The Wolf Won't Sleep - C3Bölüm 1-02
Çevirmen: Arda
Düzenleyen: Ragon12
Vouke Şehri’ne varmadan üç gün önce Lecan, Chaney’i birden durdurdu.
“Chaney, bu şehirde çok fazla büyü canavarı mı var?”
“Hmm, büyü canavar mı? Ah! Evet, var. Şempanze ve kurt gibi büyü canavarları evcilleştirdiler. Şempanzeler [Uzun Kollu Şempanze]’lere (Zanvald), kurtlar da [Ağaç Kurdu]’na (Treuje) dönüştü. İnsanlar onlara büyülü canavar yerine, Evcil Şempanze ya da Evcil Kurt falan diyorlar. Diğer şehirlerde de bu tarz evcilleştirilmiş hayvanlar görülüyor ama iki türü de ev sahipliği yapan tek bu şehir var, sanırım.”
Lecan şehri [Varlık Sezme] ile taradığında şaşırtıcı derecede çok büyü canavarının olduğunu gördü. Bazı yerlerde ondan fazlası toplu halde duruyordu. Ayrıca böyle büyük bir şehirden beklendiği gibi mana kullanabilen insanları gösteren birkaç kırmızı nokta da vardı. Hatta bu kırmızı ve mavi noktaların arasında aşırı derecede güçlü olan birisi de vardı.
Chaney’e böyle bir soru sorması, Lecan için “Benim özel bir sezgim var.” demek ile aynı şeydi. Fakat şu ana kadar olan şeyleri düşünürsek Chaney zaten fark etmiş olmalıydı. “İnsanlar onlara büyülü canavar yerine, Evcil Şempanze ya da Evcil Kurt falan diyorlar.” böyle bir şeyi belirtmesinin sebebi, muhtemelen Lecan’ın bu dünyanın kültürü hakkında fazla bir şey bilmediğini hissetmiş olmasıydı.
Lecan, Vouka Şehri’ndeki ilk gecesini Chaney ayarladığı handa geçirdi. Handa sadece akşam yemeği değil, kahvaltı da veriyorlardı.
İkinci günün öğleninde Chaney’den ödülünü aldı. Chaney’den onu yetenekli bir eczacı ile tanıştırmasını da o zaman istemişti.
Chaney ona nedenini sordu. Lecan da durumunu anlattı.
Kendi kendine pek etkili olmayan büyü iksirleri yapıyordu. Bu, savaştan savaşa koşan birisi için zorunlu br şeydi. Ancak birtakım olaylar yüzünden, kendini evinden uzak bir yerde bulmuştu ve bu yerde daha önce hiç görmediği bitkiler ile doluydu. O bitkilerle nasıl iksir yapacağını bilmiyordu. İşer böyle olunca birkaç bir şey öğrenmek için bir eczacının çırağı olmak istiyordu. Ayrıca kendi yapamadığı iksirlerden de stoklamak istiyordu.
“Hmm. Bu demektir ki eczacıdan ihtiyacın olan bilgileri öğrendiğinde kendi yoluna gideceksin. Durum böyleyse, kayıt ücreti vermen gerekecek.”
“Eh, doğal olarak.”
“Yetenekli bir eczacının öğrencisi olmak da sandığın kadar ucuz olmayabilir. Ah, doğru! Senin gibi bir maceracı hem okuyup hem de işler alarak tüm masraflarını karşılayabilir. Ne türden iksirler yapmak istiyorsun?”
“Fiziksel Yenilenme ve Mana Yenileme iksirlerinden. Yani ana olarak bunları istiyorum.”
“Pekâlâ. Hmm.”
Chaney biraz düşündükten sonra bir eczacının adını verdi.
O kişi son derece yetenekli bir eczacıydı ama nedense hiç çırak almazdı.
Çoğu insan onun öğrencisi olmak istiyordu. Hatta Lord bile ondan astlarını büyük meblağlardan karşısında eğitmesini istemiş, o ise reddetmişti. Dahası, onları eğer ısrar etmeye devam ederlerse, şehirden ayrılmakla tehdit etmişti.
“O böyle birisi ama Lecan-san’ın ufak da olsa kabul edilme şansının olduğuna inanıyorum. Onun yetenekleri diğer eczacılara nazaran tamamen farklı bir seviyede. Reddedebileceğinin farkında olsam da, onun Lecan-san’a göz kulak olmasını istiyorum. Ayrıca… Hayır, boşver. Ona sorayım bakalım.”
Lecan başka bir şey isteyemezdi. Eğer yetenekli bir eczacının çırağı olmak söz konusuysa onun için harcaması gereken para ya da efor önemli değildi.
Chaney, Lecan’a bir ya da iki gün beklemesini söylediğinden, Lecan ona ucuz bir han sordu.
“Odalarının küçük olması ya da bok çukuru gibi bir yer olması önemli değil. Ne kadar ucuzsa o kadar iyidir. Uzun bir süre orada kalabilirim.”
“Haha. Sanırım biraz tehlikeli yerlerde kalsan da bir şey olmaz, anladım.”
ÇN: Diyalogu geçmişken bir konuya açıklık getireyim. Chaney ya da diğer karakterler bazen honorifik kullanarak, yani saygılı bir şekilde, bazen de dümdüz konuşuyorlar. Aradaki “sen – siz” dengesizliği bu yüzden.
“Tam burada. Bulunduğumuz yerden biraz uzak ama orayı bulma konusunda bir sıkıntı yaşayacağını sanmıyorum.”
“Teşekkürler.”
Konaklama ve yarınki kahvaltı ücreti çoktan ödendiğinden, Lecan şimdilik aynı handa kalmaya karar verdi. Üçüncü günde de direkt olarak mekanı kontrol etti.
Maceracı kız, Eda, bu süre zarfından odasından hiç çıkmadı. Muhtemelen uyuyordu.
O gün Lecan, şehirde dolandı ve akşama doğru da Chaney’in tarif ettiği hana gitti. Geceliği bir bakır olan ucuz bir handı.
Buna rağmen yatak hasırdandı ve kokmuyordu. Ayrıca çarşaf da şaşılacak şekilde temizdi. Hatta lavaboda su bile vardı. Yemek için ekstra para ödemişti ama yemeğin tadı güzeldi ve ödediği miktar da gayet cüzi bir miktardı.
Sonraki gün Lecan, yorgulunğunu geçirmek için biraz uyudu. Han görevlisine bu gece de kalacağını haber verdikten sonra çarşıya indi. Dükkânları biraz dolaştı ve alması gereken birkaç şeyi aldı.
Akşam olmadan önce hana döndü. Bir gecelik ücreti ödedi ve odasına çıktı. Dünkünden farklı bir odadaydı. Bu tarz hanlar, bir günden fazla kalacağınızı söyleseniz bile, odanızı size özel olarak ayırmazdı.
Lecan eşyalarını [Depo]’sunun içine koydu.
Birden aklına bir şey geldi. [Depo]’sundan yemekleri çıkardı ve inceledi. Bazıları kesinlikle yenmeyecek durumdaydı. Onları atmak zorundaydı. Birkaç tane daha eşya çıkarttı ve onları da inceledi. Büyü iksirlerinin çoğu kullanılamaz hâldeydi.
“Şansa bak…”
Lecan yemek için aşağı indiğinde, Chaney’in habercisi geldi.
Haberci Lecan’ın odasına girdi ve Chaney’den gelen mesajı Lecan’a iletti. Muhtemelen kalabalıkta söyleyemeceği bir şeydi.
Eczacı, Lecan ile görüşmeyi kabul etmişti. Ayrıca haberci, eczacının dükkânının yerini gösteren bir harita da verdi. Çırak olarak kabul edilip edilmeyeceği Lecan’a bağlıydı.
Tabii ki haberci, Chaney’in dükkanını yerini gösteren bir harita da vermişti.
“Ustam müzakereniz sonuçlandığında dükkanına gelmenizi istedi.”
Açıklamasından sonra haberci geri döndü.
Sonraki gün Lecan, Eczacı Shiira’yı görmeye gitti. Evinin konumu biraz karışıktı.
Dış duvarın kenarında, çarşıdan uzak bir yerdeydi.
Sıra sıra eski ve büyük evlerin, muhtemelen evlerin gerçek sahibi olmayan, fakir halk tarafından kullanıldığı bir yerdi. Harita onu böyle yerlere götürüyordu.
Dar patikalaradaki sayısız kavşaktan geçtikten sonra, tamamen çitlerle çevrili bir yere ulaştı.
Çitlerin ardından büyüyen bitkilerin tıbbi bitkiler olması gerekiyordu fakat tamamen tuhaf, zehirli gibi gözüken çimler ve kısa ağaçlarla doluydu.
İleride, uzakta tahta evi görebiliyordu. Bu şehirdeki evler taş ve tuğladandı. Böyle tahtadan yapılmış bir ev görmek garipti.
Tavanı, tek katlı bir ev için fazla uzun görünse de, gözle görülebilen ikinci bir katı yoktu ve evin ortasının yakınlarında anormal derecede büyük bir baca vardı.
Ayrıca nereye bakarsanız bakın, eve giden bir yol da yoktu.
Haritaya göre, en sağdaki çiti iterek içeri giriliyordu.
Çiti geçtikten sonra kavisli çimler tarafından gizlenen yolu gördü.
Yolun sonunda bir kapı vardı ama o kadar yer arasından burada olması…
Lecan haritayı ilk gördüğü andan beri kuşku içindeydi.
Burası ne olursa olsun yaklaşmak istemediği bir yerdi. Yine de harita onu buraya, en güçlü zindan sonu canavarlarının sahip olduğu manaya benzer manası olan kişinin bulunduğu yere, yönlendirmişti.