı çocuk diğer çocukları korurcasına ayakta durdu. Patronsu çocuk arka tarafta ayakta durdu.
Hinata bir iç çekti ve iki elini de göstererek herhangi bir savaşma isteği olmadığını gösterdi.
Ve,
[Tahta kılıçlı kişi Misaki Kenya-kun?
Ve bu kadar gergin olmana gerek yok, Gale-kun] diye dedi.
Aynı Rimuru’nun onları tanımladığı gibi. Kayıp olan Chloe O’Bell dışında…Beş çocuk.
[Bizi tanıyor musun?]
Zayıf görünümlü çocuk, Sekiguchi Ryota sordu.
[Evet. Rimuru’dan sizin hakkınızda çok şey duydum.
Misaki Kenya, Sekiguchi Ryota, Gale Gibson, Alise Rondo, di’mi?
Ve burada göremediğim bir kişi daha…Chloe O’Bell.
Aynı Rimuru’nun dediği gibi.
Benim adım Sakiguchi Hinata.
Benim hakkımda kötü şeyler duymuş olabilirsiniz, fakat ben buraya sizi tehlikeye atmaya gelmedim.
Sohbet etmeye geldim, fakat görünüşe göre zamanımız tükendi.
Eğer bana güvenebilseydiniz bu güzel olurdu…]
Kenya bir sandalyeye oturdu, elinde tahta kılıcıyla.
Tavrında hiçbir değişiklik olmadan,
[Ah, yani sen Rimuru-sensei’nin tanıdığısın.]
Dedi, yüzünde rahatlamış bir ifadeyle.
[Fakat Hinata Sakaguchi kötü adamın ismi değil mi!]
[Doğru, bizi çağıran kişi, bize hiçbir yararı olmayan, ve bizi öldürmeye çalışan!
Ve biz burada sadece Yuuki-oniichan ve Rimuru-sensei bizi kurtadığı için buradayız]
[Fakat bir düşman gibi gözükmüyor. Ona güvenmemiz doğru mu…hayır?]
Çeşitli şeyler söylerken, çocuklar sandalyelere oturdu.
Görünüşe göre Rimuru’nun tanıdığı olmak ona biraz güven kazandırmıştı.
Fakat o bir saniye için bile ona olan güveniyle şaşırtmadı; onun hakkında duydukları hikayeler onun sesini sanki İblisin kendisi gibi yapmış olmalı.
Bu şey onların onu birazcık hoşgörmemelerini sağladı, fakat en azından onların ona düpedüz saldırmalarına neden olmadı.
En başta, bunlar asılsız suçlamalardan başka bir şey değildi.
Maalesef ki, açıklayacak vakit yoktu. Böylece o akış yeteneğiyle gitmeyi ve çocuklara bu bitkin durumu açıklamayı düşündü ve yaptı.
[Evet, bana güvediğiniz için teşekkür ederim.
Rimuru’yla tanıştım ve sizi ondan öğrendim.
Tam bir açıklamaya vaktim yok…kısaca, sizi Rimuru’nun yerine götürmek istiyorum.
Her şeyi orada açıklayacağız.]
[Eh? Rimuru-sensei’nin yerine mi? Gitmek istiyorum!]
[Fakat kilise bizim peşimizden gelmez mi…O zaman gitmek istemiyorum…]
Tartışma odayı doldurmuştu.
[Kilise bir sorun teşkil etmeyecek…
Bağırmadan dinlemenizi istiyorum. Ben Kilise’nin Muhafızı Kaptan Hinata.
Şey, öyledim.
Az önceki konuşmanızdan, “Bizi çağıran Hinata” dediğiniz kişi benim.
Fakat hemen konuya geleyim, sizi ben çağırmadım.
Lütfen bana inanın.
Ve bu da uygun bir zamanda açıklanması gereken bir şey]
[Neeeee?!]
[Huh? Fakat eğer kilise sorumlu değilse, o zaman, kim?
Niye burada mahsur kaldık?]
[Doğru…eğer bunu düşünürsen, bir takipçi?]
[Fakat bu Onee-chan yalan söyleyebilir, biliyorsun!]
Hinata gözlerini onları incelerken kıstı.
Aynı beklediği gibi, onları ikna etmek için uğraşması gerek.
Onları ikna etmek için yeterli zamanı yok. Yani eğer bu yeterli değilse, yeniden geri dönmesi gerek.
Rimuru’yla tanışmadan önce onları resmen korumaya almalı ve onları buradan zorla çıkarmalıydı.
Hinata en kısa ve en güvenli yolu seçen ve bu yolu mantıklı bir şekilde bir harekete sokan türden bir insandı.
Fakat nasıl? Burada bir avuç çocuğun kalbine tesir etmeye çalışıyordu.
Ne kadar da güçsüzleşmişim, diye düşündü.
Duygu göstermek başarısızlık ihtimalini arttırabilirdi-bunu anlıyordu.
Ve eğer çocuklar düşmanlık gösterirse, öyleyse o başarısız olabilirdi. Tekrardan ve tekrardan yakalanmaktan kaçınarak gelmesi gerekebilirdi.
Fakat Hinata yine de kendi kimliğini belirlemeyi tercih etmişti.
Kendi düşüncelerini başkalarına karşı dayatmak öz memnuniyetti.
Hinata şimdi en uzun yolu seçmiş, ve bunu neşeli bir hal olarak bulmuştu. Fakat bu değişimden pişman değildi.
Onun hakkında bir şey değişmemişti: Pişman olmayı reddetmek.
[Sıkıntı yok. Ona güvenebiliriz.
Ahkabım, Hikaru diyorsa!]
[Evet! Bende öyle düşünüyorum. Demek istiyorum ki, bu Onee-chan periler tarafından sevildi!]
[Evet, doğru. Ben de ayrıca ona inanıyorum.]
[Öyleyse, karar verildi. Hadi gidelim. Fakat acele etmeliyiz. Bu şekilde gidebilir miyiz?]
Hinata gözlerini çocuklara bakarken geniş bir şekilde açtı.
Bunu bu kadar kolay olacağını beklemiyordu. Ayrıca şimdi gitmek planların aksini yapmak anlamına gelebilirdi.
Bunun dışında,
[Bu duygusallığınızı anlıyorum, fakat hemen şimdi gidemeyiz.
Daha da önemlisi…beşinciniz-Chloe nerede?]
[Onee-chan…kimin hakkında konuşuyorsun?]
[Bu isimde birini tanımıyoruz?]
Ne? Onların şaka yaptığını düşündü, fakat gözleri ciddiydi.
Fakat, nasıl…?
[Geciktim!]
Bu an Fritz’in geldiği andı.
Çok az bir zamanları vardı, tereddüt etmeye zamanları yoktu.
Ya şimdi gidecekler ya da başka bir gün plan yapıp geleceklerdi.
Eğer beklerlerse, yeni tehditler oluşabilirdi. Bunun dışında, çocuklar da ayrılmak için hazır gözüküyorlardı, yani bu iyi bir fırsat gibi gözüküyordu.
Fakat Chloe onlarla birlikte değildi, ve bu bir sorundu.
Ve Hinata böylece düşünürken,
[Böyle endişelenmek için bir neden yok, biliyorsun? Demek istediğim, onları almana izin veremem]
Bir delikanlı Hinata’ya gülerek seslendi.
Fritz kılıcını çekerek geriye zıpladı.
Siyah saç ve siyah gözler. Bu adamla aşina gibiydiler. Ve Fritz’e resmen sessizce sokulmuştu.
Ve sadece Fritz değil; ne çocuklar ne de Hinata onun geldiğini anlamamıştı.
Sıradan bir adam değildi.
[Kagurazaka Yuuki…]
Hinata mırıldandı.
Burada, önünde, duruyordu Özgürlük Derneği Başkanı.
[Görünüşe göre bu tuzakla (çocuklarla) makarada sadece iki balık yakalamayı başardım.
Şey sanırım bu iyi. Muhafız Kaptan Hinata, sen küçük bir sinek değilsin.
Görünüşe göre tuzak işe yaradı]
Dedi Yuuki yüzünde Hinatanın korkmasını sağalayacak mutlak bir mutluluk ve gülüşle.
Sırtında soğuk teri hissetti ve onun duyuları alarm veriyordu. Kendinde canlandırarak, bir şeyleri çözmeye çalışarak. “Hatıralarındaki gülen çocuk…”
Ne kadar da yüklü bir saçmalık. Onun saçı bu kötülüğün karşısında durdu.
O hala gülüyordu ve sakin gözüküyordu. Fakat asıl korktuğu onun varlığıydı.
Bir anda yenmeyi istediği türden bir kötü varlık. Çözmesini güçlendiriyordu, Yuuki’yle karşı karşıyaydı