No Game No Life - C6Bölüm 01-1
Çevirmen: Uchuujin Düzenleyen: Arda
3-1=Umutsuz
—Uzun, uzun zaman önce, [Güneş] olarak adlandırılan bir şey vardı.
Efsane der ki—Açık mavi gökyüzünde, beyaz parlak alevlerini saçardı.
Tanrılar ve yaratıklar arasındaki [Büyük Savaş] dünyayı yaktı. Tüm gökyüzü kül tarafından gölgelenmişti.
Gökyüzü külle doluydu ve Astronomik kuvvetler taşıyordu— Işığın yayılmasına neden olan Elemental Galeri’de olan birçok çatışma gökyüzünün kırmızıya dönmesine neden oldu.
Çatışmalar devam ettikçe bu kızıllık tüm toprağı örttü. Ya da belki de bu kızıllık gezegenin kendi göz yaşı ve kanıydı.
Her iki şekilde de gökten düşen tek şey… mavi küldü.
—……
Ivan kızıl gökyüzüne baktı ve kaşlarını çattı.
Mavi parlayan [Kara Kül] kar gibi yerde birikmeye başlamıştı.
Ivan’ın bir insanın sahip olabileceği bilgi miktarı karşısında nutku tutuldu. Elemental Galeri’yi algılayamayan insanlar bu mavi ışığı görememeliydi. Gökyüzünün neden kırmızıya boyandığına gelince, muhtemelen polarize olan ışıklardan veya diğer bazı bilimsel nedenlerden kaynaklanıyordu.
Esasen mavi olan elemental parçacıklar….
İnsanların elemental galeriyi nasıl algılayıp bağlanabildiklerine gelirsek… Muhtemelen ölmekte olan bir Elemental’den çıkan son ışık ve çatışma ile bir ilgisi vardı.
— [Elemental Kemikleri]. İnsanlar dâhil çoğu canlı türü için ölümcül bir zehirdi.
Dokunmak cildini yakar. Gözüne girmesi kör eder. Eğer içine çekersen bağırsakların iflas eder. Mavi parlamasına rağmen [Kara Kül] olarak adlandırılıyordu. Çünkü doğası gereği ölümü sembolize ediyordu.
Belki de, bu şeyler gerçekten merhametliydi…
Toz maskesi ile ağzını örttü. Kürk zırh soğuğa dayanacak şekilde yapılmıştı— [Kara Kül(Ölüm)] ile dolup taşan zemin, bir kişiyi mutlu bir uykuya sokar.
(Gerçekten dinlenmek istiyorum. Sabahtan beri hiç durmadan çalışıyorum. Vücudum uyuştu, sıcak bir kase çorba içmek istiyorum, tüm bu küllerden arınmak ve karımın göğsüne sokulup uyumak istiyorum— Eğer bir gün bunların hepsini başaramayacaksam, o zaman şimdiden denemeye başlayacağım…)
Öyle bir cazibe Ivan’ı titremeye zorladı ve düşüncelerini durdurdu.
Ölmek için veya yaşamak için sebep olamayan bir dünyada doğmuştu—
“—Ivan. Beynine kara kül mü kaçtı?”
Yoldaşının mırıldanmasını duyan Ivan, kendine geldi. Birkaç kez göz kırptıktan sonra yanındaki iki ortağını gördü.
“…S adece küçük bir molaydı, Allei. Biliyorsun yaşlanmaya başladım.”
“Eğer yaşlanıyorsan, bu başımızı belaya sokmaz mı?” Allei söylerken acı bir şekilde güldü.
Ondan bir yaş küçük genç oğlan ironi yapar bir şekilde şikâyet etti.
“Hâlâ uyanmadın mı? Belki bir gün artık böyle etrafta aylak aylak dolaşamayacağız— Riku, sen de.”
Bunları söylerken Ivan, Riku’ya baktı— Önünde duran “lidere”.
Külden koruyan gözlükler ve maskenin altına gizlenmiş genç yüzlü kişi, üçünün en küçüğüydü. Yüzü görülemiyordu ama gece gibi kara gözleri… gözlüklerini delip geçiyordu.
“Uyardığın için sağ ol. O zaman— kısa [Molanız] bittiyse… İşimize dönelim.”
— Omuzlarında süzülen deri pelerin ile kaya gibi görünüyorlardı.
Uzuvları uyuşmuştu, uzun süredir yemek bile yememişlerdi— Bu yaptıkları [Düşman] tarafından keşfedilememek içindi—Hayatta kalmak için.
Ve— Buraya gelmek için yaptıkları.
Ivan tepelere baktı ve sessizce başını eğdi.
Bekledikleri gibi, karşılarında büyük bir çukur vardı… Demir dağ havzasının merkezinde.