No Game No Life - C5Bölüm 03-8
Çevirmen: sBa Düzenleyen: Arda
“…Nii…onun seni öpmesine izin verdin.”
“Orda bi dakka dur. Nereden bakarsan bak, kendi zorla yaptırdı bunu bana, değil mi?”
“Öyle diyorsun ama Efendim「On Kural」 yüzünden birinin haklarını kötüye kullanmanın imkânı yok. Öyleyse Efendi bilinç altında buna müsade etmediği müddetçe, Azrael-senpai’nin sizi öpmesinin başka yolu yok.”
“Bekle bir dakika. Eğer ben bilinçsizce bunu yapan bir bayanı reddedecek olursam, bu erkek olarak benim için bir felaket olurdu!”
“… Nii herkesle yapar… kız olduğu sürece…”
“Sen de aynı Ino-sama gibisin.”
“Hadi ama, nereden bakarsan bak, Ben kurbanım, değil mi? Hey!”
Azrael’in ağzında bir gülümseme kıvrıldı arkasında ki kargaşayı duyarken ve sakince konuştu ayrılırken:
“… Lafı açılmışken, Jii-chan-nyan.”
“… En sonunda -nyan ekledin buna. Efendilerime yaptığın saygısızlık ve bize bunca süre söylediğin yalanları bir kenara bırakıp – Benim kadar sabırlı birini bile neredeyse kızdırıyordun. Nedir bu? Azrael-senpai.”
Jibril yanına ışınlandı ve mutsuz bir şekilde konuştu.
Azrael ona düşündüğü bir soruyu sordu.
“Jii-chan-nyan, Imanity neden Büyük Savaş sırasında hayatta kalmaya devam etti?”
“Buna sebep çünkü…”
Bu soru ki, Jibril’in içinde çokça uzun bir zamandır barındırdığı bir soruydu ve son zamanlarda oldukça canını sıkmaya başlamıştı.
Imanity çok güçsüz görünüyorlardı. Bundan dolayı, kimse onlara dikkat etmemişti. Bu yüzden hayatta kalmışlardı.
Ama Sora ve Shiro ile tanıştıktan sonra, Jibril’in kafası karışmıştı.
Büyük Savaş’ın sonunda, komple Elkian kıtası, Imanity yarı sahası içindeydi. Sadece saf şans eseri –
Imanity – Azrael, onların gücünün kaynağını sorgulamaya devam etti.
“Haydi diyelim ki onlar artık kaybedeme3ycek kadar olana kadar kaybetmeye devam ettiler – Bu Imanity.”
– Öncül aldıkları kazanmalar ve kaybetmelerle 「Öğrenmek」’e devam ettiler. Bilinmezden korkmayarak, onun yerine daha da derine inerek.
Çünkü onlar herkesten daha tamamlanmamışlardı. Onlar öyle bir ırktı ki, herkesten daha mükemmel olmaya çabalıyorlardı – Eğer öyleyse…
Azrael keskin bir şekilde güldü ve çünkü, hayatta kalma sebepleri arkasında ki sebep değildi ama…
“… Neden böyle bir ırkı fark etmedim ki ben, Büyük Savaş sırasında?”
– Jibril keskince içini çekti.
Şimdilik iki Efendisini kâle almadan, Son Kral Doğu Federasyonu’nun oyununu ortaya çıkarmıştı ve Kurami ki bir Elf ile iş birliği yapmıştı.
Gösterdikleri bu potansiyel neredeyse korkunçtu – Jibril bunu şahsen tecrübe etmişti.
Kimi zaman çılgınlığın sınırındaydılar ve o zaman neredeyse ölümden korkmuyorlardı – Bunlara rağmen, sonra ki nesillere gelmeyi başarmışlardı.
“Bir ırk ki öğrenmeye sürekli devam eden – Neden böyle bir tehlikeyi dikkate olmadım ki -“
Bunun anlamı ne kadar zayıf olursa olsun, biri bilgiyi toplamaya devam ettiği sürece bu kişi, kaçınılamaz bir tehlike olabilirdi.
Eğer o bu ırkın tam kapasitesini daha önce fark edebilmiş olsa, Büyük Savaş sırasında ne yapmış olurdu?
Kesinkes – onlar 「Çok Tehlikeli」 olabilirlerdi ve hiç vakit kaybetmeden onları yok etmiş olurdu.
“- ve bizim sahip olduğumuz tüm Imanity kayıtları – tamamen silinmişti ve nedeni ne bunun?”
Evet, Büyük Savaş sırasında Imanity’nin tüm kayıtları yok edilmişti – neredeyse doğal değildi bu.
“Nyahahaha~ Rastgele düşündüm işte-nyan, belki biz –“
Bunu söylerken Azrael, Sora ve Shiro’ya doğru baktı.
“Savaş alanı artık sadece Elkian kıtası değil.”
Hiç şüphe yok, bu onların yapmış olabileceği bir şeye benziyordu.
“Ex-Machinae ki Artosh-sama’yı öldüren Büyük Savaş’ın sonunda garip davranıyordu, sanki -“
Cümlesinin ortasında – gözlerinde hiç mizah olmadan gülümsedi ve sonuca vardı.
“Onlar, Imanity tarafından manüpile edilmiş olabilirler mi?”
Eğer öyleyse – Artosh’un ölümü savaşın sonunun ateşleme sigortası idi –
– Kasıtlı olarak biri tarafından yönetilmek – ?
“Şaka yapıyorum~~ Çok düşünüyor olmalıyım. Nyahahaha.”
Bunu söylerken Azrael, yanında hareketsizce duran Jibril’i arkada bıraktı ve ileri doğru devam etti.
– Uzunca bir mesafe yürümüş olması gerekiyordu ama hiç bir yere varamamıştı.
Jibril ki uzunca bir süre önce arkasında bırakması gerekirken soğuk kanlı bir şekilde yanında duruyordu. Onun yerine, Azrael’i garip hissettirdi.
“Jii-chan-nyan, Onların dediğini yapacağım ve geçici bir süre kısıtlı yaşayacağım-nyan – ve sonra…”
Güldü.
“Bir sonraki konsül toplantısında 「Avant Heim ‘ın Elkian Federasyonu’na katılmasını」 teklif edeceğim -nyan.”
“… Bu teklifin şimdilik kabul edileceğini düşünmüyorum.”
Bu, Jibril’in kesinlikle arzuladığı şeydi –
Bunuda dikkate alarak Azrael, kurnazca gülümsedi.
“Gözlemlemek ve öğrenmek bu çocuklardan (Elkia). Bizim bulduğumuz 「Cevap」 – bu sadece, 「Yüzelsel İttifak」 olur herkese Astosh-sama’nın son emrini yerine getirmek için yarattığımız – kulağa nasıl geliyor? Nyaha”
İfadesi sanki şöyle der gibiydi: Boşuna bu altı bin sene yalan söylemedim.
“… Bunu geri çevirmesi oldukça güç…”
Avant Heim esasında, tamamen nötr bir gruptu, toprak veya kaynak olmadan.
Eğer sembolik bir birlik olursa ve Elkia’ya yardım etmek için ahlaki görevleri yoksa, sadece onların ilgilerini çeken şey olduğunda katılırlardı –
Aynı zamanda, Kanatlıların Elçisi’nin, ki bir zamanlar Artosh’un birliği idi, güvencesine sahip olabilirlerdi – Bundan dolayı, geri çevirmelerine bir sebep yoktu.
… Aklı son derece keskindi ama neden – Jibril iç çekti.
“Ama…”
Bir anda – Azrael bir önceki duruşuna zıt bir şekilde ciddiyetle ona baktı.
“Ben dâhil bütün Flügel, bizim Elki’nin (bu ikisi) potansiyeline inanmaya değecekler mi? Karar vermemizden önce, onların bu ikisini 「Yeni Efendimiz」 olarak çağırmasına izin vermiyorum – anlaşıldı mı?”
“Tabii ki de, herkes bunu kendi kendine anlamalı. Böylece ben de bundan sonra öğüt vermeye devam edeceğim, endişelenmeyin.”
Onun İncili (gözlem günlüğü) öğüt vermeye devam ettikçe, onların hayran sayısı artacaktı – Müritleri fena değil, Jibril kendi kendine söyledi.
Azrael pis bir şekilde gülümsedi ve ona doğru bir kez daha döndü.
“… Bundan önce, bu ikisini Jii-chan, sana emanet edebilir miyim?”
Bu ikisi hâlâ bilinmeyen bir birleşimdi. bundan dolayı Azrael, neden bu kadar karizmaya sahip olduklarını anlayabiliyordu.
Ama aynı zamanda – onlar için korkuyordu. Sanki, eğer onlar bir karara varamadan önce ölürlerse diye, büyük bir sorun olurdu onlar için. Bu yüzden dedi ki:
“Bunu sana Kanatlılar’ın Elçisi olarak değil, sadece bir arkadaş olarak söylüyorum – lütfen?”
– Jibril her zaman ki gibi gülümsedi.
“Her zaman efendilerimi korumam gerektiğine inandım. Kendimi feda etmem gerekse bile – Bundan dolayı, reddediyorum.”
“- Gerçekten, şimdi…nyahahaha…”
Arkadaş olmadıkları kafasına dank edince – öyle olur ama tabii, bu rezil şeyleri yaptıktan sonra hâlâ kendini arkadaş olarak çağırmaya cüret ediyordu –
“Ama ayaklarını böyle zincirlersen yere, bütün ilginç kısımları kaçıracaksın – 「Onee-san」.”
– Jibril 「Kız Kardeşine」 bunu söylerken gülüyordu.
…
“S-sorun değil-nyan… Mümkün olduğunca hızla bir şekilde hemen benim tatlı kız kardeşimin yanına geleceğim-nyan!”
Nyahahaha, güldü ve ve gözyaşlarına engel olmaya çalışarak uzaklaştı.
Bu, bin saatlik dönemde o da değişmişti. Bundan dolayı, uzun sürmeyeceğini fark etti –
Ayrılırken aniden durdu ve etrafındakileri inceledi – içini çekti ve el salladı.
“Millet~ biri beni taşıyabilir mi~! aynı zamanda ACİLEN toplanmamız gerek~! En azından eve gitmek için bir yola ihtiyacım var! Yoksa bu benim için büyük bir sorun! Bundan dolayı, rica etsem biraz yapar mısınız~ nyahahaha ♪”
Eve güçleri kısıtlanmış bir şekilde yürümek.
Bunu bile yapamıyordu – bu his acayip derecede egzotikti.
Bunun gibi aptal ve sıkcı bir şey bile – ilginç hissettiriyordu ve kendine hâkim olamadan kendine gülüyordu.
Adımlarını birbiri ardına yere yerleştirmek, onların baktığı çizgiden bakmak, Dünya’ya bir karıncanın hızında bakmak.
– Yirmi altı bin sene yaşadıktan sonra – Bu değişiklik, o kadar da kötü değildi.
– ……..
– Onları yeni Efendilerin olarak istiyor musun?
“Bu benim kararım değil-nyan. Bu yüzden, sen de kendi kendine biraz düşün, Avant-kun (Avant Heim).”
– … Zor bir karar olmasına rağmen, deneyeceğim.
“Dürüst olmak gerekirse, bir süre bu çocuklara hizmet etmek o kadar da kötü olmaz bence.”
– Onların potansiyelleri yüzünden mi?
Azrael sadece onu gökyüzünde uçuramayacak kanatlarını çırparak cevap verebiliyordu.
“Çünkü, çok eğlenceli görünüyor-nyan! Nyahaha~!”
– Gerçekten çok mutluya benziyorsun.
Merak ediyorum, acaba bir daha ki sefere ne oynayacağız, diye düşünmeye başladı –