No Game No Life - C5Bölüm 01-1
Çevirmen: Uchuujin Düzenleyen: ggurcan
“Waaahhhh!”
-Elkia Federasyonunun başkenti, Elkia.
Immanity’nin son kalesi- [On Altı Irk] arasındaki en düşüğü.
Sadece birkaç ay öncesine kadar, yok olma eşiğinde olan son şehri kalan bir ülkeydi.
Ancak şimdilerde Doğu Birliği gibi büyük bir denizci ulusunu yutarak, daha önce görülmemiş bir hızla topraklarını genişletti.
Kralıktan milletler topluluğuna evriminin ateşli bir şekilde ilerlediği bu milletin kalesinde bir çığlık yankılandı.
-Aniden.
Şehirde çalışan son derece meşgul işçiler için sanki zaman bir anlığına dondu ama sadece bir an içindi ve kısa bir süre sonra işlerine devam ettiler, hiçbir şey olmamış gibi görünüyordu.
Evet-Normal bir durumdu ve oradaki herkes buna alışmıştı.
Herkes yine [O kişinin] bağırdığını biliyordu.
Ve bu kişinin kargaşaya neden olmasının sebebi, muhtemelen olabildiğince normal bir sebepten kaynaklanıyordu. Açıklanamayan bir sempati duygusu kaleyi hedeflerken, herkes işine geri döndü.
“Argh!! Sen bir aptal mısın? Sen bir aptalsın! Sen bir aptalsın değil mi!?”
Kızıl saçlı kız, kelimelerini bir kez daha ustaca seçti.
-Stephanie Dora, genellikle Steph olarak bilinir.
Dora ailesinin başı olarak düşes unvanına sahip ve önceki kralın torunu, gerçek bir prenses. Bu genç hanım birçok lütufla doluydu. Şimdi- kesin olarak- ondan yoksun bir halde. Bir sandalyeye tünemiş, saçlarını yolup gökyüzüne doğru bakıyor ve ağlıyordu.
“…Kim aptal, desu?”
Bu soruyu Steph’in yanında oturan Werebeast sordu- Izuna Hatsuse.
Tahmini yaşı tek haneliydi. Genç kız geleneksel Japon kıyafetleri giyiyor, tilki gibi büyük kulakları ve kuyruğuna sahipti. Elindeki kitabı ters tutuyordu ama Steph’in bunu işaret edecek zamanı yoktu.
“Sora ve Shiro’yu kast ettim, hayır kendimi! Ne dedim-bana bırak~argh!! Ben bir aptal mıyım? Ben bir aptalım!!”
Kollarını genişçe açarak bağırmaya devam etti.
“Önceki kralın kütüphanesinde Sirenlerin imparatoriçesinin kış uykusuna yatmasının gerçek sebebini bulun!! Bunu bana bırakın!! Bu tamda bir aptalın söyleyeceği bir şey değil mi!? Burada kaç tane kitap olduğunu düşünüyorsun?! Ve söylemek istediğim şey!!”
Bir süre durdu ve çevresindeki tüm raflara baktı.
“Neden ve nasıl var olduğu bile belirsiz olan bir bilgi için bu kitapları araştırma görevini kabul ettim?!”
Önceki kralın gizli odasındaydılar- Gizli kütüphanesinde. Eski kral diğer ülkelerin- büyü ve doğaüstü güçlere sahip diğer ırklar- ardında yatan sırları ortaya çıkarmak için aptal rolü yapmıştı ve sadece bir insanın yapabileceği stratejilerle üstesinde geldi.
Bu kayıtlar için hayatını harcadı- Bu büyük adamın mirası, odanın tüm duvarlarını kaplıyordu.
Bu büyük çalışmasında binden fazla kitap yazdı ve kütüphaneyi tamamen doldurdu.
Yazılı tarihe göre düzenlenmiş olsalar bile- Önceki kralın Sirenler ile ne zaman etkileşime geçtiği belli değildi bu yüzden tek tek incelemesi gerekiyordu. Steph onların görevi başlarından saldığını anlağında acı içinde çığlık attı.
Ve en kötü kısmı da-
Neredeyse ağlayarak, Izuna’yı işaret etti, kitabı ters tutan Werebeast kızı.
“Sora nasıl bana yardım edebileceğini düşündü? Immanity dilini okuyamıyor bile!”
“Steph-kou, çok ses yapıyorsun, desu. Şu an üzerinde çalışıyorum lanet olası, desu.” (Ç.N: -Kou saygı eki lortlara söylenirmiş.)
—Pardon?
“B-Bekle, biraz geri alabilir miyiz? Bana demin ne diye hitap ettin sen?”
“…? Kahrolası büyük babam ‘Steph bir düşes’ demişti, desu.”
“Neden kısaltmak zorundasın? Bana hakaret ediyormuşsun gibi geliyor!!”
“…Neden, desu ? Steph-kou.”
Izuna kafası eğik bir biçimde Steph’e baktı.
“Ah, aaahhhhh, yuvarlak cahil gözlerle bana hakaret etme! Uyku yoksunluğum başka bir gizli kapı açmama neden olursa bunu nasıl telafi edeceksin?!”
Steph hayal kırıklığı içerisinde masanın bir kenarına başını vururken Izuna soğukkanlı bir şekilde cevapladı:
“Steph-kou, dur artık, hadi çalışalım, desu. Büyük babam bizi bekliyor, desu.”
“…Guh…h-haklısın, böyle ağıt yakmanın bir faydası yok.”
Evet, onun büyük babası- Hatsuse Ino Sirenler tarafından rehin alınmıştı.
Izuna da yorgundu ama Immanity dilini öğrenmek için elinden geleni yapıyordu bu yüzden Steph’in şikâyet etmeye hakkı yoktu- Steph kendini sakinleştirmek için derin bir nefes aldı.
Daha sonra Izuna’yı düzeltti.
“Bahsetmişken Izuna… kitabı ters tutuyorsun.”
“…! Biliyorum, desu. Bir nedeni var tabii ki, desu!?”
Izuna hemen kitabı çevirdi, Steph onu düzeltmeye devam etti.
“Ayrıca, gerçekten karıştırmadıysan sorun yok ama Immanity dili Werebeast dilinin aksine yatay okunur!”
“-? Yatay ve dikey okuma arasında bir fark mı var, desu?”
Izuna yüzünde meraklı bir ifade ile gözleri genişledi.
“…Izuna bunu daha önce sormamıştım, kaç yaşındasın?”
Izuna soruyu duyduktan sonra parmaklarıyla saymaya başladı.
Güvensiz bir soruyla cevap verdi:
“…Sıfırdan saymaya başlamalıyım değil mi?”- Steph aniden anladı.
Izuna’nın Sora ve Shiro’ya yakın olması tamamen mantıklıydı çünkü onlar aynı türde insanlardı.
Video oyunların da dehaydılar ancak ondan başka hiçbir şey bilmiyorlardı.
Steph iç çekti ve başka bir kitaba geçti.
“…Izuna, bundan başlamalısın.”
“Bu ne tür bir kitap, desu?”
“Werebeast dillini öğrenirken çalışmak için okuduğum bir kitap, iki ülkenin de oyun biçiminde-”
“Oh, anladım, desu.”
Kelime oyununu duyar duymaz Izuna hemen kitabı kaptı ve hızlı bir şekilde sayfaları çevirmeye başladı.
Steph onun yeni motivasyonunu onayladı ve gerçekten en iyisini yapmaya çalıştığını biliyordu.
Ama o kadar hızlı okursa muhtemelen hiçbir şey anlamazdı-
Steph tavana baktı ve uzun bir nefes aldı.
“H…Her neyse, teker teker aramalıyım-”
Steph bu trajik sonuca vardığında…
Grmmmmmmglgrgl~~~
Bu trajik anını bir ses böldü.
“-Steph-kou acıktım, desu. Bana yemek getir, desu.”
Bir şeyler değişmiş gibi Izuna kitabı kapattı. Çok fazla enerji ve motivasyona sahipti- ve tabii ki büyük babasının kurtarmak için büyük bir isteğe sahipti. Ama bunu bir kenara bırakırsak Izuna’nın büyük gözleri hiçbir kötü niyet vermeden talep etti: Besle beni. Genç kız ayağı ile kulağını kaşıdı ve uzun kuyruğunu bir aşağı bir yukarı salladı. Bu sevimli manzara karar vermesi için Steph’e baskı yaptı:
1-Hepsini unut ve sadece bayıl.
2-Bu dayanılmaz sevimlilikte ki canavara yemek hazırla.
Bir süre cebelleştikten sonra- Izuna’nın sevimliliğine boyun eğdi.
“P-Pekâlâ… Boş bir mide ile hiçbir şey yapamazsın… Elimdeki malzemeler ile atıştırmalık bir şeyler hazırlayacağım.”
“Mm, balık yemek istiyorum ama kendimi dizginleyeceğim, affedildin, desu.”
Aynen böyle, Steph yavaş yavaş kütüphaneden ayrıldı.
…Bu arada hala Elkia kalesinde olduklarını hatırlıyorsunuz değil mi?
Steph sadece bayılıp Izuna’nın yemeğini aşçılara yaptırabileceği seçeneğini tamamen unutmuştu. Ama Steph bir hayalet gibi kütüphaneden çıkarken Izuna uzun kuyruğu ile onu takip ediyordu ve ona bunu hatırlatacak kimse yoktu.