Sono mono. Nochi ni... - Bölüm 000
Çevirmen: Aoharulife
Prolog
Bu iki yıl önceydi…
Benim adım Wazu.
15 yaşında, siyah saçlı, siyah gözlü, orta yapılı ve boylu, sıradan bir adamın görünüşüne sahip biriyim. Ebeveynlerim Imperial şehrinde yaşayan alışılmış kasabalılardandılar. Ayrıca ben de kendimden 2 yaş küçük, sevimli, birçok kişi tarafından sevilen bir kız kardeşe sahip sıradan bir ağabeyim.
Gel gör ki benim gibi sıradan birisi bile kendisiyle yaşıt ve gurur duyulası bir çocukluk arkadaşına sahipti.
Onun adı Aria.
Gök mavisi gözleri ve uzun mavi saçları vardı. Görünüşü hala bir çocuk gibi olsa da şüphe yok ki gelecekte dengelenmiş bir güzelliğe sahip olacak. Sakin bir kişiliği var ve ayırmaksızın herkese karşı kibar. Her zaman etrafımdayken gülümser ama bazenleri onun karanlık… hayır, diğerleri hakkında kötü konuşmak iyi bir şey değildir. Öyleyse şimdilik bu konuyu kapatalım…
Aria ve ben 12 yaşındayken, gelecekte hep birlikte olacağımıza söz vermiştik.
Tuhaf bir şekilde kız kardeşim bunu ortaya çıkardığından beri hep kötü bir ruh hali içerisindeydi. Bu sebepten ötürü zor zamanlar yaşadım…
Ups, şu an Aria hakkında konuşuyorduk.
13 yaşındayken kilise tarafından Şeytan Lordu’nu hizaya getirmek için aziz olarak atanmıştı ve zoraki olarak Kahramanların Partisi’ne katılmıştı. Neden mi? Çünkü, Aria gitmeye o kadar hevesli değildi. Ama ailesi ve çevresindeki insanlar onu gitmeye ikna etmişlerdi. Sanırım bu sorunu bilen tek kişi bendim.
O zaman hiçbir şey söyleyemedim…
Sevdiğim birisinin gözlerimin önünde benden koparılmasına rağmen yetişkinler ”Bu dünya barışı için.” derlerken geçerli bir itiraz öne süremedim. O zamandan beri Aria’nın güvenliği için dua ettim.
Ondan 2 yıl kadar sonra… 15 yaş doğum günümden sadece kısa bir süre önce bir haber dünyada yayıldı.
”Kahramanların Partisi Şeytan Lordu’nu bozguna uğrattı.”
Tüm dünya neşeyle çevrelenmişti. Ama ben Aria’yı görene dek hala endişeyle doluydum. Haberden birkaç hafta sonra Aria geri döndü. Krala rapor vermeden önce kahraman partisine halk tarafından tören yapıldı.
Gözlerimle uzaktan Aria’nın figürünü tanıdım.Kalbimin derinliklerinde rahatlamış hissediyordum. Şimdi onun hakkında düşünüyorum da, o zamanda o garip bir şekilde Hero-sama ile yakındı.
Aria’nın ailesinden duyduğum üzere rapor ve saraydaki kutlama partisiyle sınırlandırılmış olduğu için onunla hemen buluşamadım.
Fakat birkaç gün sonra, asla unutamayacağım bir şey oldu.
O gün Aria’yla sonunda buluşabileceğim için mutluluktan sakinleşemiyordum. Kasabada kararsız bir şekilde yürüyordum.
Şüpheci bakışlar altındaki tezgahlar ve restoranlar hayat dolu ve mutlu insanların gülümsemeleriyle doluydu. Bunu fark etmeksizin patikada yürüyordum.
Ve sonra onu gördüm. Gördüğüm şey…
Aria ve Hero-sama’nın insanların gözünden uzak bir şekilde patikada öpüştükleriydi…
Bundan sonra eve dönmeyi nasıl başardığımı hatırlamıyorum. Kafam boştu. Hiçbir şeyi düşünemiyordum. Kız kardeşim benimle endişeyle konuşurken bile ona ancak bir ”evet” veya ”hmm” ile cevap veriyordum.
Odama geldikten sonra bile, hala o görüntüyü aklımdan çıkaramadım; ne yapacağımı bilemedim.
Bir süre oturduktan sonra dizlerimin ıslak olduğunu fark ettim…
Ben ağlıyordum…
O gün verdiğimiz söz sadece geçmişte kalmış bir hikaye olabilirdi.
Artık bu şehirde kalmak istemedim…
Çünkü bu kasabada Aria’yla yaşadığım çok fazla anım vardı.
Bir kağıda birkaç şey karaladım ve biraz parayla evden ayrıldım.
Kağıtta;
”Lütfen beni beklemeyin ve kendinize iyi bakın.”
”Aria ve Hero-sama’ya mutluluklar dilerim.”
yazıyordu.
O gün, 15. yaş gününü kutlaması gereken adam ağlayarak Imperial şehrinden uzaklaştı