No Game No Life - C7Bölüm 00-6
『』 『』 『』
Çevirmen: Uchuujin
-Uyanış.
Sora, uykusunu delen sözlerle gözlerini açtı.
Uykulu gözler ile yerden kalkarken, hala tam uyanmadığı için vücudu sallanıyordu-
…… Haha, bu benim için bile mükemmel bir durum, Sora kendini överken güldü. Etrafa ufak bir bakış attı ve iki sorun olduğunu anladı-
Sora kendini sakinleştirdi, ciddiyetle kategorize etmeye çalıştı.
——[İlk Sorun] endişeydi.
300 kişilik listesinde değişiklik olmuştu-Başka bir değişle— Sora’nın kafasındaki Resmi Bishoujo listesinin 1.si. Daha önceki bakış attığı “İnanılmaz sevimli kız” ile ilgiliydi.
Kendi boyu kadar havada süzülen bir mürekkep şişesinde oturup, elleri ile yanaklarını destekleyen–genç bir kız.
Doğu Birliği’nden farklı bir tarza sahip olsa da zarif, oryantal kıyafetler giymişti, elinde bir boya fırçası tutuyordu.
Sırtındaki sayısız parşömen bir kanat veya duvak gibi görünüyordu, gümüşi gözleri ile aşağı baktı-hayır.
Sahte, gizemli gözler hiçbir şeye ilgi göstermiyor gibi görünerek, burada olmayan bir şeyi boş boş takip etti. Sanki bir kuklaymış gibi– ama Sora’nın gözleri bu tanrısal güzelliğe doğru zorla çekiliyordu.
Güzel kızlar görmekten sıkılan Sora için, bu önemli bir meseleydi.
…… “Hala bakire olmana rağmen ne söylüyorsun sen”——ama!!
Bu dünyaya geldiğimden beri tanıştığım kızlar— orta yolu bilmiyorlar.
Onun güzelliği yanında idollerin ölüm cezasına çarptırılması gereken bir prenses, en iyi modelleri aşağılık kompleksine sokacak bir melek, onu sevmek infaza götürecek loli hayvan kulaklı bir küçük kız – Hepsi aynı.
Yine de kız arkadaşı olmadığını bir kez daha hatırlatıyorum!
Mevcut durumda böyle kadınlara alışmış Sora’yı, katıksız bir Bishoujo görmeke bile onu üzmeye yetiyordu.
—— Benimde böyle düşünebileceğim zamanlar olabilir diyerek görevi düşünmekten vazgeçti~
Önündeki hareketsiz kız, Listeye [İki Numara]’dan giriyordu-
Ve böylece.
Bir sonraki sorunun bununla ilgili olduğunu fark eden Sora, şimdilik bunu düşünmeye karar verdi. Bununla birlikte, [İkinci Sorun] çok büyük bir sorun değildi.
Ne de olsa, sorulduğunda çözülecek bir şeydi. “…… Erm……?? Neredeyiz, kim bu kız ve benim burada ne işim var?”
——Başka bir deyişle, “hiçbir anısı olmadığı” ile ilgiliydi.
……………………
——Sora dişlerini sıkarken sorunların önceliğini düşündü.
Yanlış, değil mi——! Normalde, önce bunu düşünmen gerekirdi!!
Bu inanılmaz durum algısı da ney, seni aptal!! Bu şekilde—
Geçici İki Numara-San’ın adını bilmezsem onu sıralamaya ekleyemem, değil mi aptal————!!
“… Mm…… Nii……?? …… Neredeyiz…..?”
Gün batımına bakan Sora, Bir Numara’nın uykulu gözlerle mırıldandığını duydu.
——Ağzından küçük bir “hmm” dışarı çıkarken, çevreye tekrar baktı. Tıpkı onlar gibi, yerdekiler de art arda uyanıyorlardı.
Jibril, Steph, Plum, Izuna, Ino——
Ancak, hepsinin sorunlu yüzlerle etrafa baktıklarını gördükten sonra – Sora bunu bir kez daha doğruladı. Birine sorsa bile [İkinci Sorun] çözülmeyecek gibi görünüyordu.
Çünkü kimsede o anılar yok gibi görünüyordu, ama…… “——Mm~…… Bilmiyorum ama muhtemelen bir sorun yoktur.
Hiçbir şey yapamayacağı bir sorun olduğu gerçeğini değiştirmeyeceği için Sora sessizce cevap verdi. Shiro’nun elini tutup kalkmasına yardım ederken önündeki [Geçici İki Numaralı-san]’a baktı.
-Kim olduğunu bilmese bile, ne olduğu belliydi.
Jibril’le ilk tanıştığı andan itibaren olduğu gibi, ağır kalibreli bir silahla yüzleşmek gibi, doğal olmayan bir ölüme maruz kalma korkusu. Ama önünde süzülen kızda “o bile yoktu”.
Sora, hortumlar veya tsunamiler gibi şeylerle karşılaştığında insanların bu hale gelmesi gerektiğini düşünüyordu. Herhangi bir umutsuzluk ya da ölüm korkusu yoktu. Sadece şaşkınlık ve basitçe -[Boyun eğiş].
Dünya doğasını içeren varoluşsal bir his açıkça cevap verdiği için, direnme düşüncesi akıldan bile geçmiyordu.
Bu bir [tanrı]ydı.
Tüm yaratılışın tezahürüydü, On Altı Irkın zirvesi, Bir Numara – Old Deus.
Ama eğer öyleyse, o zaman, bu basit bir hikaye değil mi, Sora abartılı bir şekilde söyledi.
“Burası neresi? Oyunun içi!! Ne yapıyorsun? Oyunu oynuyorsun! ! Hepsi bu kadar!” Bu yerin neresi olduğuna gelirsek, burası bildikleri bir yerdi—— doğru, geçmiş zamanlardan.
Doğu Birliği içinde, Rahibenin İç Bahçesi Tapınağı olması gerekiyordu—— ama şimdi, orada gelişigüzel yapılmış yedi kapı vardı.
Ve başlarının üstüne baktıklarında, sanki gökyüzünü kaplayacakmış gibi havada süzülen devasa bir kara vardı.
-Anladım, oyuna başlangıcı ilgili hiçbir anım yok.
Ama Elkia’dan ayrılıp Old Deus’a meydan okudukları anıları duruyordu.
Peki, Old Deus [hafıza yoksunluğu] oyun kurallarda yüzünden mi? -Her neyse, sorun yok.
“Bir kez bile Efendime tepeden bakmadım, ama korkuyu hatırlamanın zamanı gelmedi mi-”
“…… Bir Old Deus’un karşısında soğukkanlı kalabilmeniz inanılmaz…… Bu güven nereden geliyor?”
Tayfundaki bir çocuk gibi eğlenen yanardöner ses, Sora’ya doğru uçtu, ancak acı bir şekilde gülümsüyordu.
Düz insanın anlayışının ötesinde, hem umutsuzluğu hem de korkuyu aşan bir varoluş——!! Uwah, ne korkunç bir şey……!!
Ama Sora’ya “Düz bir insan” diyemeyeceğiniz için–Hiçbir şey hissetmedi.
Kasırga ve tsunami gibi doğal afetlerle karşılaştığında Dünya yerlisi ne yapardı?
Bir cep telefonu çıkararak fotoğraf çek ve bir görev gibi internette paylaş.
Bu nedenle, Sora Geçici İki San Numarası’na yaklaştı ve tanrı olduğu tahmin edilen kişinin altından bir fotoğraf çekmeye çalıştı-
Ama tek kelime bile etmeden, her şeyi yutan gözlerle fırçasını hareket ettiren Old Deus konuştu. Kayıtsızca, duygusuzca, cansızca, sanki sadece “onaylar” gibi.
【 Oyunu Başlatma Koşulu “Bir”: Meydan okuyanların son yirmi dört saatteki anıları——Toplama, onaylandı. 】
——Tahminlerini doğrulayan sözler üzerine sadece Sora ve Shiro toplanıp korkusuzca güldüler.
O Tanrı’nın sadece havada süzülmesi bile Jibril’in benzini attırmaya yetiyordu.
Bu standart dışı varoluş——Bu Old Deus’a, bir oyunda meydan okuduk, diye düşündüler.
Ve [Başlangıç Bahsi] başka bir deyişle, yirmi dört saatlik anılarıydı – bu tür bir durum içindeydik.
Sora’nın göğsü beklentiyle doluydu, değerli bir rakip tarafından heyecanlandırıldı, ama-
【 “İki”. Geçici ücret —— [Miko]’nun hayatı——Toplama, onaylandı. Böylece Oyunun Başlangıç koşulları tamamlanmış oluyor. 】
——Bu kelimelerden sonra tüm düşünceler durdu. “——Ne……!? M-Miko-sama——!?”
Ezici bir varlık tarafından gizlenmişti.
Havada süzülen Old Deus’un hemen altında, inşa edilmiş beyaz, ahşap basamaklarda yatan bir kukla fark ettiler. Ino bir çığlık attı ve sanki kıracakmış gibi yeri tekmeleyerek hareket etti ve Izuna onu takip etti.
İkisi güçsüz ve hareketsiz Miko’yu kaldırdılar, sürekli onu yokladılar ama……
—— Werebeast’ların beş duyusuyla, hareket etmeye başlamadan önce bile zaten biliyor olmaları gerekirdi.
Miko nefes alıyor veya nabzı atıyor olsaydı, bunu uzun zaman önce fark etmeleri gerekirdi. Bu yüzden, tıpkı Old Deus’un dediği gibi, onun [hayatı] toplanmış.
——Kesinlikle…… Miko’dan…… [kalanlar].
Tam olarak ne olmuştu?
Ino ve Izuna’nın sırtları titrerken Sora, karmakarışık hale gelen düşüncelerini umutsuzca yatıştırdı.
——Sakin olun. Anılar tamam da, Miko’nun hayatı da bir [başlangıç bahsi] miydi?
Böyle bir koşulun kabul edilmesine imkan yoktu…… Miko’nun, kendisi mi bunu istedi? ——Ya da öyle bir şey miydi——
Şimdi 【…… Arzu ettiğiniz [Sugoroku 2] -— Şu andan itibaren başlamış sayılacak ve
[düzenlemeler] şimdi açıklanacak. 】
Onlara en ufak bir ilgi göstermiyormuş gibi görünen bir ifadeyle—— hayır, dünyadaki hiçbir şeye karşı.
Old Deus kayıtsızca, cansızca, gözleri soğuk bir parıltı sararken konuştu, – – Hayır.
Bir [Hain].
——Tam olarak, zahmetsizce…… [yönetmelikler] ya da her ne iseler.
Doğrudan Sora’ya ve herkesin beynine sorgusuz sualsiz doldu.
——Neler oluyor!
———— Cidden, ne haltlar dönüyor….. Bu——!!
“…… Hey, tembelliği bırakıp ağzınızla açıklayın…… Bir tanrının bile olsan haklarımız var, gerçekten bu kadar sinir bozucu musun?” Sora hafifçe konuşuyordu ama yüzü gizlenemeyecek bir endişeyle boyanmıştı.
Sadece Sora değildi, kurallar beyinlerine dolan ve anında anlayan herkes aynı tepkiyi verdi. Birbirlerinin şaşkın endişeli yüzlerine ve göğüslerine baktılar.
Doğru, göğüs– Göğsünün yanında beliren on beyaz zara.
——Anlıyorum, tıpkı Old Deus’un dediği gibi, bu…… [Sugoroku] gibi görünüyor.
Başımızın üzerinde genişleyen o sarmal diyarda bu beyaz zarları atıyoruz ve kareler üzerinde ilerliyoruz.
Biz zarları attıkça birer birer azalacaklar ve hedefe ulaşan galip gelecek——
Ama bu demek oluyor ki-
——Neden yaptı——
————Oyuncuların birbirini öldürdüğü bir oyuna dönüştü——!!
【 …… Başlangıçta kelimeler el yapımıydı. 】
Sora’nın kalbinin içini bildiği için mi yoksa bilmediği için mi——ya da belki umursamadığı için.
Old Deus, Sora’nın konuşmasına değişmeyen soğuk bir bakışla cevap verdi.
Gözleri sanki ayaklarının yanında yuvarlanan küçük bir çakıl taşına bakıyormuş gibi, ilgisiz ve cansız bir şekildeydi ama-
【 Eğer bu bir tanrının sözleriyse, o zaman bilin ki sizin gibi sıradan varlıklar için çok fazla. 】 O gözler kesinlikle Sora ve Shiro’yu yakalamıştı.
Sanki ikisinin içini görüyormuş gibi ya da belki derinlerde bir şeyi ya da “birisini” “————?”
Bir an için gördüğü o gözler…… Sora’ya tanıdık geliyorlardı.
Bir Old Deus— – Bu tanıdık gözler aşkın türlerden biri için çok yakışıksızdı, ama——
【Eğer bilge olduğunuzu iddia ediyorsanız- Kendi kelimelerinizin ağırlığını öğrenmelisiniz. Bu kadar.】
Bir anda kayboldu. Old Deus elindeki fırçayı gökyüzüne doğrulttu.
【 Oyunun sonunda bekliyorum. Önceden belirlenmiş hayatınızı yerde sürünerek geçirin- sonra belki yukarı tırmanabilirsiniz. 】