No Game No Life - C5Bölüm 03-10
Çevirmen: sBa Düzenleyen: Arda
– Avant Heim – hafifçe büyük küplerin ortasında olduğu yer.
Orası, Jibril’in bir önceki konağıydı ki orası depolama ambarına dönmüştü.
Önemli parçalar, kitaplar ve benzerleri muhtemelen Elkian kütüphanesine taşınmıştı. Bundan dolayı, virane bir görüntüsü vardı.
Flügel uykuya ihtiyacı yok gibi görünüyor. Bundan dolayı, ne yatak ne de pencere vardı mekanda.
Kitaplardan başka şeylerinde tutulduğu gizli bir oda vardı ve Sora, Shiro ve Plum, ki dışarıda takılmaktan hoşlanmayanlar için, bu yer tam onlara gibiydi.
“Ah, Efendilerim, lütfen bunlara dokunmayın. Çünkü ihtimaldir ki, hayır, kesinlikle ölürsünüz.”
Bu uyarıdan sonra, onlar özellikle yapılan Büyük Savaş sırasında Jibril’in topladığı ganimetler ve kafataslarına dokunmama uyarısını dikkate aldılar, ki yapılan bu uyarı, ama-
“… İlginç…”
Odanın ortasının içinde, taahhütlere yemin etmiş binlerce Flügel’in topladığı bir yığın dolusu kitap vardı.
Dağ gibi yığılı bu kitap kulesinden Sora, bitkin hissetti ve kendi kendine söylenmeye başladı.
Kucağında oturan Shiro da elindeki not defterine bir şeyler yazmaya başladı. Mutsuzca dolambaçlı çizgiler çizmeye ve sabırsızlıkla inlemeye başladıktan sonra.
“… Efendilerim, biraz dinlenmek ister misiniz?”
İlerleme hızlarından bu ikisi de hiç memnun değildi, Jibril onlara durmasını önerirken.
– Oyun bittikten sonra, ikisi de oyunu kazandıktan sonra inanılmaz derecede çok sayıda kitap okumuşlardı, ilerlemeleri için gereken bilgiye bakmak için.
Jibril, aniden Gözlemsel Günlüğünü (İncil) okurken farkedebildi Sora ve Shiro’nun (Efendileri) en son uyuduğu zamanı – Plum gelmeden önceydi.
Bunun beş gün önce olduğunun farkına varınca, onlara tekrar önerdi. Sora kafasını karıştırıp sanki onu duymamış gibi yaparken.
“Burade kesinlikle on dokuz çeşit 「Kural」 var – ama neden uyanma şartları arasında hiç fark yok?”
“Acaba biz… buraya bir hiç için… gelmiş olabilir miyiz…?”
Oyunun sonunda, Plum bir büyü aktif etmişti, öyle ki içinde Phantasama’nın gücünü barındıran Azrael’i bile aldatan.
Plum, bundan sonra oldukça bitkin düşmüştü. Zayıf zayıf nefes alıp yerde yatarken bir yandan söyleniyordu.
Çok şey yapmışlardı. Acaba hiç manası olmayabilir miydi – Plum, depresyona girmiş gibiydi – ama bunun yerine Sora –
“… Sorun bundan çok daha büyük… Sizin için bunu kısaltacağım!”
Sora iç çekti ve Plum’a açıklama yapmak için döndü:
“Seiren’lerin İmparatoriçesi onların tam temsilcisidir. Bu gerçekten ötürü, bütün haklarını bahse koyarak uykuya yatmasının amacı, Seirene’ler için anlamı herhangi biri onu uyandıracak olursa, onların Irk Taşı alınmış olacak ki bu da ölümle eşdeğerdir – bundan dolayı onu uyandırma şartlarını sakladılar.”
“E-evet… Bu doğru…”
“Gizlenmenin nihai biçimi kimsenin bilmesine izin vermeme ki Plum bu yüzden şartları kendi kendine bulamıyordu.”
– Ama…
“Şimdi ki İmparatoriçe, İmparatoriçe olmadan önce uykuya yatmıştı. Bundan dolayı Seirene’ler, zaten olabilecek tüm metotları denemişlerdir – Bunun anlamı, bundan önce biri onun nasıl uyandırılacağını biliyordu ama bu şartlar muhtemelen biri tarafından değiştirildi.”
Buraya kadar her şeyi anlayabiliyor musun? Sora sordu, Plum anladım şeklinde kafasını salladı.
“Geçmiş sekiz bin yıldır, tabii ki de İmparatoriçe’yi uyandırmak için bir çok kişi oyunu oynadı. Bunların arasında beş ırktan fazlasının on dokuz tanesi Avant Heim tarafından kayıt edildi ve onlar eski 「Kural」’ları buldular. Bu bilgiyi bulduğumuz müddetçe ve bunları elimizde ki her şeyle ilişkilendirirsek, geçmişin izini tekrardan sürebiliriz ve İmparatoriçeyi uyandırmak için gereken şartları bulabiliriz – Bu benim ilk planımdı.
Shiro küçük ağzından hnng~ sesi çıkarttı ve Sora’nın dizlerine yığıldı – Beynini fazla yormuştu.
「Kural」 beş farklı ırkın dilinde yazılmıştı. Hatta onlar bütün kelimelerin anlamlarını ilişkilendirmiştiler – ama…
“-「İmpararotoriçe’yi uyandırabilecek kişi」– izini sürebileceğimiz limit buydu.”
Onu uyandırabilecek kişi – Bunun anlamı 「Onun sana aşık olmasını sağlamasan bile olur」.”
Her şeyi elde etmek için – 「Bütün hakları kazan」, bu varlığını onayladıkları tek kazanç ödülüydü ama bu aşamada onlar için bir anlam ifade etmiyordu.
Önemli olan neydi – Sora sabırsızlıkla söyledi:
“Neden ortada bir 「Kazanma Şartı」 yok – onlar yanlış detayları saklamış!”
Eğer「Onların bütün hakları」 önceki İmparatoriçe ölmeden önce alındıysa bu, onların hayatta kalmaları için çok fazla tehlikeli olmazdı.
Diğer kişilerin oyunu kazanmasına izin vermemek için, kazanma şartlarını mümkün olduğu kadar hızlı bir şekilde açığa çıkartırlardı – Buna rağmen, hiçbir kayıt yok…
“… En kötü… ihtimal…”
“- Huh?”
Plum, Shiro’nun mırıltısını duydu. Ona umutsuzluk içinde baktı; açıklamasını idda etmek için.
“…En başından beri… hiç kimse… kartları bilmiyordu,..”
“… İmparatoriçe’nin kendisi bile bilmiyor. Kazanma şartlarının ihtimalleri belirli değil – Örneğin…”
Sora derin bir nefes aldı ve konuştu, neredeyse sesini sıkıştırarak:
“…「Eğlendir beni. Nasıl yapacağını bilmiyorum ama bunu belirli bir şekilde yapman gerek.」– Bunun gibi bir şey.”
– Plum’ın gözleri bembeyaz olmuştu ve yığıldı kaldı. Dürüst olmak gerekirse, Sora da aynı onun gibi hissetti.
Eğer bu gerçekse – kimsenin onu uyandıramamasını sebebi, Plum’ın şartları bulamamasının sebebi – Aşk büyüsünün işe yaraması ama onu uyandıramamasının sebebi, ve –
Şartları tamamen neden gizlediklerinin sebebi bile – her şey açıklanabilirdi.
Başından beri kimse bilmediğine göre, saklamak için bir sebepte yoktu.
Bunun anlamı 「Uykuya dalmadan önce İmparatoriçe ne arıyordu」 – birinci bölüme geri dön.
“Ah~ kahretsin, bu kadının sorunu ne böyle!?”
Sora büyük hayal kırıklığına doygun bir sesle bağırdı, bayılıp kalmadan önce.
Shiro bile pes etmişti ve Sora’nın kucağında inliyordu, Plum göçüp giderken.
Bu sahnenin adı 「Umutsuzluk」diye adalandırılabilirdi ve bir sanat galerisinde sergilenebilirdi.
“… Öyleyse havayı değiştirmek için, hepinize geçmişte olmuş bir şeyi anlatabilir miyim?”
Jibril, hafifçe parmaklarını şıklattı ve bir anda evinin duyarları ve tavanı şeffaf bir cama dönüştü.
Sora yere uzandı ve gördüğü şey gecenin gökyüzüydü – hayır, değil.
Onlar atmosferik bir tabakanın kenarındaydılar – evren ve gezegenlerin ayrımının arasında.
Bunun anlamı burası evrendi. Anladığı zaman, aniden rahatlatıcı bir ses duydu, sanki bir balinanın çağırışı gibi.
“… Bu…?”
“Bu 「O」– Phantasma Avant Heim‘ın sesi.”
Bunu söyleyince – Sora, Azrael’e karşı oynadıkları oyunda gördüğü büyük balina-şekilli toprak parçasını hatırladı.
… Şimdi onun arkasındaydı ve dikkate alması aşırı saçma olacağından, fark etti ki yakında bunu unutacaktı.
“「O」 benim önceki Efendi’min öğrencisi idi, Old Deus Artosh.”
Jibril, gözlerinde nostaljik bir parıltı ile konuştu.
“Artosh, Büyük Savaş’ın sonunda öldü – ama 「O」 bunu kabul edemedi. Bundan dolayı bir yerden bir yere sürüklenerek onu aradı. Bulabildiği her Old Dei varlığına ulaşmaya çalıştı.”
Jibril gökyüzüne baktı – kırmızı ay.
“Kırmızı ay (yukarda ki), on üçünçü ırk 「Lunarians」’in yerleşkesi. Onları da Old Dei yarattı tabi ki.” [10]
– Belki da orijinal dünyalarında ki aydan daha büyük olduğu içindir ya da ona yaklaştıkları içindir. Daha önce defalarca gördüğü o devasa büyük kırmızı bir aydı.
Sora yukarda「On Altı Irk」olabileceğini hiç hesaba katmamıştı.
“- Ne zaman Avant Heim kırmızı ayı görse, Old Dei’nin varlığını hissederek oraya ulaşmaya çalışır fakat –“
Jibril karışık ama üzgün bir şekilde gülümsedi.
“Avant Heim bunu yapamaz.”
“… Yapamaz mı?”
“Avant Heim gökyüzünde uçamaz. Gezegenler etrafında döner – Imanity’nin göremediği Elemental Galerilerde yüzbilir. Bundan dolayı, Ruhların olmadığı bir uzaya gidemez – bundan ötürü…”
Sora’nın bakışları Jibril’inkilerle çakıştı ve bir süreliğine sessizlik hakim oldu.
– Samanyolu’nu hiç bu kadar yakından görmemişti.
Ama online baktıkları fotoğraflara kıyasala, olabileceğini düşündüğünden daha da efsaneviydi. Yıldızların ışıltı ırmağı havada asılı duruyordu.
Aniden, sanki kırmızı ayı örten bir ışık patlaması geçti yanlarında.
“Kırmızı aya bakıyor… ve ağlıyor.”
Parlamadan sonra ışık geçti ve gittikçe ışıltısı azaldı ve uzaklara doğru kayboldu.
Önceden duydukları balina sesi gibi olan ses, şimdi – onlara artık daha yalnız geliyordu.
“… Phantasma da duygulara sahip mi?”
–「Phantasma」 ki 「On Altı Irk」ikinci sıraya sahip.
Sonra Sora, düşündü. Azrael’in onları sırasına göre duygusal bir şekilde çağırmasını tabii ki de anlaşılabilir bir sebepti.
Ama gerçekten de bu süzülen toprak parçasının duygulara sahip olduğuna inanmak imkânsızdı.
Sonra – Sora aniden bir şey hatırladı ve üzgün bir şekilde dedi ki:
“…Phantasma bile 「Aşk」 nedir biliyor ama ben bilmiyorum …”
“Huh? Neden「O」 aşkı biliyor dedin ki?”
“O, Efendisi için ağlamayı biliyor ve sevecek bir Efendisi var – aşk olmasa bile, bunun anlamı sevmeyi bilmek değil midir?”
“…”
– Jibril aniden düşünceli bir şekilde konuştu.
“Efendim, yokluğu sizi rahatsız edecek biri kişiye sahip değil misiniz?”
“Shiro.”
“Öyleyse sevdiğiniz kişi–“
“Shiro – ah~ öyleyse sevmeyi biliyorsam ve nasıl sevileceğini biliyorsam, bunun anlamı nasıl aşık olabileceğimi de biliyorum demek mi?”
Aşk kişiden kişiye değişir – ne kadar dertli bir konu.
Uykuya dalmadan önce İmparatoriçe neyi arıyordu ki? Eğer gerçekten aşk ile ilişkili ise hiçbir şey yapmazdı – Jibril, o esnada başka bir şey düşünüyordu.
“… Gerçekten böyle mi?”
Artosh fethedildiğinde, Jibril de diğer Flügeller gibi dağıtıcı bir umutsuzluk hissetmişti.
Bundan sonra, Flügel bilgileri toplamaya başlamıştı. Neyi aradıklarını bilmiyorlardı ama yine dr aradılar.
Yaşama sebebi, varolma sebebi, ölmemek için bir sebep –
Bu 「Cevap」’ları ararken ki muhtemelen hiç varolmayan – ama Jibril bulmuştu.
Bu genel bir cevap değildi ama onun bulmasına izin vermişti – onun kendi varolma sebebi.
“…? Ne oldu, Jibril?”
Bilgi için değildi. Onun yerine onu kafasını karıştıran bu 「Bilinmez」 içindi. Eğer –
“E-efendim, sorduğum için beni bağışlayın ama benim basit bir ricamı dinler misiniz?”
“Evet, nedir o?”
“Lütfen söyler misiniz 「Jibril seni işe yaramaz, sana artık ihtiyacım yok」?”
“… İ-izin ver burda bir şey söyleyeyim. Bu muhabbet nereye gidiyor hiç anlayamadım.”
“Sadece sormayın – lütfen.”
Jibril’in kafasını yere vurup derin bir şekilde istediğini görünce, Sora isteksizce kabul etti.
“-「Jibril seni işe yaramaz, sana artık ihtiyacım yok」– oldu mu?”
–
“E-E-E-E-E-efendim!!”
“- N-n-ne!?”
Neredeyse kafaları değecek bir yere ışınlandı. Bu da Sora’nın kontrolsüzce çığlık atmasına sebep oldu.
“N-neden böyle? Aynen Efendimin emri ile uzun kulaklının ayaklarını yaladığımdaki omurgalarımın titreyişi gibi ve Doğu Federasyonu ile yaptığımız FPS de Shiro-san’ı sizin elinizden çaldığımda ki gibi – ve bir duygu ki göğsümü parçalayan! Tam olarak nedir bu bilinmez duygu!?”
“Bilmiyorum! Bilmiyorum ama çok fazla saçma öge koymuyor musun içine!?”
Sora, taş gibi bir suratla cevaplarken Jibril ona nefes nefese, kıpkırmızı ve nerdeyse ağzının suları akarak bakıyordu.
Aniden Jibril, bir şeyler anlamış olmasına rağmen – kafasını salladı ve sonra –
“Efendim, doğumumdan altı bin dört yüz yedi seneden bu yana – Jibril aşık olmak ne demek sonunda anladı.”
“… Huh? Ciddi misin?”
“Evet, sonunda Efendime yardım edebilirim – ve aşkın anlamı!”
Jibril ciddiyetle Sora’nın önünde dizlerine çöktü ve rapor verdi.
“Efendim Dora-chan’a 「Bana aşık ol」diye emretti ve bir tarafı kâle almadan yaptı; Dora-chan için bu bir savaş bildirimi idi, öyleyse! Uzun zamandır bütün kalbimle hizmet ettiğim Efendim, bana artık ihtiyacı olmadığını söylediğinde ki duygu – ki bu acı, üzücü, rahatlatıcı tüm bu duygular omurgalarıma kadar titrememe sebep oldu, bu aşk -!!”
“Jibril, biraz sakin olur musun? Sadece işleri daha da karmaşıklaştırıyorsun–“
Sora, hâlâ taş gibi suratı ile bunları söyledi, o anda – gürültülü bir şekilde! –
Shiro ayağa kalktı.
“Huh!? N-neydi bu? Shiro, kalbim neredeyse yerinden fırlayacaktı!”
Ne varki Sora’nın cevabını tamamen kâle almadı.
“… Bilinmeyen hisler… bilmiyorum… ulaşamıyorum… özlemiyorum… Azrael bulamıyordu… Jibril buldu… Steph hissetti… bilinmez… gelecek…「Umut」.”
– Az önce uyuyor gibi davranıyordu ama her şeyi duymuştu.
Birkaç cümle mırıldandı – tekrar gözden geçirdi, kitapları aniden tekrardan karıştırmaya başladığında.
“… İmparatoriçe herkesi kandırdı… – İmparatoriçe… kazanma şartları… değişmedi.”
Dedi.
Aniden bir kitabı kaldırdı – ve dedi ki:
“… Nii… İmparatoriçe’yi uyandırmak için… olan şartları… biliyorum şimdi.”
– Bunu duyar duymaz Sora, Jibril ve hatta Plum kafayı kaldırıp hepsi Shiro’ya baktı.
Ve sadece Shiro – mutlu görünüyordu, hayır…
“… Nii sen de… yargısal hata… bazen yapıyorsun.”
Normalden tamamen farklı bir ifadesi vardı. Sanki aslında, mutluydu ve gülüyordu.
“… Nii, Nii~ haha… Nii… batırdın…♪”
Shiro, omuzlarını o yana bu yana sallıyordu. Ayaklarını sallamadan yapamıyordu – ve galip bir şekilde gülümsedi.
Sora ne dediğini anlamadı ama aniden inledi –
“B-Bekle bi dakka, huh? Ben yargısal bir hata mı yaptım? A-ama durumsal kararlar …”
“… Evet, Nii’nin… en iyi olduğu şey… ama bu sefer… Shiro kazandı♪”
– Gerçekten mutlu görünüyordu.
O oyunda, Sora’nın sanki ilk defa Shiro onu mağlup ediyormuş gibi başı döndü.
“N-nasıl mümkün olur bu… Ben nasıl kaybederim yargısal kararlarda, kestirmede, stratejide, varolma sebebimde….”
–『 』 – Onlar en güçlü Imanity oyuncuları idi. İkisi bir ve eğer stratejist olarak yargılamada o kaybedecek olursa –
Neredeyse ağlamaklı Sora’yı kâle almadan, Plum hemen Shiro’ya sordu:
“N-nedir bu!? İmparatoriçe’yi uyandırmak için ne yapmamız gerek!?”
Herkes nefesini tutmuş gelecek cevabı beklerken – ve Sora ona ağlamaklı bakarken.
Shiro – cevabı açıkladı.
Referanslar
-
- Not: Saha topçusu
-
- · Not: Vuruş oyunu
-
- · Not: Touhou, kurşun cehennemi atış oyunudur.
-
- · Not: Kesmek, Yararak açma
-
- · Not: İçinden geçmek
-
- · Not: Kan
-
- · Not: Işık
-
- · Not: Japoncası doğru mu bilinmez ama belki de Japonca okuyabilen birine ihtiyaç vardır. Anlamı: Bu dünyanın sorumluğu ile yaşa
-
- Not: Burada bazı farklılıklar var. Terminolojiye göre aslında on birinci ırk olarak sıralanmışlar, ama çeviriye göre on üçüncü. Birisi bu konuyu açığa çıkartırsa sevinirim. Şimdilik on üçüncü olarak devam edeceğiz.