ArazNovel
  • Manga
  • Novel
Gelişmiş
Giriş yap Kayıt Ol
  • Manga
  • Novel
  • Aksiyon
  • İsekai
  • Shounen
  • Dram
  • Yaşamdan Kesit
  • Macera
  • Manga
  • Daha
    • One shot
    • Mecha
    • Josei
    • Harem
    • Bilim Kurgu
    • Webtoon
    • Fantastik
    • Seinen
    • Ecchi
Giriş yap Kayıt Ol
Prev
Next

The Wolf Won't Sleep - C2Bölüm 1-10

  1. Ana Sayfa
  2. The Wolf Won't Sleep
  3. C2Bölüm 1-10
Prev
Next

Çevirmen: Arda  Düzenleyen: Ragon

 

 

 

İkinci günün gecesinde ve üçüncü günde bir sorun yaşanmadı. 

 

Kapalı vagon kapısı bir kez daha Chaney tarafından açıldı. 

 

“Lecan-san, sizin sayenizde buraya kadar gelebildik. Yarına kadar kesinlikle dönmeliydim ama böyle giderse bu akşama oradayız gibi. Hayatımı kurtardınız. Bunu asla unutmayacağım.” 

 

“Daha oraya varmadık.” 

 

“Evet. Varana kadar size emanetiz.” 

 

“Ben de teşekkür etmeliyim kardeş. Harbi sağlam maceracısın vesselam.” 

 

Nedense Eda, Lecan’ın arkasında sanki zafer kazanmış gibi duruyordu. 

 

Vagon dağdan yokuş aşağı iniyordu. Lecan birden duraksadı. 

 

“Sorun ne Lecan-san?” 

 

“Sekiz yüz adım ilerimizde dört kişi var. Muhtemelen iki kişi yolun kenarlarında saklanıyor.” 

 

“Bunu nasıl bilebiliyorsun?.. Hayır, sormam saçma oldu. Sen diyorsan doğrudur. Ne yapmalıyız?” 

 

“Beş yüz adım daha devam edin ve sonra durun. Hareketlerinden emin olacağım. Size diyene kadar hareket etmeyin. Eğer durum tehlikeli gibi gözükürse, geri çekilin.” 

 

“Anlaşıldı. Eifun-san, lütfen dediğini yapın.” 

 

“…Hoho. Yale (Anladım). Fakat gerçekten, algın korkutucu derecede gelişmiş.” 

 

“Onlar haydut mu? Bu sefer onlara günlerini göstereceğim.” 

 

“Eda, sadece üç okun kaldı.” 

 

“Uh, bir tanesini alabilirsin.” 

 

“Büyü kullanamıyor musun?” 

 

“Ha, büyü mü? Sanki öyle şeyler kullanabilirim gibi söylüyorsun! Benimle dalga geçme!” 

 

“Hmm? Vagonu koruyacaksın. Bir gözün arkada olsun.” 

 

“A-Anladım.” 

 

Vagon beş yüz adım daha gittikten sonra, diğer grup hareketlenmedi. Vagon durdu ve Lecan tek başına ilerlemeye başladı. 

 

[3B Algı]’nın menzilindeydiler. İkisi hazırda gerdirdikleri yaylarını bekletiyordu. Diğer ikisinin elinde de kör kılıçlar vardı. Dördü de ustalıkla saklanıyor ve varlıklarını gizliyorlardı. Eğer pusu yetenekleri seviyelendirebilseydi, dördü de “Yetenekli” seviyesinde olurdu. 

 

Lecan yürümeyi bıraktı. Düşmanı birkaç adım ilerideydi. Saklanan adamlar Lecan’a saldırmıyordu.  

 

Bu demekti ki, öylece yanlarından geçen birisine saldırmayacaklardı.  

 

Ayrıca kendilerini Chaney’in vagonunu gördükten sonra sakladılarsa, bu kadar kısa zamanda çok iyi iş çıkarmışlardı. 

 

Chaney’in vagonunun buradan geçeceğini önceden biliyor olmalı ve burada beklemeye başlamış olmalıydılar. 

 

Saldırganlar haydut değildi. En azından, başıboş kabadayılar değildiler. 

 

Lecan tecrübelerine dayanarak düşünüyordu. Saldırganlar düzgün eğitimlerden geçmişti. Askerlerin eğitimi gibi… 

 

Lecan bilmesi gereken her şeyi öğrenmişti. Artık onları öldürebilirdi. 

 

Kılıcını çekerken sağdaki çalıya atladı ve kılıcını hazırda bekleten adamın sağ kolunu kesti. 

 

 

 

Ardından beş adım ilerledi ve ağaçta yay tutan adamın sağ ayağını kesti. Diğer tarafa yaslanırmışçasına eğildi ve aynı pozisyonda kalarak karşı çalıya koştu. 

 

Arkasında bıraktığı çalıdan gelen çatırtıyı ve çığlıkları duyduğunda, ağaca doğru koştu ve hızlıca tırmanıp ağaçtaki diğer adamın kafasını kesti. 

 

Lecan momentumu kullanarak bir ağaçtan diğer ağaca sekti.  

 

Altındaki son düşmanına baktığında adamın sağ eline bir şey koyduğunu ve ona doğru kaldırdığını gördü. 

 

Lecan hemen [Mana Algılama]’yı kullandı.  

 

O bir büyülü eşya idi. 

 

“Rüzgar!” 

 

Ani bir rüzgar adamı sol tarafından vurdu. 

 

Adamın sağ elinden çıkan ateş topu, Lecan’ın yanından geçti. 

 

Lecan adamın önüne indi ve adamın kafasını kesti. Ardından sıçrayan kandan kaçınmak için hemen geri çekildi. Lecan, arkasını dönmeden  [3B Algı] sayesinde arkasındaki bir ağacın devrildiğini hissetti. 

 

Adama yaklaştı ve ateş topu atan aparatı aldı. 

 

Daha önce gördüğü hiçbir şeye benzemeyen garip bir aletti. Aparatı [Envanter]’ine koydu ve ateş topunun çarptığı noktayı kontrol etti. Ağacın kalın gövdesi yok olmuştu. 

 

Korkunç bir güçtü. Eski dünyasında büyülerle kıyaslarsa bu, [Beyaz Ateş Topu] kadar güçlüydü. Lecan bile üzerinde [Ayı Kral’ın Kürkü] olmazsa, bu saldırı yüzünden ölebilirdi. 

 

 

Gövdesinin bir kısmı ve birkaç yaprak tutuşmuştu ama sabah çiyi yüzünden ateş hızlıca kayboluyordu. Muhtemelen orman yangınına dönüşmeyecekti. 

 

Vagon yaklaştı. Fakat o, onlara gelmelerini söylememişti. 

 

“L-Lecan-san, neler oldu? Ateş topu gibi bi’ şeyin uçtuğunu gördüm.” 

 

“Saldırganlar arasında bir büyücü vardı, Chaney?” 

 

“Yale? (Öyle mi?)” 

 

“Dördünden birisi hâlâ hayatta. Eğer kanıt olarak kullanmak istersen, onu bağlayıp kanamasını durdurabilirim.” 

 

“Hmm, ne yapsam ki?” 

 

“Hey, Chaney-san. Acelemiz yok muydu? Ben de bu haydutların saklandıkları yeri bulmak istiyorum ama Lord’a haber vermeliyiz. Şu an acele etmemiz lazım.” 

 

“Doğru. Öyle yapalım.” 

 

“Dördünün de boynunda maceracı kolyesi vardı ve bakır renkliydiler.” 

 

“Ne?! O kolyeleri alıp birliğe teslim etmeliyiz. Maceracıların suçlulara dönüştüklerine inanamıyorum.” 

 

“Şey, Eda-san. Onları muhtemelen ya ölü maceracılardan aldılar ya da başka bir yerden çaldılar.” 

 

“Ne?” 

 

Anladım. Demek ki birisinde kolye olması onu gerçekten maceracı yapmıyor. O zaman, acaba bu kolyelerin amacı ne ki? 

 

“Burada işimiz bitti. Çok iyi! Hadi gidelim.” 

 

Vagon yolda giderken ova yoluna saptı. Şehri az çok görebiliyorlardı. 

 

“İşte, Vouka Şehri. Sonunda geldik. Ha? Eifun-san, yoldan çıktık. Farkında mısın?” 

 

“Eh, şehri görünce birden susadım. Nehirde elimi ayağımı yıkayıp biraz su içeyim.” 

 

“Ah, anladım. Şehre girmeden önce temizlenmek iyi bir fikir.” 

 

Lecan da vagonun içine girdi. 

 

Vagon nehir kıyısında durdu. Eifun şoför koltuğundan indi. 

 

“Kendinizi evinizde gibi hissedin millet.” 

 

“Aman Tanrım, susuzluktan öleceğim. Çok güzel.” 

 

“Ho ho. Oh? Chaney-san, sen gelmiyor musun?” 

 

Eifun, Lecan ve Eda’yı nehre doğru götürürken arkasını döndü. 

 

“Hmm, ben burada kalayım ya. Eşyaları bir anlığına bile olsa bırakmak istemiyorum.” 

 

“Ho ho. O zaman yapacak bir şey yok. [Uyku], [Uyku]!” 

 

Lecan ve Eda birdenbire yere kapaklandı. 

 

“Ne? Ne yaptın?!” 

 

“Onları uyuttum, şu maceracıları.” 

 

“Eifun-san, demek bir büyücüydün.” 

 

“Ho ho. Cahilin tekisin, değil mi? Sonuçta bunu uzun süredir saklıyordum.”  

 

Eifun göğsündeki cebinden bir şey çıkarttı. Bu, saldırganların kullandığı ateş topu atan aparatın aynısıydı.  

 

Chaney o apartın gücünü biliyormuşcasına Eifun’un elindeki şeye bakmaya başladı. 

 

“B-Bunu nereden buldun?” 

 

“Buldum işte bir yerden.” 

 

“Fakat neden bir arabacı gibi davranıyorsun? Büyücülük yaparak çok daha fazla para kazanabilirsin.” 

 

“Zaten çok para kazanıyorum.” 

 

“Kim ödüyor sana bu parayı?” 

 

“Ho ho. Gerçek müşterim ödüyor.” 

 

“Gerçek müşterin sana, beni öldürmeni mi emretti?” 

 

“Tam olarak öldürmemi değil ya. Kahverengi torbayı şehre getirmemi istedi.” 

 

“Demek beş yıl boyunca beni kandırdın.” 

 

“Ho ho. O kadar da uzun bir süre değildi ya. Anlarsın, gerçek memleketim Kogurus.” 

 

“Kogurus… Demek Boydlu değildin. Kagurus, Zaikaz’ın merkezinin bulunduğu yer. Eifun-san, yoksa…” 

 

“Gerçek adım Eifun değil, Marakis.” 

 

“S-Soğukkanlı Marakis. Fakat senin idam edilmiş olman lazımdı.” 

 

“Hoho. Yine de gerçek korumayı uyutmak, şu bayan ve kurt adamı işe almak gibi birçok şeyle uğraştım. Bayan beklediğim gibi işe yaramazdı ama kurt adam konusunda yanılmışım. Öyle zalim bir yüzle nasıl bu kadar düşünceli olabiliyor ki? Müşterisine zarar vermeden ve eşyalarını çalmadan, normal şekilde onu koruyacağını kim düşünürdü ki? Bilakis, ne olur ne olmaz diye hazırladığım dört profesyoneli de halletti. Onun yüzünden şimdi her şeyle benim ilgilenmem gerekiyor. Bayağı dolambaçlı bir yoldan ilerledim. Umarım beni [Doğruluk Çanı]’ndan sayarlar. Sanırım her şeyi istediğin gibi yapamazsın, ha?” 

 

“Demek o dördü maceracı değildi. Seninle mi çalışıyorlardı?” 

 

“Tam olarak öyle denmez ama onlara emir  veren bendim.” 

 

“Lord’un köşkünde, surları onarırken şartname birisi tarafından çalındı. Senin işindi, değil mi?” 

 

“Hoho. Tabii ki de. Ah, anılar anılar. Şimdi, senin için ölüm vakti.” 

 

“Lütfen beni öldürmeden önce, bana şunu söyle. İşverenin, Zack Zaikaz mı?” 

 

“Evet.” 

 

“Tamamdır, Lecan-san.” 

 

Chaney, tamamdır, dediği anda Marakis’in kılıcı tuttuğu sağ kolu Lecan’ın kılıcı tarafından kesildi. 

 

Marakis sol eliyle yarasını tutarken Lecan’a döndü ve olaylara inanmayan gözlerle onu izlemeye başladı. 

 

“A-Ama nasıl? Üstünde [Uyku] büyüsü kullanmıştım.” 

 

[Uyku]’nun etkisini, o büyüyü yaptığı anda engellemişti ama Lecan bunu anlatmayı düşünmüyordu. 

 

Birinin sırları hakkında börbürlenmesi hem hoş değil hem de tehlikeliydi. O, şu an bunlardan birine tanık oluyordu.  

 

Bunu söylemesine imkân yoktu. 

 

Lecan hiçbir şey söylemeden kılıcını kaldırdı ve Marakis’in boynuna vurdu. 

 

Prev
Next

Comments for chapter "C2Bölüm 1-10"

MANGA DISCUSSION

Discord

BELKİ BUNLARI DA BEĞENİRSİN

27202
The Ride On King
2 Ocak 2021
20982
Yankee wa Isekai de Seirei ni Aisaremasu
11 Temmuz 2021
00091-super-god-gene-web-novel-193×278
Super God Gene
1 Kasım 2021
50727
The Reincarnated Inferior Magic Swordsman
14 Haziran 2021
Tags:
Novel

©2020 ArazNovel Tüm Hakları saklıdır.

Sign in

Lost your password?

← Back to ArazNovel

Sign Up

Register For This Site.

Leave the field below empty!

Log in | Lost your password?

← Back to ArazNovel

Lost your password?

Please enter your username or email address. You will receive a link to create a new password via email.

← Back to ArazNovel