No Game No Life - C6Bölüm 02-9
Çevirmen: Uchuujin & Redaktör: Lonely Samurai
Schwi koloniye geldiğinden beri ne kadar geçmişti?
Burada düzgün bir takvim yoktu. Eğer bir tahminde bulunmanız gerekseydi yaklaşık bir yıldır koloninin bir parçasıydı.
Riku zamanın uçup gittiğini hissetti birkaç gün geçmişti ama ona bir ömür gibi gelmişti.
Old Deus’un ırkından tam olarak kaç kişi var?
Schwi ile küçük bir yatak odasında satranç oynarken, Riku mutsuz bir şekilde kafasını kaldırdı ve sordu:
—Teorik olarak sonsuz sayıda kavramlar ile orantılı ama yaşam koşullarının çoğu buluşmuyorlar.
Riku, Schwi’nin belirsiz cevabına karşılık olarak şüpheli bir ifade sergiledi.
Riku iç çekti, sadece bir hamle ile kaybettiği gerçeği ile yüzleşmek zorunda kaldı. Riku sonraki hareketini düşünürken devam etti.
Old Deuslar daha çok savaş tanrıları, orman tanrıları ve diğerleri olarak ayrılıyor değil mi?
Yaptıkları şeyler aynı olsa bile savaşta tamamen farklıydılar. Riku’nun kalbindeki şüphe ile karşı karşıya kalan Schwi başını kaldırdı.
—Eski Artosh elügellerin yaratıcısı, sonraki Cainasu elflerin yaratıcısı.”
Ama, Riku Schwiyi dinlemedi.
Devam eden diyaloglar ve oyun sırasında, Riku kazanmak için strateji düşünürken bir şey buldu. Ne kadar meydan okursa okusun elinden gelen taktiklerin en iyisi kullansa da aşıldığını hissediyordu. Çocukluğunda, her zaman ne olursa olsun kazanamayacağı inatçı gülümsemeye sahip genç bir çocuk görüyordu.
—Peki…Bir oyun tanrısı var mı?
Bunu sadece bir olasılık olarak düşündü. Bunu söyledikten sonra ne kadar saçma olduğunu fark etti ama Schwi bunu ciddi bir şekilde cevapladı:
—Var ama İlahi Öz onayı yok. Tahmin, yaşam koşullarını yerine getiremez.
“Geçen bu yılda gerçekten Schwi ile muhabbet etmeye alışmışım ha” Riku büyük bir gülümseme ile kendi kendine bunu düşündü.
Bu özel durum belirsizdi, durum bundan ibaretti.
Old Deus bir kavram biçimiydi. Oyunlar da bir kavram olduğuna göre bir Oyun Tanrısı olması da doğal bir olguydu. Fakat onun var olup olmadığını İlahi Öz ile onaylamak zorundaydınız.
Basit bir ifade ile şimdilik herhangi bir kanıt yok.
—Şah mat! Riku çetelesine başka bir siyah yıldız eklemek için kalktı.
—Sana zaten söylemiştim yalnızken böyle konuşmana gerek yok.
—Un…Düşünürken sesi işlemek için merkezi birime geri dönüş sağlamak…Sağlanamaz gibi görünüyor.
—Un, diğer insanlar duyamayacak olsa bile mi?
—Öyle görünüyor. Orijinale geri döndürülemez.
Eskide kaldığını belirtmek için ne kadar belirsiz bir cevap… Riku alayıcı görünürken Schwi odadan çıktı.
Odanın dışarısındaki koloni bir yıl öncesine kadar oldukça farklıydı. Yanındaki Schwi’ye bakan Riku itiraf etti, o geldiğinden beri fikirlerinin sayısında önemli bir artış oldu.
Kimse ondan yardım istemese bile hesaplamalara ve tasarlamaya yardımcı olmak için inisiyatif aldı. Onun yardımı ile ölçü aletlerinin ve düşman tespit ögelerini doğruluğu büyük oranda arttı. Coron’un teleskopunu da geliştirdi, gelişmekte olan hayvancılığın verimliliği de ilerleme kaydetti.
Araştırmalara gitme gereği de azaldı. Eklemek gerekirse rezerve için bile ile yeterli yiyecek vardı.
—Yo! Riku. Görüyorum ki karınla odanızda güzel zaman geçiriyorsunuz.
—Sana o benim karım değil demedim mi! Sadece git ve ömrünü teleskopuna harca!
—Shcwi-chan bu çocukla oynadığın için teşekkür ederim.
Açıkçası, kolonideki gülümsemelerin sayısı da arttı.
Çünkü bu kolonide kalırsa, insanlar ölüm korkusu duymadan yaşayabilirlerdi ama bu manzaraya baktığında Riku’nun ifadesine bir gölge düştü,
Biliyorum. Bu sadece geçici bir huzur, fırtınadan önceki sessizlik.
İyi zamanlar geçirdikleri bu kısa an, kendileri tanrı ilan edenlerin yanlışlıkla üstlerine basmasıyla toz olabilirdi. Bu gerçeği unutup böyle bir huzur anına dalmak bir lütuftur ama sonunda bu huzur anı kaybolacak. Yarın veya belki bugün ya da şu anda.
İnsanlara fazla umut verildiği için miydi? Riku bunu düşünürken kaşlarını çattı ancak bunun dışında ne yapabilirler ki?
Umutsuzluk yokmuş gibi davranarak buranın güvenli olduğuna inanarak, savaşın bittiği güne kadar yaşayacak mısınız?
Riku bunu başarabileceğini düşündü.
—Oi, Patron! Karınla oynaşmayı bırak, bu taraftaki sızıntıyı onarmamıza yardım etmelisin!
—Un, Dayak istiyorsanız sadece söyleyin. Ne kadar isterseniz isteyin size yumruk dilinde memnuniyetle cevap vereceğim.
Riku kolunu kaldırdı ve sesin geldiği yöne gitmeden önce yüzünde sert bir gülümseme belirdi, Schwi’yi geride bıraktı. Schwi şaşkın bir şekilde Riku’nun geri dönüşünü beklerken kök salmıştı.
—Sch-wi-chan!..
Aniden Schwi’yi kucaklayıp eski yerine geri döndü. Orada duran Coron gülümsüyordu.
—Yalnız Ne yapıyorsun? Neden Riku ile gitmedin?
—Riku, beni çağırmadı…Takip etmem için…
—Wahaaa! Schwi-chan, şu salağı bırak ve benimle evlen! Ne tür aptal bir koca böyle tatlı bir eşi geride bırakır? Okşar okşar okşar…
—Riku aptal değil!
Dudaklarını nazikçe mühürleyen Schwi’yi gören Coron gözlerini kısarak sordu.
—Schwi-chan, ablası olarak böyle şeyler söylediğimde…
—Riku daha önce…Kendi kendini abla olarak ilan eden kişiyi sadece görmezden gel.
—Ahahaha. O velede daha sonra biraz terbiye vereceğim…Her neyse.
Öksürür Öksürür*, o anki konuyu bırakan Coron hemen sordu.
—Riku’nun hangi yönünü seviyorsun?
—Sevmek?
—Un, onun hangi kısmından hoşlandığını sordum… anlarsın ya?
Aniden Schwi onun sinirli olduğunu keşfetti. Nedenini bilmiyordu, insan davranışlarını taklit etmenin bir yan etkisi olmalıydı ama bu sefer Coron neşeli ifadesinin aksine, Schwi’nin ağzını aradığını hissetti.
Bazı dikkatli düşüncelerden sonra. kalbin analizini henüz bitirmemiş Schwi için doğal olarak henüz hoşlanma denilen duygunun analizini yapmamıştı, bunu tanımlayamamıştı. Bu yüzden,
Ben, bilmiyorum.
Bu yüzden Schwi dürüst bir cevap vermeye karar verdi.
—Riku’nun kalbinin duygularıyla ilgileniyorum.
Schwi’nin aklında Riku’yu ilk gördüğü an canlandı. O zaman, Riku’nun gözleri ve aralarında olan şeyler ve bir Ex-Makine’nın düşünme gücü olmamalıydı.
Yine de kümeyi tehlikeye atan etik kusurlar olduğunu belirledi, Schwi’yi küme bağından serbest bırakan bu düşünce gücüydü.
—Oh un… un Demek öyle.
Ne demek istemediğini bilmesede, Coron mutlu bir şekilde [belirlemişti].
—Bu ilk görüşte aşk anlamına mı geliyor?
—Eh?
—Un… un… Riku’nun yüzü yakışıklı olmasa bile, ilk bakışta aşık olunacak bir tip.
Coron, vücudu gerilip gözleri genişlemiş Schwi’ye bakarak kafa salladı ve gülerek,
—Eğer Riku’nun vicdanını tam anlamı ile görüp aşık olduysan un, o zaman gönül rahatlığı ile küçük kardeşimi sana emanet edebilirim.
—…
İlk görüşte aşk, analiz etmesi gereken konseptler tekrar arttığı için Schwi yorgun hissetti.
Büyülenmek, hoşlanmak, aşk. Üçünün de analizi eksikti üstüne yeni bir “ilk görüşte aşk konsepti” eklenmişti. Onu ilk gördüğün anda hoşlanıp âşık olmak, bu tür bir bilgiydi. Bu olmadıkça hayatının geri kalanında kalbi anlayamayabilirdi.
—Oi, Coron. Ona yine nasıl garip şeyler öğretiyorsun?
İşini bitiren Riku geri döndü ve Coron’a bunu söyledi, Coron da Riku’ya:
—Oh, ne kadar kaba bir kardeşsin sen öyle. Sen gerçekten büyük bir başarısızlıksın! Ben ne zaman ona garip şeyler öğretmişim?
—Ona büyük göğüsleri sevdiğimi ve göğüslerini yemek yiyerek büyütmesini söylemişsin… Bunun neresi normal?
—Ne kadar da kaba, normal bir insan olduğum açıkça belli! Bu çocuk benim küçük kız kardeşim oldu, onun cinsel yaşamına karışmam normal değil mi ?
—Biz gidiyoruz, aptallığın bulaşıcı, onunla çok etkileşime girme.
—Zeka seviyesi bulaşıcı bir şey mi ?
Şaşırtıcı yeni bir gerçeklikle karşı karşıya kalan Schwi’nin gözleri genişledi. Riku sanki onu zorla götürüyormuş gibi Schwi’nin elini tuttu.
—Eh Riku, nereye gidiyorsun?
—Ona yiyecek toplamayı öğretmenin zamanı geldi. Ona hayvanlara tuzak kurmayı öğretmeliyim.
Bu ders bir yalandı. Sonuçta, Ex-Makine çıplak elle bir Demonia’yı yenebilirdi dahası, Schwi’nin üretilişinden beri yaklaşık 210 sene geçmişti. Şahsen onaylamasa bile Schwi’nin makine gücüne güvenmek istedi, bu söyleyemeyeceği bir şeydi.
—Geç kalabiliriz ama çok ileri gitmeyeceğiz.
Bu sözleri duyan Coron, sağ elini sıkıp çekiç gibi sol eline vurdu ve bir şeyler anlamış gibi sırıtıyordu.
—Ah! Yeşil tecavüz mü?
—Coron, beyninin yerinde muz mu var senin?
—Oh ama gökyüzü kırmızı olduğu için kırmızı tecavüz mü olur? Her şekilde dışarısı soğuk, kendinize dikkat edin.
—Kapa çeneni, çok gürültülüsün. Hadi gidelim Schwi.
Riku mutsuz bir ifade ile arkasına döndü, Riku’nun fark etmediği anlaşılıyordu, sadece Schwi ve Coron anlamıştı özellikle Schwi.
Bu Riku’nun onu ilk kez ismiyle çağırmasıydı. Düşünceleri tanımlanmamış hatalarla doluydu. Schwi vücut ısısının yükseldiğini hissetti. Bunu hafızaya “önemli” diye etiketledi ve dikkatlice arşivledi ama neden böyle yaptığını bilmiyordu.