ArazNovel
  • Manga
  • Novel
Gelişmiş
Giriş yap Kayıt Ol
  • Manga
  • Novel
  • Aksiyon
  • İsekai
  • Shounen
  • Dram
  • Yaşamdan Kesit
  • Macera
  • Manga
  • Daha
    • One shot
    • Mecha
    • Josei
    • Harem
    • Bilim Kurgu
    • Webtoon
    • Fantastik
    • Seinen
    • Ecchi
Giriş yap Kayıt Ol
Prev
Next

The Second Coming of Gluttony - Bölüm 6

  1. Ana Sayfa
  2. The Second Coming of Gluttony
  3. Bölüm 6 - Altın Damga (1)
Prev
Next

Bölüm 6: Altın Damga (1)

Çevirmen: Haspanity & Redaktör: RuyaGezer

 

 

“Şart mı?”

Seol geri cevap verdi.

“Beni dinlemek istiyor musun, istemiyor musun?”

“Dinliyorum.”

“Bir numara. O dünyaya daha önce hiç gitmediğine dair yemin etmelisin. Tam burada, hemen şimdi.”

“Tabii, çok kolay.”

“İki numara. Davetiyeyi teslim ettiğimde sırrını söylemeni istiyorum. Bunları nasıl bildiğin hakkında…”

“Bunu yapamam.”

Seol hemen reddetti.

“Bunu yapacağımı sana düşündüren nedir? Sana bu konuda söyleyecek bir şeyim yok.”

“Sana özel bir davetiye versem bile mi?”

Özel Davet mi? Bu cümle Seol’un merakını uyandırdı ama yine de başını salladı.

“Hayır. Gelecekte sana biraz daha güvenirsem, belki. Ama şimdi söylemem.”

Kim Hannah’a yüzde yüz güvenmediği için bu konuda konuşmak için hiç yer bırakmadı.

Kim Hannah başını hafifçe geriye eğdi. Karanlık gökyüzüne bakarken uzun bir iç çekti.

“….Son şartım ise. O dünyaya başarıyla girdikten sonra, ne olursa olsun herkesten önce benimle pazarlık etmelisin. Anlaşıldı mı?”

“Ya başarısız olursam?”

“Hayal gücünün ötesinde bir gerizekalı değilsen, bu asla olmayacak. Gerekirse seni o dünyaya zorla sürükleyeceğim.”

Kim Hannah’nın hararetli açıklamasını dinlerken Seol kafasında hesaplama yapıyordu. Görünüşe göre Kim Hannah bu şartından asla ödün vermeyecek gibi duruyordu. Eğer şartını kabul etmezse daveti bırak sözleşmeyi bile imzalayamayacaktı.

‘Bu Davet olayı gerçekten önemli gibi görünüyor ….’

Sanırım pazarlık kelimesini kullandığından beri kölelik sözleşmesini aklından çıkarttı. Seol, seçeneklerini değerlendirdikten sonra kararını verdi.

“Kabul ediyorum.”

“….İyi.”

Kim Hannah telefonunu kaldırdı. Cebine eline sokmadan önce tekrardan iç çekti. Elinin ne kadar titrediğini farkeden Seol, Davet’i kullanmak konusunda ne kadar kararsız kaldığını farkedebiliyordu.

Elini cebinden çıkarttığında her bir parmağının arasında damga duruyordu. Biri kırmızı, diğeri bronz, gümüş ve son olarak da altın rengindeydi.

“Sözleşmeyi imzalamayacağını söylemiştin….”

Kim Hannah kırmızı damgayı cebine geri koydu.

“Bronza gelince …. Yetkimle bunu kullanabilirim ama yine de ortak bir mal. Gümüşten bahsetmeme bile gerek yok.”

Konuşurken *tesadüfen* orta parmağı ile yaptığı hareketler Seol’un sinirlerini biraz bozmasına rağmen dayandı. Geriye kalan tek damga altın renginde olandı. Bu onun sözde ‘değerli Daveti’ydi.

Acı dolu bir bakışla, altın damgayı avucunun içinde sıkmaya başladı. Sonra, Seol’a doğru sanki avını kovalayan bir avcı gibi koştu.

“B-Bekle!”

“Ne? Konuşmayı bitirmedik mi? Davetiye istedin, değil mi?”

“Bu altın damga da ne….”

“Bu benim hayatım, seni pezevenk!”

Hüsrana uğramış bir bağırışla geri çekilmeye çalışan Seol’un sol kolunu kaptı. Bir hançeri sokuyormuşcasına altın damgayı avucuna bastırdı. Anında, altın bir ışık parladı. Işık yukarıya doğru parladıktan sonra dalgalar halinde grileşerek kayboldu.

Tamamen şoka uğrayan Seol sol avucuna bakmaya başladı. Avucunun tam ortasında küçük bir noktada kırmızımsı-altın renginde bir ışık parlıyordu. Hemen yok olmasına rağmen Seol bu manzaradan mest olmuştu.

Sonrasında ise bir zarf göğsüne çarptı. Ne kadar lüks bir şekilde paketlenmiş olduğunu görünce, bunun Davet mektubu olduğunu tahmin etti.

“Kapı bu gece 22:30’da açılacak. Yaklaşık iki saat sonra, yani kişisel meselelerini hemen hallet. O mektuba gelince, okuyup okumaman umurumda bile değil.”

Para dolu çantayı tutarken, orayı terk etmek için birdenbire arkasına döndü. Birkaç adım uzağa gider gitmez, fark edilebilir bir şekilde titedi ve son bir kez daha Seol’a bakmak için arkasına döndü.

“Sen…. Hayatta kalsan iyi olacak. Nasıl yaparsan yap ama hayatta kal ve o dünyaya git. Anladın mı?!”

“?”

“Tüm bunlardan sonra bile ölürsen, bakalım ne olacak! Seni dünyanın sonuna kadar kovalamak zorunda kalsam bile bana borçlu olduğun her şeyi geri alacağım, anladın mı!”

Sesi inanılmaz ölçüde öldürme niyeti barındırdığından öfkeli olmalıydı. Küçük patlamadan sonra karanlığın içinde hızlıca yok oldu.

Seol kıçının üstüne lop diye oturdu. Bir saniye önce vahşi bir fırtınanın ortasındaymış gibi hissettirdi. O sırada melodiye uyumlu olarak dans etmişti ama şimdi bitmişti ve tamamıyla tükenmiş hissediyordu.

Seol, odak noktasını Davet mektubuna kaydırmadan önce sol yumruğunu birkaç kez sıktı ve bıraktı. Zarfın içinde düzgünce katlanmış bir mektup vardı.

Bazı nedenlerden dolayı kendinden gurur duyarken geçmişini hatırladı. Daha önce hiç davet almamıştı, ne yaşadığı bu hayatta ne de rüyasındaki yaşamında, ama şimdi almıştı ve bundan çok etkilenmişti.

Seol mektubu dikkatlice açtı.

Selamlar!

Bizim dünyamıza bağlı olan yabancı bir dünya olan Kayıp Cennete davetimizi kabul ettiğiniz için teşekkür ederiz.

Kayıp Cennet, seçilmiş birkaç kişi için olan bir dünyadır.

Kalbinizin yerinden çıkmasına sebep olacak maceralar ile göz kamaştırıcı zenginliklerin dolu olduğu bir dünya! Nefes alan efsanevi kalıntıların ve şiddetli yarışmaların olduğu yaşayan bir dünya burası!

Bu davet, saygıdeğer misafirimizi cennetin basamaklarından çıkartarak, günlük hayatın ağır işlerinden kaçmasına yardım edecektir.

*Bu davet mektubu, sadece altın damga ile onaylanmış onurlu bir konuğa verilir.

*Kapı için açılış saati 16 Mart 2017 22:30’dur. Konuğun mektubu kimsenin olmadığı bir yerde açmasını tavsiye ederiz.

*Bu Davet mektubu, damgalanmanın onaylanması ve başlangıç bonusu dağıtımı sırasında gereklidir. Bu mektubu kaybetmeyin ve lütfen beraberinizde getirin.

*Bu Davet mektubu, onurlu konuğun kendisine yardımcı olacak bir kişiyi yanında getirmesine izin verir.

“Ah, siktir.”

Seol mektuptaki her küçük ayrıntıyı okumayı bıraktı ve telefonunu çıkarttı. Saat çoktan sekizi geçmişti ve neredeyse dokuz oluyordu.

‘Fazla zamanım kalmadı.’

Dudaklarında alaycı bir gülümseme oluşmadan önce hafiften sızlandı. Kim Hannah ona kişisel işlerini halletmesini söylemişti ama yapacak pek bir şeyi yoktu. Ailesi onu evlatlıktan reddetmişti ve hiç yakın arkadaşı da yoktu. Bir iki ay boyunca hiç kimse ile iletişime geçmese bile hiç kimse fark etmezdi.

Aslında onları hiç rahatsız etmediği için mutlu olurlardı.

Her halükarda, kalan zamanda yapabileceği pek bir şey yoktu. Herhangi bir şey hazırlamasını da söylemediler.

Tam o anda Yoo Seonhwa aklına gelmişti.

“….”

Seol davet mektubunu cebine soktu ve oturduğu yerden kalktı. Birden zamanının kalmadığını fark etti.

Seol hemen saunaya gitti. Kendini iyice temizledi ve saunanın içindeki berberde saçını kesti. Böylece bir saat hemen geçip gitmişti.

Günlerdir hasret kaldığı rahatlık hissinin tadını bile çıkartmadan, süper kahramanların paraları için koşacağı kadar hızlı bir şekilde dairesine koştu. Bulabildiği en temiz kıyafetlerini giydi. Bir atmden 2 milyon won çekti. Bir taksiye bindi ve Nonhyeon-dong’a doğru yola çıktı.

Yolda giderken durmaksızın endişeleniyordu.

Gitsem mi ki? Muhtemelen beni bir daha görmek istemiyordur. Hatta kendisi böyle söyledi!

Belki de parayı bankadan gönderirsem ikimiz için de daha iyi olur.

Ancak, Seol kısa bir süre sonra bunu yapmanın kendi kendini tatmin etmek için yapacağı bir şey olduğunu fark etti. Söylediği sözler ile Yoo Seonhwa›yı ne kadar üzdüğünü biliyordu. Özür dilemek istiyordu, hatta bu yüzden hak edilmiş güzel bir tokat yiyebilecek olmasına rağmen.

Yoo Seonhwa’nın evine yaklaştıkça kalbi daha yüksek sesle ve daha hızlı çarpıyordu. Ön kapıya ulaştıktan sonra, Seol nefeslendi ve zili çaldı. Ama ne kadar beklerse beklesin, kimse cevap vermedi.

Tok, tok. Kapıyı birkaç kez çaldı, ama yine de sessizdi. Seol saati kontrol etti ve 10 dakikadan az bir süresi kaldığını fark etti.

‘Hala işte mi?’

Telefonuyla zamanı geçirirken koridora giden merdivene oturdu.

‘Doğru şeyi mi yapıyorum?’

Buraya kadar geldiğine göre, artık gördüğü rüyaya hayal diyemiyordu. Ne de olsa rüyasında gördüğü ve yaşadığı şeyler gerçeğe dönüşmüştü.

Kim Hannah’a kendinden emin bir şekilde konuşmasına rağmen tüm olanlar hakkında çok endişeliydi. Tabii ki olan oldu ve geri dönüşü olmayan bir karar verildi. Gelecekte karşısına çıkacak zorluklarla yüzleşmekten başka çaresi yoktu.

Seol iyimser bir şekilde düşünmeye karar verdi. Kendini öldürmeyi düşünecek kadar cesur olduğuna göre, bu cesareti daha büyük şeyleri başarmak için de kullanabilirdi.

Kararını verdiğinde saat 10:30’a gelmişti. Seol çevresine baktı ve kimseyi görmedi.

Ding!

Aynı anda asansörden gelen bir ses duydu. 1.katı gösteren üçgen yeşil bir ışık gördü. Birisi yukarı çıkıyordu.

Fırsatını kaybetmeden, aceleyle içinde 2 milyon won olan kağıt torbayı çıkardı. Sonra dizlerinin üzerine çöktü ve torbayı kapının posta yuvasına soktu.

Tam torbayı yuvaya soktuğunda Seol’un olduğu yerin etrafında dairesel bir ışık belirdi. Gizemli ışık, hiçbir iz bırakmadan kaybolmadan önce Seol’u içine çekti. Bu göz açıp kapayıncaya kadar olmuştu.

Kısa bir süre sonra, asansör kapısı açıldı ve yalnız bir kadın dışarı çıktı. Yorgun ve depresif bir görünüm ile Yoo Seonhwa ön kapıyı açtı ve evine girdi.

İleri doğru adım atarken bir şeyi nazikçe tekmeledi.

“Hm?”

Ayağının dibindeki şişkin kağıt torbayı fark edince gözleri dört açıldı. Torbanın içine baktıktan sonra şaşkın bir sessizlik içerisinde hızlıca geri döndü.

Ancak apartmanın boş koridorunda yalnızca koridora yerleşmiş sessiz karanlığı görebiliyordu.

***

Seol üşüdü, ve ayak parmaklarını soğuk bir hava gıdıklıyordu. Dalgın bir şekilde battaniyesini aramak için uzandı ama parmaklarının kavradığı tek şey bir yastıktı.

Yastığa sıkıca sarıldı, ama üşüyordu. Ve şimdi bilinci yerine geldiğinden tekrar uykuya dönmek istemiyordu. Bu gerçeği küçük ama ısrarcı bir migren ile öğrendi.

Sonunda, Seol gözlerini açtı.

Halsiz bir şekilde etrafına bakındı. Kaç kere etrafına bakarsa baksın burası onun kiralık dairesiydi.

Ürktü ve hızlıca sol avucunun içine baktı. Hiçbir şey yoktu. Dikkatlice inceledi, ama tek bir damga belirtisi bile yoktu.

“Ha. Hahaha ….”

Dudaklarından acı bir kıkırdama kaçtı.

“Hepsi bir rüya mıydı?”

Yerde dümdüz bir şekilde yatmadan önce kısık bir sesle kıkırdadı.

“Doğru, tabii ki. Nasıl benim gibi biri böyle bir şansa layık olabilir ki… Lanet olsun! Benimle dalgaya filan mı geçmeye çalışıyorsunuz…?”

Aklını kaybetmiş bir adam gibi televizyonu açmadan önce uzunca bir süre tavana baktı.

– ….Sıcaklık daha önce donma noktasının altına düşmüştü, ama şu anda, Seul’un genelinde sıcaklık 2.4 santigrat derece civarında seyrediyor. Aynı zamanda dünkü sıcaklıktan daha yüksek…

Karanlık ekran yavaş yavaş hayat buldu ve Hava durumu sunucusunun berrak sesini duydu. Ama televizyonu izlemek yerine, Seol sigara paketini aldı ve hafifçe salladı. Kalan iki sigaradan birini çıkardı ve dudaklarının arasına koydu. Sonra kanalı değiştirdi.

– Sinyoung İlaç Şirketi yeni bir ilaç geliştirdiklerini duyurdu ….

Seol’un bakışları soluk gri dumanı delerek televizyon ekranına indi.

Haber kanalları son birkaç gündür en önemli manşetleri olarak pazara giren yeni ilaçların hikayelerini sunuyorlardı. Seol’un ‘rüyası’ çok gerçekçi olduğundan dolayı, doğal olarak habere dikkat etti.

– Seul kentinde bulunan, Sinyoung İlaç Şirketi yeni ilaç geliştirmek amacıyla dört yıl önce kurulmuş bir tıbbi araştırma firmasıdır. Bugün de somut sonuçlar göstermeleri üzerine üzerlerine daha fazla beklenti yerleşiyordu.

Ekrandaki görüntü değişti ve dağınık, beyaz laboratuvar elbisesi giyen bir adam ortaya çıktı.

– …. Enflamasyon’un kaynağını baskılayan ve kandaki testesteron seviyesini artıran antioksidanların karakteristik özelliklerine sahip…

Belki de sigara dumanı yüzünden Seol’un baş dönmesi şiddetleniyor gibiydi.  En yakın pencereye doğru süründü, uzandı ve sonuna kadar açtı. Soğuk rüzgar yüzüne çarptığında kendini hemen daha iyi hissetti.

Sessiz ve dalgın bir bakışla çömelmeden önce duvara doğru yaslandı. Önemsiz ve anlaşılmaz bir şekilde boş boğazlık eden televizyon kanalına baktı ve alışkanlığının dışında olarak cebine uzandı.

“!!!”

Ürkmeye başladı. Sol eli olduğu yerde durdu. Sol elindeki her bir hücrenin teker teker uyanıyormuş gibi hissediyordu. Yavaşça, hiç olmadığı kadar yavaşça… parmaklarının arasına takılan nesneyi çıkardı. Tanıdık bir kağıt zarf kendini ortaya çıkardı.

Bu Davet mektubuydu.

Telefonu titremeye başlar başlamaz başını kaldırdı.

[Rehber’den mesaj geldi. Tüm Sözleşmeli ve Davetli konukların mesajı derhal onaylamalarını öneririz.]

Robotik duyuru kulak zarına çarptıktan sonra içgüdüsel olarak ayağa kalktı. Aceleyle pencereden dışarı baktığında çenesi gevşedi.

“Ne ….?”

 

Prev
Next

Comments for chapter "Bölüm 6"

MANGA DISCUSSION

Discord

BELKİ BUNLARI DA BEĞENİRSİN

63162
The Way That Knight Lives As a Lady
16 Temmuz 2022
15553v16
Tensei Shitara Slime Datta Ken
22 Ocak 2022
23042
Kuro No Shoukanshi
3 Mayıs 2021
39109
EVERFALLEN
15 Mart 2021
Tags:
Novel

©2020 ArazNovel Tüm Hakları saklıdır.

Sign in

Lost your password?

← Back to ArazNovel

Sign Up

Register For This Site.

Leave the field below empty!

Log in | Lost your password?

← Back to ArazNovel

Lost your password?

Please enter your username or email address. You will receive a link to create a new password via email.

← Back to ArazNovel