ArazNovel
  • Manga
  • Novel
Gelişmiş
Giriş yap Kayıt Ol
  • Manga
  • Novel
  • Aksiyon
  • İsekai
  • Shounen
  • Dram
  • Yaşamdan Kesit
  • Macera
  • Manga
  • Daha
    • One shot
    • Mecha
    • Josei
    • Harem
    • Bilim Kurgu
    • Webtoon
    • Fantastik
    • Seinen
    • Ecchi
Giriş yap Kayıt Ol
Prev
Next

The Second Coming of Gluttony - Bölüm 7

  1. Ana Sayfa
  2. The Second Coming of Gluttony
  3. Bölüm 7 - Altın Damga (2)
Prev
Next

Bölüm 7: Altın Damga (2)

Çevirmen: Haspanity & Redaktör: RuyaGezer

 

 

Terk edilmiş.

Seol’un sokakları bu şekilde tarif etmesinin doğal olmayan bir nedeni vardı. Birincisi, tek bir kişiyi ya da hareket eden tek bir aracı bile göremiyordu.

Gördüğü şey, görünürde tek bir karıncanın bile olmadığı iç karatıcı ve kasvetli bir şehir manzarasıydı. Yukarıdaki gökyüzü bile donuk bir grinin tonuydu.

‘Yani rüya değil miydi? Hepsi gerçek miydi?‘

Bunu fark edince hemen telefonuna doğru koştu ve eline aldı.

[Kimlik doğrulandı. Kullanıcının kaydı tamamlandı.]

Cihazdan robotik bir ses geldi ve sonrasında ekran aydınlandı. Aceleyle ekranın köşesinde yanıp sönen mektup simgesine dokundu ve önünde bir metin ortaya çıktı.

[Gönderen: Rehber]

[1: Zaman dolmadan önce Cennet Lisesi’nin toplantı salonuna gelin.]

[2: Kalan süre – 00:09:45]

İçerik basitti, ama gönderen nazik bir biçimde fotoğraf şeklinde bir harita da göndermişti. Bir göz attıktan sonra şu anki yerinin gideceği yerden çok uzak olmadığını fark etti.

Seol yanaklarını sertçe tokatladı. Tabii ki, canı çok yanmıştı. Bunun onu uyandırıp uyandırmayacağını anlamaya çalışıyordu, ama esas olarak acıyı kullanarak bunların gerçekten yaşanıp yaşanmadığını anlamak istedi.

“….Ahhh.”

Ağrıyan yanaklarını ovuşturdu ve ihtiyatlı bir şekilde ön kapıyı itti.

*

Yürürken açıklanamayan bir gerginlik çirkin başını göstermeye başlamıştı. Dünyadaki son insan gibi hissetmekten doğan yalnızlığın yanı sıra, etrafındaki dünyanın zamanı donmuş gibi hissettiriyordu.

Yolunu bulmak hiç de zor değildi. Haritaya uyarak belirtilen yere gitmesi iki dakikasını almıştı.

‘Cennet Lisesi’ diye bağıran göz alıcı bir plaket okulun girişinin yanına asılıydı.

‘Ne komik bir isim.’

“Ne berbat bir isim.”

Beklenmeyen sesi duyunca Seol şaşırdı ve hızlıca yan tarafına baktı. Ne zaman geldiğini bile bilmediği kapüşonlu giymiş bir kız ayakta duruyordu.

Birbirlerine baktılar. Kusursuz soluk cildi yaşını belli ediyordu ama kavisli kaşları şiddetli kişiliğini gösteriyor gibiydi.

Seol onun ifadesiz yüzünden umursamaz bir ilgisizlik izlenimi edinirken yanından geçti. Hızla kapının yanından geçerken iki eli de ceplerinin içindeydi. Bir nedenden dolayı acelesi varmış gibi görünüyordu.

‘Beyaz çatı, değil mi?’

Haritada konumun burası olduğunu söylüyordu ama bu konumun buluşma lokasyonu olduğu anlamına gelmiyordu. Seol etrafa baktı ve toplantı salonunu buldu. Yaklaşırken, içerideki insanların seslerini duyabiliyordu.

Seol merdivenleri çıktı ani bir şekilde durdu. Hiç beklenmeyen bir kişi salonun girişinde duruyordu.

Daha açık olmak gerekirse, hizmetçi kıyafetleri giyen sarışın bir kadın nazikçe ellerini Seol’a doğru salladı. Sanki “lütfen buraya gelin, hoşgeldiniz efendim…” diyordu.

“Uhm… Buradan girmem mi gerekiyor?”

*Başını salladı*

Sarışın kadın sessizce başını salladı ve ışıl ışıl gülümsedi. Ama Seol yanından geçmeye çalıştığında, onun önüne yürüdü ve yolunu kapattı. Sessizce ona baktı ve aniden elini uzattı.

“?”

Seol şaşkınlık içinde başını eğdi. Sonra sarışın kadının dudakları ses çıkarmadan açıldı. Ona doğru ellerini tekrar uzatmadan önce işaret parmağı ve baş parmağını kullanarak eliyle dikdörtgen yaptı. Sanki ona bir şey vermesini söylüyor gibiydi. Ne yazık ki, Seol sadece orada duruyordu ve şaşkınlıkla göz kırpıyordu.

“Benden bir şey mi istiyorsun?”

Seol onu hayal kırıklığına uğratmış gibi, sarışın hizmetçi zarif bir şekilde gözlerini kıstı. Yanakları bile şişmişti ve alt dudağıyla hafifçe surat asmıştı. Bu sadece Seol’un kafasının daha çok karışmasına sebep oluyordu.

“Davet mektubunu istiyor! Ya da Sözleşme belgeni!”

Orada durup ne yapacağını merak ederken, birisi koridorun içinden bağırdı. Seol bir bakış attı ve neler olduğunu izleyip, gülen birisinin toplantı salonunda sandalyede oturduğunu gördü. Sonunda ‘Oh!’ diyerek Davet mektubunu cebinden çıkardı ve teslim etti.

“Hmph.”

Kadın aşırı resmi bir halde mektubu açtı. Seol, *hmph* ile bir şey söylemeye mi çalıştığını yoksa homurdanması mı olduğunu merak ederken hizmetçinin ifadesi donakalmıştı.

Davet mektubuna baktı. Sonra, Seol’a baktı.

Sonuna kadar açılmış olan gözleri yavaşça kapandı. Davet mektubunu dikkatlice geriye katladı ve iki elini göğsünde birleştirerek saygılı bir şekilde derince eğildi. Zarif ama onurlu bir karşılamaydı.

Aniden tüm toplantı salonu sessizliğe gömüldü. Seol’dan önce buraya gelen herkesin dikkati yeni gelenlereydi. Bakışların hepsini göz ardı ederek sarı saçlı hizmetçi salonun sol tarafını işaret ederek, telaşlı ve kafası karışmış Seol’e oraya kadar eşlik etti.

Hizmetçi boş bir sandalyeye gelene kadar ona eşlik etti ve paten kullanıyormuş gibi saygılı bir biçimde geriye doğru gitmeden önce son bir kez daha Seol›a doğru eğildi. Hala hiçbir şey söylemedi ama ona karşı tavrı kesinlikle değişmişti.

“Onun nesi var? Neden birdenbire böyle davranıyor?”

“Ben de merak ediyorum. Geldiğimde, bunu bana yapmadılar.”

İki adamın bakışları Seol’un üstüne düştü. Ama o anda tek hissettiği duygu şaşkınlık ve panikti.

Buraya aşırı gerçekçi rüyanın içinde de gelmesine rağmen burası gerçeklikti, bu onun gerçek ilk seferiydi. Ve bazı şeyler rüyasında yaşadıklarına göre farklı ilerliyordu.

Yani, tabii ki panikledi. Bu yüzden dikkatini başka yöne vermeye karar verdi ve bunun yerine çevresini kontrol etmeye çalıştı.

Toplantı salonunda 30’un üzerinde insan toplanmıştı. Özellikle dikkat çekici nokta, sağda ve solda olmak üzere ikiye ayrılmış olmalarıydı.

Seol ile birlikte sol tarafta iki kadın ve altı erkek olmak üzere toplam sekiz kişi vardı. Döşeli sandalyelere oturmuşlardı ve genel olarak ortama rahatlatıcı bir atmosfer hakimdi.

Diğer tarafta ise toplamda 30 kişi vardı ama sol taraftan farklı olarak ya ayakta duruyorlardı ya da zemine oturmuşlardı. Seol onların endişeli olduklarını görebiliyordu.

“Böyle bir yerde buluşmak kader olmalı. Neden kendimizi birbirimize tanıtmiyoruz?”

Bir adam aniden konuştu. Tüm bu beklemeden sıkılmış görünüyordu. Ayrıca az önce Seol’a kıkırdayan kişiydi.

Yüksek ve erkeksi sesi sonucunda salondaki herkesin dikkatini çekmeyi başardı. Saçlarını ön kısmı erkeksi yüzünü ortaya çıkarmak için geriye doğru taranmıştı. Dudaklarında ilgi odağı olmaktan zevk alıyormuş gibi bir gülümeme oluştu.

“Hepinizle tanıştığıma memnun oldum. Ben Kang Seok. Ve bu iki adam…. Hey, çocuklar, kendinizi tanıtın.”

“Ben Yi Hyungsik.”

“Jeong Minwoo.”

Buraya gelmeden önce mi yoksa geldikten sonra mı arkadaş oldukları belli değildi. İki adam kısa bir süre boyunca kendilerini tanıttı. Seol fiziksel özelliklerinden dolayı her ikisinede takma ad vermişti. İlkinin takma adı Sıska, diğerinin ise Şişko’ydu. İlk konuşan adama ise taktığı ad Taş’tı.

“Adın ne?”

Kang Seok’un bir sonraki hedefi, Seol’un okulun kapısında karşılaştığı kapüşonlu Kadındı.

Tamamıyla ilgisiz görünüyordu. Sanki çevresinde konuşulan hiçbir şeyi dinlemiyor gibi sadece telefonun ekranına bakıyordu. Başka bir deyişle, Kang Seok’un sorusunu görmezden geliyordu.

Kang Seok başını kaşıdı ve garip bir şekilde gülümsedi.

“Hiç şüphesiz şu seçici ve kibirli kadınlardan birisi. 

Yi Hyungsik burnunu soktu.

“Bu biraz utanç verici … Beni kurtarmak isteyen biri var mı?”

Kang Seok gruptaki diğer kadına bakmaya başladı. Dibinde olan genç bir çocuğun elini tutarken beceriksizce gülümsedi.

“Oh… Benim adım Yi Seol-Ah.”

“Yani, Bayan Seol-Ah. Peki yanınızdaki beyefendi kim?”

“O benim küçük kardeşim, Yi Sungjin.”

‘Küçük kardeş’ sözlerini duyunca, Kang Seok daha da ilgilenmişti.

“Siz ikiniz gerçek kardeş misiniz?”

“Evet.”

“Kaç yaşında olduğunu sorabilir miyim? Yani, siz ikiniz burada olmak için biraz fazla genç görünüyorsunuz. Eğer bu seni gücendirdiyse özür dilerim.”

“Hayır. Sorun değil. 18 yaşındayım ve Sungjin benden iki yaş küçük.”

“Vay canına.”

Kang Seok bunu oldukça şaşırtıcı bulmuş gibi nefes verdi. Hızlı bir şekilde gülümseyerek elini uzattı.

“Hmm, o zaman bu resmi konuşmayı bırakabileceğim anlamına geliyor. Bu yıl 29 yaşına bastım. Hepimiz davet mektubu aldığımıza göre iyi geçinelim. Beni güvenilir bir amca olarak düşünün.”

“Oh, um… Çok teşekkür ederim.”

Yi Seol-Ah utangaç bir şekilde elini sıktı. Zarif görünüşü ve utangaçlığı Seol’a yeni toplanmış bir güzel bir çiçeği anıdırıyordu. Bir anlığına gözlerini ondan alamamıştı. Kang Seok bile bir süre onun elini bırakmadı.

Geriye kalan iki kişi ise Seol ile yeşil bir şapka ile güneş gözlüğü takan bir adamdı.

Şapkalı adam, sakız çiğniyormuş gibi ağzını aşağı yukarı hareket ettirip kulaklığı ile müzik dinlemekle meşguldü. Bacakları da ritimle birlikte hareket ediyordu ve bu ona hareketli, meşgul birisi izlenimi veriyordu. Bu konulara ilgisi yokmuş gibi hiç kendini tanıtmaya da çalışmadı.

Seol sessizce odaklanarak Kang Seok’a baktı. Kısa bir süreliğine yeşil ışıkla kaplanmıştı ama hemen dağılmıştı.

Bunu dahil ederek bu adamdan büyük bir ihtimalle iyi bir şey gelmezdi. Sonunda, Seol başını çevirdi.

Toplantı salonuna ilk girdiğinde oldukça telaşlıydı ama zaman geçtikçe sakinleşmeye başlamıştı.

Rüyasında Seol salonun sağ tarafında bulunuyordu yani bu her şeyin değiştiği anlamına geliyordu. Altın damga ne işe yarıyordu ve neden bu kadar farklı bir muamele görüyordu? Cevapları bulabilmek için anılarını karıştırdı ama hiçbir şey hatırlayamadı.

‘Eninde sonunda öğreneceğim.’

Telefonunu kalan zamanı öğrenmek için kontrol ettiğinde geri sayımın “00:00:01” dan “00:00:00” a geçtiğini gördü

“Zamanı geldi.”

Aniden, salonun önünden bir ses geldi. Sahnede smokin giyen bir adam disiplinli ve ağırbaşlı bir şekilde yürüyordu. Bir saniye öncesinde orada hiç kimse olmadığı için herkes çok şaşırmıştı.

Şık giyimli adam temiz ve düzgün saç stilinin yanı tek gözünde monokl vardı. Girişte duran sarışın hizmetçiye doğru elini kaldırdı.

“Herkes geldi mi?”

Hizmetçi yavaşça başını salladı, koridorun sağ tarafındaki gruba doğru işaret etti ve sonra dört parmağını kaldırdı.

“Dört kişi…. Neyse, Sorun değil. Daha fazla bekleyemeyiz, bu yüzden kapıyı kapatın ve *onu* serbest bırakın.”

Sarışın hizmetçi tereddüt edince baş uşağa benzeyen adam gözlerini kıstı.

“Ben Rehberim. Buraya gelmek zor olmamalı. Programa bile uymayanlara burada ihtiyaç yok.”

Nihayetince hizmetçi itaatkar bir şekilde başını eğdi ve sessizce kapıyı kapattı. Daha sonra bir telefon çıkarttı ve bir süreliğine ekrana dokundu.

Bu arada, sahnedeki adam dikkatleri kendine çekmek için ellerini iki kez çırptı.

“Hoş geldiniz. Benim adım Han, bu süreçte size rehberlik etmekle görevlendirildim. Bana Rehber diyebilirsiniz.”

Han konuşmasını bitirdi ve hizmetçiye işaret parmağıyla bir hareket yaptı Hızlıca Rehberin yanına koşarken sarışın at kuyruğu havada dans ediyordu.

“Her şeyden önce, Sözleşme belgeleri, lütfen. Kaç tane sözleşmemiz var? Yirmi sekiz…. Oldukça fazla, değil mi? Ve bu sefer sekiz davetiyemiz mi var?”

Rehber Sözleşme belgelerine bakmadan ceketinin iç cebine tıkıştırdı. Ancak Davet mektuplarını sıkıca elinde tutuyordu.

Rehber monokl’u ile oynadı.

“Ehem, öncelikle, bugün burada bulunanların kimliklerini doğrulayalım. Davetiye mektupları burada olsa da, kişisel olarak onaylamazsak bunun bir anlamı yok.”

Toplantı salonuna hala sessizlik hakimdi. Rehber sadece sırıtıyordu.

“Eminim birçok şeyi merak ediyorsunuzdur. Ama protokolü uygulayalım. Burada bulunan herkes, lütfen, Stat Pencerenizi düşünün ya da sadece içinizden Stat diye seslenin. Yüksek sesle de söyleyebilirsiniz.”

‘Stat Penceresi? Stat da ne?’ Seol içinden öyle düşünürken…

Gözlerinin önündeki boşlukta bir anda mesaj silsilesi oluştu.

[Stat Pencereniz]

[1. Genel Bilgiler]

Çağrı tarihi: 16 Mart 2017.

Damga Kademesi: Altın

Cinsiyet / Yaş: Erkek/26

Boy/Ağırlık: 180,5 cm/80,6 kg

Mevcut Durum: Iyi

Meslek: Lv. 0 (Davetli)

Milliyet: Kore Cumhuriyeti (Bölge 1)

Bağlantı: Yok

Diğer ad: Yok

[2. Özellikler]

[1. Mizaç:

– Zayıf iradeli. (Zayıf bir iradeye sahiptir, bu nedenle ne tek başına karar verebilir ne de önceden verilmiş olanlara güvenebilir.)

– Asabi.

[2 Yetenek:

– Ortalama. (Her yönden normal; belirli bir yetenek veya niteliğe sahip değildir.)

[3. Fiziksel Seviyesi]

Güç: Düşük – Düşük

Dayanıklılık: Aşırı – Düşük

Çeviklik: Orta düzey – Düşük

Kuvvet: Düşük – Düşük

Büyü: Yüksek – Orta

Şans: Düşük – Orta

Kalan Yetenek puanları: 0

[4. Yetenekler.]

[1. Doğuştan Gelen Yetenekler (2)

– Gelecek Görüşü (Sınıf Bilinmiyor)

– ?? (Sınıf Bilinmiyor)

  1. Meslek ile ilgili yetenekler (0)
  2. Diğer yetenekler (0)

[5. İdrak Düzeyi]

– Öğretici etkinliğinin bitiminden sonra hazır olacaktır.

“oh….”

“Bu da ne böyle?”

Herkes şaşkınlık içinde nefes nefese kalmıştı. Seol da bir istisna değildi. Bunu daha önce rüyasında yüzlerce kez görmüş olmasına rağmen şu an bizzat kendisi deneyimliyordu ve oldukça garip hissettiriyordu.

“Bu ‘Doğuştan Gelen Yetenek’ olayı ne? Hyungsik, seninki ne diyor?”

“Affedersiniz? Doğuştan Gelen Bir Yeteneğiniz olabilir mi?”

Kang Seok’a cevap veren kişi Hyungsik değil, Rehber Han’dı. Kang Seok o kadar uzaktan söylediklerinin duyulmasını beklemiyordu ve bu yüzden utanç içinde başını salladı.

“H, hayır, yok. Sadece merak ediyordum.”

“Oh…. Doğuştan Gelen Bir Yeteneğin Olmaması normal. Çoğu insanda durum böyledir. Durum Pencerenizin o bölümüne dikkat etmek zorunda değilsiniz.”

Han konuşurken parlak bir şekilde gülümsedi.

“Peki, o zaman. Şaşırmayı bırakalım, olur mu? Bu sefer, lütfen Damgalarınız düzeyini açıklayınız. Tıpkı daha demin yaptığınız gibi düşünmek ya da sesli bir şekilde söylemek yeterli olacaktır. Merak etmeyin ortaya çıkan şey haricinde hiçbir şeyinizi görmeyeceğim.”

Toplantı salonuna gürültü hakim olmuştu. Ancak Seol hala Stat penceresine bakıyordu.

Rehber herhangi Doğuştan Gelen Yeteneğe sahip olmamanın oldukça normal bir şey olduğunu söylemişti. Ancak…. Seol’un gözlerinin önündeki pencerede onları görebiliyordu. Ve iki taneydi.

‘Gelecek Görüşü? Ya bu soru işaretleri de neyin nesi?

Bir şekilde o yeşil ışıkları görebilmesiyle alakalı olduğunu düşünüyordu ama soru işaretleri neden vardı?

“Bir bakalım…. Fazla zamanımız kalmadığı için, doğrudan prosedürün bir sonraki adımına geçeceğim. Bayan Yi Seol-Ah, Bay Yi Sungjin, Bay Yi Hyungsik, Bay Jeong Minwoo ve Bay Hyun Sangmin? Hepinizde Bronz Damga var, değil mi? Oh kesinlikle öyle.”

Sol taraftaki sekiz kişiden beşi şaşkın gözlerle Rehbere bakarken başlarını salladı.

Rehber önce sorusunu sordu sonrasında da kendisi cevapladı ve havaya beş tane davetiye attı. Aniden mektuplar beş bronz renkli çantaya dönüştü ve yere düştü. Hepsi süslü bir sihir numarası gibiydi.

“Bronz damgalılar, sıradan bonus eşya kurallarına göre sadece bir tane Rastgele Kutu alacaktır. Bir yardımcı getirme şansına da sahiptiniz ama ne yazık ki görünüşe göre hiçbiriniz bunu yapmamışsınız.”

Sarışın hizmetçi beş bronz renkli çantayı aldı ve sahiplerine teslim etti. Bu arada, Rehber iki Davet mektubunu daha açtı. İçeriği okurken, devam etti.

“Bonus eşyalarınızı hemen etkinleştirmenizi tavsiye ederiz. Öğretici yakında başlayacak, bu yüzden onları kullanamadan ölürseniz çok yazık olurdu …. Ohh?”

Rehberin gözleri hep ilgisizlikle doluydu ama bir anda küçük bir sürpriz parıltısı oluşmuştu.

“Hoh. İki gümüş damgamız var. Hepinize rehberlik etmeyi dört gözle bekliyorum. Bay Kang Seok? Bayan Yun Seora?”

“Evet.”

Kang Seok enerjik bir şekilde bağırdı. Kapüşonlu kız, Yun Seora, sadece bir kez başını salladı.

“Gümüş damgalılar için, iki sıradan Rastgele Kutu ve Davetine özel benzersiz bonus öğeler verilecektir. Bay Kang Seok özel bonusunu almayacak ama Bayan Yun Seora için bir tane var.”

Bu sefer de Davet mektupları yere düşerken çantaya dönüştü. Eğer farklı bir şey varsa, o da çantaların renginin bronz yerine gümüş olmasıydı.

Sarışın hizmetçi hızlı bir şekilde hareket etti. Bu arada, Rehber’in gözleri tek bir adamın üzerine düştü. Ve o Seol’du, hala aptalca gözlerinin önündeki boş havaya bakıyordu.

“Lütfen damganızın düzeyini gösterin.”

Han’ın sesi alçaktı ama inkar edilemez bir güç içeriyordu. Seol o ana kadar Doğuştan Gelen Yeteneklere bakmakla meşguldü ama güçlü bir ses kulak zarına çalındığında hızlıca odağını topladı ve geri sordu.

“D-, Damgamı mı göstereyim?”

“Evet. Oh, o zaman tamam, şimdi…. Hmm?!”

Rehber aniden cümlesini kesti ve sert bir şekilde baktı.

“Ne….”

Seol’a bakarken gözleri genişledi, ya da daha spesifik olmak gerekirse gösterdiği damgaya bakıyordu.

“A, Altın mı?!”

Çantaları dağıtmayı bitiren sarışın hizmetçi, hafifçe sahneye yürüdü ve dirseğini kullanarak aptala dönmüş olan Rehber’in belini hafifçe dürttü.

“Ah…..”

Sonunda kendine gelen Rehber Han hafifçe öksürdü ve bakışlarını indirirken boğazını temizledi.

Elinde kalan son kağıt parçasını, mektubu açarken son derece temkinli davranıyordu Hiçbir şeyi atlamadan detaylı bir şekilde baştan sona doğru okudu. Sonra uzun bir nefes aldı.

“Bu- Bu sefer çok önemli bir misafirimiz var.”

Sessizce konuşuyordu. Ama, yine de – gürültü kalabalık bir anda ölüm sessizliğine girdi ve onlarca kişinin bakışı tek bir kişiye odaklanmıştı. Seol şu anda yanaklarının kızardığını hissedebiliyordu.

“Özür dilemek istiyorum. İlk kez Altın Damgalı birisine rehberlik edeceğim ne de olsa…. Hayır tüm tarihte buna benzer bir olay sadece bir kez olmuştu. Şimdiye kadar sadece duymuştum.”

Seol bu Altın damgasının bu kadar büyük bir olay olduğuna şaşırmıştı. Han’ın sözleri bahaneden çok şaşkın bir adamın gevezelikleri gibi geliyordu.

Sarışın hizmetçi yavaşça kıkırdadığında, Han yine boğazını temizledi.

“Tamam, devam edelim, olur mu?”

Seol’un Davet mektubunu hafifçe attı. Kağıt bir çantaya dönüşmeden önce parlak bir ışık patlaması ile yıkandı.

Ve altın torbanın etiketinde altı şey yazıyordu.

Üç sıradan bonus eşya, artı olarak üç benzersiz bonus eşya – ve diğer davet mektuplarının aksine; görünüşe göre Kim Hannah kendisininkini ağzına kadar doldurmuştu.

“Altın Damga için…. Oh?”

Han’ın çenesi bonus eşyaların listesini okuduktan sonra düştü.

 

Prev
Next

Comments for chapter "Bölüm 7"

MANGA DISCUSSION

Discord

BELKİ BUNLARI DA BEĞENİRSİN

41726vV0001
Shijou Saikyou no Mahou Kenshi
8 Aralık 2020
colorlessv3
Colorless
13 Şubat 2022
134231093_3630442180409822_5327541334659901391_o
Newton no Tsubomi
22 Eylül 2022
19617
Tensei Shitara Slime Datta Ken: Mamono no Kuni no Arukikata
27 Temmuz 2021
Tags:
Novel

©2020 ArazNovel Tüm Hakları saklıdır.

Sign in

Lost your password?

← Back to ArazNovel

Sign Up

Register For This Site.

Leave the field below empty!

Log in | Lost your password?

← Back to ArazNovel

Lost your password?

Please enter your username or email address. You will receive a link to create a new password via email.

← Back to ArazNovel