No Game No Life - C3Bölüm 01-3
——Bu, kesinlikle normal kuralları olan bir satranç oyunuydu.
Söz konusu Shiro’ysa, kazanmak kolaydı… Basitçe, kaybetmek de onun için kolaydı.
Hatta, Şah yenildiği sürece kaybederdi.
Yalnızca bunu yaparak, her şey mühürlenecekti.
Abisiyle birlikte geçirdiği hatıralar ve zaman —— kaybolacaktı.
Onunla ilk tanıştığı zaman, bir kişi olarak yaşadığını hissetti.
Bir üniforma giydiği zaman, “sevimli” diye övüldü.
Bir daha asla dönmeme niyetiyle okuldan döndükten sonra, kendine sarılıp ağladı; kendi başına hiçbir şey yapamadı, kendini kibarca aşağıya çekti.
Abisi… Herkesten daha önemli olan abisi, onunla geçirdiği zaman——
Bu adımdan sonra—— her şey hiçliğe gömülecekti.
(——…!)
Abisine dair o anılar sahte olsa bile, söylediği her cümle Shiro’nun aklından ışık hızıyla geçti.
Aynı zamanda, Shiro, —biraz değerlendirdikten sonra— hamlesini yaptı.
Jibril gözlerini kapattı ve sessizce mırıldandı:
“Sahip, neden… Kazanmak istiyorsun?”
Evet—— Gülünçtü, satrançta birini kaybetme pozisyonundan kazanma pozisyonuna geçirebilecek bir hamleydi.
Jibril onun ruh sağlığını sorguladı ve cevap zar zor duyulur cılız bir sesle geldi.
Ancak, seste, Jibril ve Steph’i geri adım atmaya zorlamaya yetecek kadar cesaret vardı.
“…Çünkü… 『 』…YENİLGİYİ KABUL ETMEZ!”
Loş odada, sese, boğulma sesi eşlik ediyordu.
Battaniyeyi geri çekerek, gözyaşları yanaklarından aşağı süzülen Shiro, abisini düşünmeye başladı.
Okulun ilk gününden sonra ağlayarak eve geldiği o günü, abisinin söylediği kelimeleri hatırladı.
——Shiro, biri, değişimin mümkün olduğunu söylüyorsa gerçek midir?
Uçmayı can-ı gönülden istersen kanatların çıkar mı? Sanmıyorum.
Değişen sen değilsindir, yalnızca uçma vasıtasını bulman gerekir, değil mi?
Tek yol, gökyüzüne yükselmeni sağlayacak fikirler yaratıp formüle etmektir.
Uçamadığım halde neden boşboğazlık ettiğimi sormak isteyebilirsin——
Ama bunu ağırdan alıp Shiro’nun kanatlarla gökyüzüne yükselmesini sağlayacak bir yol düşünebiliriz…
İşe yaramaz bir abi olsam da, seninle birlikte düşüneceğim. —— Bu kelimeleri unutsa nasıl yaşamaya devam edecekti?
Abisine dair anıları onun [var olma sebebi]ydi, abisine dair anıları mühürlerse ne yapardı?
Bunlar gerçekten yerleştirilmiş anılarsa, gerçekten zalimce bir oyunu kaybetmiş olmalıydı.
Böyle bir şey yüzünden —— böyle bir şey——
Çok zalimceydi!
“Nii… Hayır… Abimi unutmaktansa—— ölsem daha iyi!!”
Kısılmış sesiyle bağırdı, Jibril ve Steph derin bir nefes aldılar.
Bu Jibril’den, onun yıkılmasını önlemek için gelmiş bir teklifti.
Bu reddedilişle, Jibril lal kesildi.
Titreyen Steph ağzı açık kalmışken Jibril sessizce başını eğdi.
“B-Bu… Çok emin olmasam da…” Steph’in kelimeleri zar zor anlaşılıyordu.
Yalnızca Shiro’yu rahatlatmak istemişti —— ve fikrini pat diye söyleyiverdi.
“Shiro için, Sora var, değil mi? Öyleyse, Sora burada olmadığı için Shiro’nun bu hale gelmiş olması —— onun gerçekten de var olduğu anlamına gelmez mi?”
——ve onun şu cümlesi…
“Öyleyse onun böyle bir durum yaratmış olmasının bir nedeni olmalı, değil mi?”
——içinde bulundukları kötü vaziyete bir umut ışığı getirdi.
Sadece Steph bunun farkında değildi.
Jibril ve Shiro gözlerini büyüterek zaman durmuşçasına hareket etmeyi kestiler.
“Ö-örneğin, durum açıklanamıyorsa ve herkesin hafızasını silmiş olan kurallarsa——“
“Ah, hayır, öyle değil —— demek istediğim~”
Steph’in kelimelerini duyunca ikisinin de nefesi kesildi.
“——Ya oyun hala devam ediyorsa?”
Jibril, cam gibi gözleriyle ileri baktı.
Belki de Shiro’nun bakışlarının arkasındaki anlamı anlamıyordu, Steph kekeleyerek devam etti.
“Yani, yaaaani —— hafızalarımızın karıştırılmış olmasının sebebinin [Kurallar] değil de oyunun nüfuzu olma olasılığı? Demin Shiro’nun dediği gibi, yalnızca o kişiyle ilgili hafızalarımızla oynanmışsa… Sora denen kişi hepimizin rızasını alarak oyunu başlatmıştır ve oyun… Henüz… Bitmemiştir… Bu…”
Özgüveninin dalgalanmasıyla Steph sessizce devam etti ama onun tahminini duyduktan sonra Shiro yüzünü kaldırdı.
“——bunu… Bunu kanıtlayacak her hangi… Herhangi bir kanıtın var mı..?”
Gözünden kaçırdığı hipotezleri dinledikten sonra Jibril, şu kelimeleri zorlukla çıkarabildi.
“Ka-kanıt… A-ama —— sadece bir şeylerin [tuhaf] olduğunu hissediyorum.”
Evet, bir temeli olmadan —— işte buydu.
Steph, bir şeyleri önceden düşünmeden söyleyecek tipte bir insandı.
“O kişinin [kaybetmesi] —— kesinlikle garip.”
Jibril’i suskuna çeviren o kişiydi —— Shiro mu yoksa Sora mı olduğu belirtilmemiş.
——Steph’in tahmini boşluklarla doluydu.
[Kurallar]ın gerçekten bu derece büyük bir değişime yol açıp açamayacağı ya da…
Bir kişiye dair, temsilci hariç, her şeyi ortadan kaldırabilmesi bir yana —— Shiro oyunu reddedebilirdi. Tüm bunlar anlaşılamazdı.
Ama Steph’in hipotezi doğruysa, çok daha endişe verici bir soru, tartışılmaz bir gerçek gün yüzüne çıkıyordu.
Bu —— Elkia’nın kralı, İnsanlığın Kralı, tanrıyı yenmiş olan kendi efendisi, Flugel’in etkisi altına düşmüştü ve yaklaşan Doğu Birliği’ni topraklarına katmada pay alma bile… kayıp mı edilecekti? Bu tür bir düşünceye sahip olmak, ondan duyulmamış bir şeydi.
Steph’in hipotezi doğruysa, bu anlaşılamaz durum, düşmanın sebep olduğu bir şey değildi.
Zaferi garantiye almak için oluşturulmuş bir durum muydu——?
“Bu durumda —— doğrulamanın bir yolu var.”
Başını salladıktan sonra, Jibril devam etti:
“Kesinlikle, [Kurallar], belirli bir nesne ya da kişiye ilişkin tüm hafızayı ortadan kaldıramaz. Ancak, ya——“
——bu, yalnızca en zor şartlar altında sonuçlandırılabilecek bir şeydi.
“Bu Sora’nın, sahibimin abisi olduğu farz ediliyor, öyleyse, iddiayı kabul etmek için [İnsanlığın temsilcisi] statüsünü kullandıysa, herkesin, ona ilişkin her şeyi içeren hafızasının [yok olması]na sebep olması mümkün.”
Jibril’in tahminini duyan Steph aniden anlayıp şu cümleyi kurdu:
“Yani, başka bir temsilcinin hafızasından yok olamıyor —— ve başka bir ırktan birine sorduğumuz sürece!”
“Evet, onaylamak için hemen Doğu Birliği Elçiliği’ne uzay değişimiyle gideceğim —— ve ayrıca…”
Kapının önünde diz çökerek başını eğdi.
“… Sahibime karşı kazanma gibi bir düşünceye girmiş olan benim için böyle bir davranış kesinlikle affedilemez. Her türlü cezayı kabul etmeye razıyım, ancak —— öncelikle biraz zaman rica ediyorum.”
Cümlesini sonlandırmasıyla Jibril aniden yok oldu…
Hava, kütle aktarımının sebep olduğu boşlukla doldu, geride yalnızca bir esinti bıraktı.
Tek başına bırakılmış olan Steph nasıl tepki vereceğini bilemedi ama yine de kapıya doğru dönüp:
“Ah, ıııh… Shiro, Shiro… İyi misin?” dedi.
Ancak, bu kez, Shiro’nun kalbi, diğer her şeye tamamen sağır olmuştu.
——Abisinin varlığının ihtimali.
Bu olasılığın sunumuyla, önceden donmuş olan düşünceler, hızlı devinimi başlatmak için yeniden aktive oldu.
Sora —— abisinin varlığı, bunu kesin bir kanıta çevirmek için öncelikle bu işin [köklerini] kazımalıydı.
Ağır bedenini yatakta kaldırarak odanın merkezine doğru yalpaladı.
Yaşlı yakut gözleri genelde yarı açık durumdaydı.
Ancak, bu kez, tüm odayı tararken gözleri sonuna dek açıktı.
Düşünceleri hızla beynine akarken odaya etraflıca bir göz attı, bir toz zerreciğinin dahi gözden kaçmasına izin vermedi.
(…Eğer Nii… gerçekten varsa, öyleyse neden… bu durumu yarattı…)
Hipotezler doğruysa, bu durum, abisinin oluşturduğu bir şeydi.
Bu hareketlerin nedeni —— abisinin düşüncelerini okuyabilseydi mümkündü, ama…
——abisinin düşünce gelişimi, okunamayacak bir tarz; bir savaş için kışkırtırken kolayca gülümsemek…
Shiro, o seviyeye asla ulaşamayacağını hissetti lakin onun düşüncelerini canlandırdı ——?
…İmkansız, Shiro yapamayacağını biliyordu.
Ancak, açıkça arkasında bir iz bırakmışken abisinin yaptığı çok açıktı. “…Nii… Asla —— kaybetmez…”
——Kesinlikle, 『 』asla kaybetmez.
Öyleyse —— bu durumu kabullendi, abisi ona inanmıştı, o abisine inanmıştı, onun yarattığı bu delirtici durumu kabul etti.
Neden —— onun bunu fark etmemiş olması… Shiro saçını çekmekten kendini alamadı.
(——Ben çok… aptalım! Nasıl bu kadar aptal olabilirim!)
Bu kadar kolay paniğe kapılarak, [Abisinin gurur duyduğu kardeşi] olmayı nasıl bekleyebilirdi?
——Yalnızca bir parça hafızası kaybolmuştu.
“… Nasıl Nii’mden… şüphe duyabildim!”
Ama, bunun, kendini suçlayacak zaman olmadığını düşünerek duygularını bastırdı.
Abisi ona inanıp bu [durum]u ona emanet etmişti —— işi bitirmeliydi.
——beyni patlasa da sorun değildi ——— her şeyiyle harekete geçince, Shiro’nun beyni cevap verdi.
Shiro’nun küçük kalbi hızlı girdilere yanıt verirken başı, daha çok oksijen alması için komut verdi.
Shiro, vücudundaki hızlı ısı artışını fark ederken tüm hafızasını gözden geçirmeye başladı.
Sora’nın kelimelerini, jest ve mimiklerini bir filme çevirerek onunla ilişkili her şeyi filtreden geçirdi.
Bu durum [şimdi] abisi tarafından planlandığından, izler kesinlikle var olmalıydı.
Abisine dair son anılarında anlamadığı bir şey söylemişti.
——Shiro, ikimiz her zaman biriz.
“… Biriz, hayır… Nii… Shiro’yu yalnız… bırakmayacak…” Neden Steph’in olması gereken odada uyanmıştı? Neden şüphe etmemişti? Neden fark etmemişti!
Shiro dudağını ısırdı, abisiyle kıyaslanamayacak olmasının nedeni muhtemelen buydu.
Bu kadar basit bir cevap —— demektir ki Sora, abisi ——
(… Tam buradan —— başlamıştı!)
Yatak odasına bakan keskin gözlerinde hiç gözyaşı yoktu.
5 adım kaldı
… Ben… Sora, yaşım… unuttum.
Gurur duyduğum küçük kardeşim, Shiro, 11 yaşında. Güzel beyaz saçları ve yakutumsu kızıl gözleriyle küçük bir güzellik.
Sorun değil, yine de hatırlayacağım.
“Shiro, orada mısın?”
Birinin onayladığını hissettim. Beynimin, vücudumun ve hafızamın bakıma ihtiyacı olsa da, zar zor da olsa onayın Shiro’dan geldiğini fark edebilirdim. “Shiro, hâlâ orada mısın?”
Bir kez daha onayı hissettim. Bu benim dayanağım olmuştu.
Hafızamın büyük bir kısmını kaybetmiş olsam da bir şeyi anlıyordum.
Beklentilerimin de çok ötesindeydi.
Görüşüm bulanıklaşmış, el ve ayaklarım uyuşmuştu.
Sayısız ses duyabiliyordum —— ama tüm bu sesler kime aitti? Neredeydim? Bunlar artık hatırlayamadığım şeylerdi.
Her şeyi kaybetmenin bu derece korkunç olduğunu asla idrak edememiştim.
“Shiro… Ben muhtemelen yakında… Bu şekilde ——“
Bu kez üç onaylama hissettim, ancak, bu kez tolere edebilirdim.
Sonra bir fısıltı duyuldu —— “Biliyorum…..”
Bu cümleyi duyan Sora, ondan rica etmeden önce acı bir şekilde gülümsedi.
“Bana bir iyilik yapabilir misin? Elim… Artık hiç his kalmadı… Haha.”
Güçlü bir onur duygusuyla dolu gülüşümle devam ettim.
“Her yer olur, ama lütfen beni tutabilir misin —— yoksa çıldıracağım.”
Omuzlarım sıkıca tutuldu, içime bir nefes çekerken beni güvende hissettirdi.
Sonra —— piyonu ağzıyla kullanarak, tahtaya yerleştirdi.