No Game No Life - C6Bölüm 00-1
Çevirmen: Uchuujin Düzenleyen: Arda
Açılış
—Çocukken dünyanın daha basit olduğunu düşünüyordu. Kazanılamayacak hiçbir şey yoktu. Sıkı çalışma ödüllendirilirdi. Her şey mümkündü.
Bu cahil ve aptal bir çocuğun düşünceleriydi.
Dünyasına böylesine saf ve masum gözlerle bakmak….Bu yanlış mı?
….Tabii ki bu yanlış…
…..——
Loş ışıkla aydınlatılmış dar bir odada, bir çocuk satranç taşı tutuyordu. Odada sadece bu oğlan vardı. Ama oğlan sanki orada başka biri varmış gibi ciddi ciddi bakıyordu.
—Ne oyun ama… Son tahlilde bu, sadece bazı çocukları buraya çekmek için bir şaka.
Oğlan odada yalnızdı. Mükemmel bir rakip hayal etti ve dikkatli bir şekilde satranç tahtasına parçayı yerleştirdi. Onun düşünce tarzı henüz doğmuş bir bebek kadar sabitti.
Odanın dışı korku ve terör ile doluydu…
Çaresizlik, yarının belirsizliğinden kaynaklanıyordu ki bu da geceleri daha soğuk bir hâle getiriyordu.
Odanın içi farklı bir dünya gibiydi. Standardın aksine kasvetli odanın içinde tuhaf bir sıcaklık vardı. Oğlan derin düşüncülere dalmış bir hâldeyken parçayı tutuyordu.
—Bir yetişkin olduğunda, doğal olarak oyunlardan uzaklaşacaktı.
Neden böyle olmalı? Eskidiler mi?
Yoksa dünya asla o kadar basit bir oyun olmayacak mı?
Sebep ne olursa olsun, herkes yetişkinliğe eriştiğinde doğal olarak oyunlardan uzaklaşacaklardı.
Ama çocuk böyle şeyleri hiç düşünmemişti.
Tahtayı dikkatlice değerlendirdikten sonra parçaları tekrar koydu.
—Yalnız başına hiç durmadan oyun oynayan bir çocuktu.
Büyüdükçe çevresindeki insanlar ona garip gözle bakmaya başladılar ama çocuk oyun oynamaya devam etti.
Bunun sebebi, çocuğun garip gözlerin ardındaki anlamı anlamamasıydı.
Ve ayrıca gözlerini kapattığı sürece [Rakibini] karanlıkta görebiliyordu.
[O] oğlanla aynı yaşta ve aynı kıyafetleri giymişti… Yüzünde korkusuz bir gülümsem vardı.
—-‘[O] çok güçlü’ Diye düşündü oğlan.
[O] her zaman çocuktan bir adım öndeydi ve sonuç her zaman belliydi— Kesin bir kayıptı.
Oğlan elbette bunu bekliyordu. Başından beri bir kere bile kazanamamıştı.
Bu—oğlanı çok mutlu eden –[Ona] karşı olan bir mücadeleydi—
Çevresindeki insanlar oğlanın hep kendi kendine oynadığını göreceklerdi ama çocuğa göre aslında iki kişilerdi.
Derin karanlık içinde, sözsüz ve sessizdi.
Bir sonraki hamlesinde üstün bir konuma gelmek için can atıyordu.
—-Daha doğru hamleler… Daha mükemmel taktikler! Daha derin stratejiler!!
Karalığın derinliklerindeki [O] çocukla yüzleşirken mutlu bir şekilde bağırıyordu. Oğlanın yüzünde de aynı şekilde korkusuz bir gülümseme vardı.
… Oğlan başkalarının gözünde yalnız olsa bile bunu umursamıyordu.
Dünya saf ve basitti. Kazanma, kaybetme ya da beraberlik- Hepsi buydu. Sonuç ne olursa olsun— hep kaybetmiş olsan bile- oğlan sonraki zaferini nasıl elde edebileceğini düşünüyordu.
Bu [Oğlanın Dünyasıydı].
Fakat [Dünya] acımasızca [Kendi İç Dünyasını] yıkıyordu.
… Aniden, karanlık oda ay ışığı tarafından aydınlandı. Oğlan pencereye baktı.
Kırmızı olması gereken karanlık gökyüzü— bembeyazdı.
Oğlan odaya dalan ailesine bağırdı ve onlara doğru koştu. Bu karışıklık içerisinde [Onu] gördü. Cennet ve yeryüzü birbirine bağlandı—bir ışık sütunu ile birlikte. Soluk bir suratla bakarken ailesi onu tutuyordu ve neler olduğunu anlamaya çalışırken çocuk aniden elini uzattı.
–Henüz oyun bitmemişti.
—Oğlan o anda tahtaya sarıldı… ve sonra…
Tekrar baktığında, retinaları parlayan bir şey onunla kafa kafaya çarpışmak üzereydi.
——-……..
—-Anladım, dünya oyunlar kadar basit değil.
Oğlan çok korkunç bir koku yüzünden uyandı. Sonra oğlan sonunda gerçeği anlamıştı.
Oğlanın kolu yanmıştı. Annesinin tutuşundan kaçamıyordu, çevresine baktı…
Beş duyusu, [Kendi İç Dünyasını] insafsızca ihlal etmeye başlamıştı.
….
Ağzının için tam ile dolmuştu. Burnu yanmış etin kokusunu aldı. Kulakları sessiz bir boşluk işitti. Derisi sıcaklıkla pişiyordu. Ve gözleri… tamamen değişmiş bir dünya gördü.
Yaşamın varlığının tek bir izini bile bulamadı. Ufka kadar molozlar ve toz bulutları uzanıyordu. Oğlan gökyüzüne baktı.
Kızıl gökyüzü sanki düşecekmiş gibi görünüyordu.
Aşağıdakilere ilgilenemeyen bencil Tanrılar piyonlarıyla mücadele ediyorlardı.
Bu sadece bir [Düşme] olarak nitelendirilemezdi…
Sadece tek bir patlamayla— oğlanın [Kendi İç Dünyası] değil—başkalarının da dünyaları iz bırakmadan yok olmuştu.
… Yani olan buydu. Kesinlikle, dünya oyunlar gibi basit değildi. Çünkü uyulacak bir kuralı yok… Çünkü hüküm verecek kimse yok ve hak ihlallerini durduracak kimse yoktu…
Ama bu noktada—
Oğlan ayağa kalkarken aniden duman ve toz kaplı molozların üzerinde bir gölge belirdi. Gölge şans eseri oğlana… hiç aldırış etmedi.
Gölgenin bakışları gerçekten şans eseri onu fark etmemişti.
—Oğlan her şeyini yok eden kişiye baktı ve
Evet, Immanity [Onlar] için bir oyuncu bile değil. Diye düşündü.
Kendi dünyası… İnsanlığın dünyası geriye arkasında sadece toz bulutu bırakır bir biçimde yok olmuştu. Alevler ve tozlar arasında insan benzeri bir şekil gördü-Bu şartlar altında zar zor tanıyabilse bile- ama-
“… …——-”
Gözlerinin buluştuğunu onayladıktan sonra oğlan ilk adımı attı.
Arkadan izlendiği hissine aldırmadan uzaklaşmaya devam etti—yaşamak için sonsuz uzaklıktaki bir yere varana dek…
Oğlan kırabilecek yetecek kadar bir güçle tahtayı kavradı.
O gün, oğlan bir [Yetişkin] olmuştu.
Bu dünya düzensizdi ve kaderden yoksundu. Sadece rastgele olaylarla doluydu. Mantıksız, saçma ve anlamsızdı. Tüm bunların ortasında nasıl bulabilirdi ki… oyun oynamak için zamanı…