Sono mono. Nochi ni... - Bölüm 018
Çevirmen: Kylerxy & Editör: Faen_the_1134
Kişi Kendi Kendine Harika Bir Başarı Hissi Hisseder
Ormanın derinlerine doğru yürüdüğümde karşılaştığım canavar sayısı arttı. Öyle olsa bile, hiçbir goblin bulamadım. Ara sıra büyük kaplan tarzında bazı canavarlarla karşılaştım. Onların yanı sıra, başımın üzerinde dolaşan ama asla saldırmayan ying tipi canavarlar da vardı.
İşler umduğum gibi gitmedi. Gücümü tutuyordum ama hala çok güçlüydü…
Bunu fark etmeden önce, goblin yuvası gözlerimin önündeydi.
”Uwaah… Bunlar kaç tane?” (Wazu)
Gözlerimi nereye döndürsem, goblin, goblin ve goblin vardı… Görüşüm koyu-yeşil ile boyanmıştı. Onlara baktığım zaman bir şeyi fark ettim.
(Hmmmm? Eğer hiçbir şey değişmezse, isteği tamamlayayamayacağım.)
Buraya kadar yeteri kadar bitkiyi topladım. Ancak, boyun eğdirme isteğinin kanıtı olan goblinlerin sağ kulağı, sadece bir tane…
Goblinlerin bedenlerini hedeflemeliydim. Önceki üç goblinin kafalarını patlattığımdan sadece bir tane kulak var. Bu fikri gerçekleştirme işini her nasılsa yapamayacakmışım gibi hissediyorum.
Üzerine döktüğün sütten ağlamak yok. Ödül parasına ihtiyacım var bu yüzden isteği tamamlayamazsam sorun olur.
A-ama sorun değil! Evet, pratik yapmak için hâlâ bir çok Goblin var!! Eminim bir şekilde işe yarayacak!! Yapalım şunu!! Goblin kulakları hemen geliyor!
— ♦ ♦ ♦ —
Bunu düşünen kendime vurmak istiyorum. Yuvaya girdim ve şimdiden yüzden fazla goblini yendim ama hala kulakları sağlam kalan cesetler yok. Mümkün olduğunca az güçle vurdum ama hala kafaları patladı.
Başka bir yüz daha yendim ve sonunda kafalarını sağlam bir şekilde bırakabiliyordum. Mutlu bir şekilde goblin kafasını elimde sallarken elimden kaydı ve herhangi bir yerde patladı.
Sonunda bir çok kez böyle bir süreci tekrar ettikten sonra sonunda gücümü kavrayabildim. Ancak, bundan önce sadece bir tane büyük goblinin kaldığını fark ettim.
3m uzunluğunda büyük bir goblindi. Eski püskü bir zırh giyiyordu ve elinde demir topak gibi kullanışsız bir kılıç tutuyordu. Eğri büğrü yüzüne bakıldığında, kızgın gibi görünüyordu. Ona aldırış etmeden topladığım kulakları saymaya başladım.
(Bir….İki…..)
Goblinin savurduğu kullanışsız kılıçtan bir vızlama sesi geldi, son sürat bana yaklaşıyordu. Ama ufak bir çabayla kaçarken kulakları saymaya devam ettim.
(Üç….Dört….)
Büyük goblin parlak kırmızı yüzü ile kükreyerek bir anda yanıma yaklaştı ama onu takmadım.
(…..eş….altı!! Evet, başardım!!)
Kalan iki kulağı üst üste gelmiş iki cesetten buldum.
Mulu ve rahatlamış hissederken gardımın düşmesine izin verdim. Büyük goblin büyük bir adım attı ve tüm gücüyle bana saldırmaya çalıştı.
”Piç!! Ne yapıyorsun!! Seni aptal!!” (Wazu)
Şimşek hızında büyük goblinin yanına vardım. Biraz ciddi gücümü kullanarak, bana gelen kullanışsız kılıca karşı saldırı yaptım.
*Boooooooooooooooom!!!!!!*
Büyük goblinin kafası ve kullanışsız kılıç arkasında büyük bir delik bırakırken yuvaya doğru bir çöp gibi uçtu.Kalan bedeni bir ”thud” sesiyle yere düştü.Hemen goblinin kafasını kontrol ettim
(…..sağlam,sağlam!)
Goblinin kulaklarından biri ezilmişti ama diğeri güvendeydi. Goblinin kulağını canavarların kemiklerinden yapılmış bir bıçakla topladım ve bölgeden ayrıldım.K ale şehri Linnic’in doğu ormanındaki Goblin yuvası o gece yok edildi. Eğer her şey olduğu gibi bırakılsaydı, bir kaç ay sonra büyük bir goblin istilası meydana gelebilirdi, ki bu da şehre ağır zararlar verecekti. Ancak kimse bunu bilmeden sona erdi. Ölen goblin sayısı toplamda 38’di. (Ç.N.yüzlerce öldürdüm deyip 38 ne 380 bence ama…) En son büyük ki goblin Goblin Kralı olarak çağırılan A-derece bir canavardı. Wazu’nun geriye getirdiği tek şey sadece Goblin’in kulağıydı.
— ♦ ♦ ♦ —
Şehre geri döndüğümde Orlando beni kapıda karşıladı.
Goblin kulaklarını ve bitkileri Emma-san’a teslim ettim ve isteği tamamlama prosedürünü tamamladı ve bundan sonra Işığın rüzgarı Köşküne gittim. Ödül olarak toplamda bir kaç bakır ve 3 gümüş coin aldım.
O kadar da kötü değil. Lula’ya yarın akşam ücreti olarak 2 gümüş coin verdim. Akşam yemeğini yedikten sonra, dünkü aynı odaya gittim ve uyudum.
Ertesi gün öğleden sonra olmadan önce loncaya gittim. Emma-san’ın rehberliğinde, lonca binasının arkasındaki antreman sahasına gittim. O yerde çoktan büyük bir seyirci kitlesi vardı. Etrafa bakındım ve Kayla-san’ı, Lula ve Orlando’nun aralarında olduğunu gördüm. Emma-san beni arenanın merkezine götürdü ve seyirci koltuğuna gitti. Kollarını katlayan bir adamın yanına oturdu. Kocası olup olmadığını merak etmiştim. Seyircilerin çoğu maceracı gibi görünüyordu. Daha önce handa gördüğüm bazı insanları hatırladım. Herkesin yapacak bir şeyi yok mu? Ya da özellikle bu ucube show’unu izlemeye gelmiş gibi görünüyorlar…
Bazı hafif egzersizler yaparken bekliyordum. Daha sonra, benim geldiğim yoldan Siyah Ateş adamları ve Keltoş antreman sahasına geldi.
Şimdi, Siyah Ateş bana en iyinizi gösterin.