No Game No Life - C4Bölüm 05-1
Çevirmen: Uchuujin Düzenleyen: ggurcan
Sahilde sohbet ederken arkadan gelen sesleri duydu.
Karanlıkta tek başına yürüyen Miko, aya baktı ve kendi kendine mırıldanmaya başladı.
“…Onu sınadığımı- Fark etti mi?”
Hayır…
Miko kafasını salladı kendi sözcüklerini inkâr etti.
Bunu öğrenmiş olsaydı bile o adamın hareketleri değişmeyecekti.
Başlangıçtan beri Sora- hiç Ino’yu feda etmeyi düşünmemişti.
Kalp atışlarının sesi en baştan beri hiç değişmedi ve inanılmaz rahat gibi görünüyorlar.
-Evet, Miko Sora ve diğerlerini sınıyordu.
Eğer Miko o konumda olsaydı aynı kararı vermeye zorlanırdı, ne yapmalıydı?
Bu oldukça mümkündü- Hayır, Ino’yu feda etmeyi seçeceği su götürmez bir gerçekti.
Çünkü gereksiz bir riskti ve sadece bir kurbanla birden fazla şey elde edebilirdi.
Çünkü daha fazlasını istemek- [İdealizm] olurdu.
Ve onun için ideallerinden vaz geçmek-
-Onun sınırıydı.
“…Onlara güvenebilir miyiz?”
O ikisi olsaydı, basitçe sınırlarını aşarlardı.
Sadece bunu onaylamak için- Miko onları test etmek için [Ino’yu kurtar ya da Feda et] kararını kullandı, gözlerini kapattı.
Sora ve Shiro- onun gibi [Onu Feda etmeyi] seçerlerdi…
İnatla onları [Sınayıp] Sora ve Shiro’nun onun yapamayacağı sınırları aşmalarını sağlamaya çalışıyordu.
-Kendini cezalandırmak için, hayatının geri kalanında suçluluk duygusu ile yaşamak için kasıtlı olarak Hatsuse Ino’yu feda etmeyi seçmişti ve –
“…Belki gerçekten de onlara güvenebilirim.” Bu noktada Miko sonunda anladı.
Onun arkasından gelen gürültü- Immanity, Werebeast, Flugel ve hatta Dhampir.
-Sora ve Shiro [Irk ayrımcılığı] kavramına sahip değildiler.
“…Eğer onlarsa- belki de onlara güvenebiliriz.”
Konuşurken göğsünü tuttu.
Miko uzun zaman önce unuttuğu- bir duyguyu hissetti.
Kan kırmızısı aya bakarak kendi kendine mırıldandı.
『』 『』 『』
“Jibril.”
“Buradayım.”
Sora’nın çağırdığını duyunca Jibril hemen arkasına ışınladı.
“İmparatoriçe’nin nasıl kış uykusuna yattığını ve nasıl uyandıracağımızı biliyorsun değil mi?”
Plum’la karşılaştıklarında durumu onlara açıklayan Jibril’di.
“Evet- ama bu bilgi yanlış…”
Tekrar azarlanacağını düşündü, Jibril’in sesi yumuşadı ama sonra Sora dedi ki:
“Öyle değil, bu bilgiyi nereden öğrendin?”
“Anavatanım- Avant Heim.”
Sora beklenmedik bir şekilde umutsuzca devam etti:
“…Her neyse FlUgellerin işleri yapma yolu bu, dünyanın her yerinden her türlü yazılı kaynağı toplamış olmalısınız değil mi?”
“Evet, tabii ki ♪”
Jibril gururlu bir şekilde başını salladı.
Onun ifadesine bakınca çaresizlik içinde acı bir gülmekten başka bir şey gelmiyordu elinden, “Boşver” diye düşündü ve elindeki durumu düşünmeye devam etti.
-İmparatoriçenin oyununu yenmek.
Kimsenin bilmediği ve pratik olarak bulamadığı zafer koşullarını bulmak için oldukça sınırlı yollar vardı.
Ama- hala bir yolu vardı.
Bilgiye- ihtiyaçları vardı ve,
“Steph, Son kralın kitabında bilgi aramak için Izuna ile birlikte çalışın lütfen.”
“-Huh?”
“Elkia Kıtası ile ilgili esasen Sirenlerin denizlerini sınırlıyorlar.”
Ve Sonra- Sora dedi ki:
“Doğu Federasyonunun oyununu açığa çıkaran kralın, komşu ülkelerle ilgili başka hiçbir araştırma yapmayacağına inanmıyorum.”
Asil özlemleri olan aptal bir kral gibi davranan bir adam- muhtemelen tam bir cevabı olamazdı.
Çünkü o yapabilseydi, imparatoriçe şimdiye kadar uyanmış olurdu- ama-
“…Cevap olmasa bile, bizi ona götürecek gözlemleri olabilir.”
Sora’nın krala güven duyduğu gözlerini görünce büyük babasına güvendi.
“Lütfen Steph.”
“-Pekâlâ, bunu bana bırak.”
“…Anladım, lütfen.”
Izuna ve Steph aynı anda kafalarını sallayarak onayladılar.
“…Um, bunun hakkında…N-Ne yapmalıyız?”
“Ah, evet Jibril, Shiro ve ben…ve Plum, sende bizle gel.”
“Oh, p-pekâlâ…huh nereye gidiyoruz?”
“Daha önce söylemedim mi? – Üç ırkı feth etme peşindeyiz, iki değil.”
Sora bir gülümseme ile devam etti:
“Pekâlâ, kazanma şartlarının net olmadığı bir oyun hakkında bilgi edinmek için, tek kesin yol daha önceki oyunların kayıtlarına bakmaktır ve karşılaştırarak kazanma şartlarını öğrenebiliriz- bu yüzden önceki kayıtları bulabileceğimiz yer neresi?”
…
-Yarım saniye sonra.
Boğucu bir ses duyuldu ve bir diğeri- ama bu tamamen diğerinden tamamen farklı bir anlam taşıyan bir sesti.
“Sonunda- Sonunda! Bizi yönetecek yeni bir usta Flugel tahtına oturacak- ah böylesine büyük bir günün bu kadar erkenden geldiğini düşününce!”
“Kyaaaaaahhhhh lütfen hayır! Bu tür canavarların inine girmek istemiyorum!”
Jibril yere diz çöktü ve etrafındaki tüm kumları uçuran bir kuvvetle dua etmeye başladı.
Ve Plum’ın mücadele sesleri geliyordu, kaçmaya çalışırken bağırıyordu ama Jibril tarafından engelleniyordu.
Sora bu karmaşayı görmezden geldi ve Shiro’nun elini tuttu.
Hafifçe kafasını salladı.
“Pekâlâ, hadi gidelim- [Avant Heim’e] gidiyoruz.”