Sono mono. Nochi ni... - Bölüm 026
Çevirmen: Kylerxy & Editör: Faen_the_1134
Siyah Alevin Sonu
Regan’ın sözleriyle, Siyah Ateş’teki üç adamı hatırladım… Onların yüzleri nasıldı? Sadece onların saç renklerine dikkat ettim bu yüzden hatırlayamıyorum. Regan öyle diyorsa, doğru olmalı.
”Onların kökeni A-derece maceracı. Daha da kötüsü, şu anda bu şehirde onların güçleri ile eşleşebilecek hiç kimse yok. Ellerimiz savaşı tutmaya anca yetiyor, ama…” (Regan)
Regan yüzüme bakıyordu.
”Dürüst olmak gerekirse, yakın zamanda geri geleceğini düşünmemiştim. Haberler
hakkındakiler duydunuz ve dağı araştırma isteğini bırakmaya mı karar verdiniz?” (Regan)
”Saçmalama, düzgün bir şekilde bitirdim. Ama geri geldiğimde, şehir zaten bu durumdaydı.” (Wazu)
”Haa?…şehirden dağa ulaşmak bir kaç gün sürer…ciddi misin?” (Regan)
”Beni duydun. Kanıt kafamın üzerindeki ejderha. Bu arada, dağda daha fazla tehlike olmayacak.” (Wazu)
”….Saçma, hareketlerin için normalmiş gibi düşünmeyi bırakmalıyım…senin gücün….” (Regan)
Oii, kulağa sanki ben normal değilmişim gibi geliyor. Ne kadar kaba!
”Detayları daha sonra bana anlat….duyuyor musun?” (Regan)
”Sorun değil. Keyla-san ve Lula’nın hâlâ şehirde olup olmadıklarını merak ediyorum çünkü tekrar onların bakımında olacağım. Çabucak dinlenmek istiyorum.” (Wazu)
Regan benim korkusuz gülümsememe kafa salladı. Beni güçlü bir maceracı olarak görüyordu.
”Çok oldun! Yolu açın! Bunu çabucak bitireceğiz!!” (Regan)
Maceracılar, Regan’ın öfkeli sesini duyunca arkalarına baktılar, görünüşümü onayladıktan sonra yolu açtılar. Bu Majin’i ilk gördüğüm zaman olmalıydı, ama….
Görünüşlerinden dejavu hissediyordum. Sanki, onları daha önce bir yerde görmüştüm. Yine de artık bir insan gibi değiller. Kırmızı gözler, kırılacakmış gibi çatlak yüzler, tırnaklarının keskinliğinin artması ve uzamasıyla birlikte şişmiş uzuvlar.
…Bu doğru. Bu görünüm Elf köyünde savaştığım adam ile benzer, o bu üç adamdan daha iyi görünüyordu.
”Sadece emin olmak için. Gerçekten onları geri döndürmenin bir yolu yok mu?” (Wazu)
”Şey……en azından acılarını dindirebilirsin….” (Regan)
Regan’ın üzücü ifadesini herhangi bir cevap veremem.
[ [ [ . . . . Aaa . . . . Gaa . . . . ] ] ]
Artık bir egoya* bile sahip değiller gibi. Altı kırmızı göz yollarını kapattığımı gördüklerinde, büyük pençelerini hepbirlikte bana döndürdüler. *(D.N. Burada kastedilen ego; id, ego, superego. Merak eden varsa googleden bakabilir.)
[ [ [Gaaaaaaaa!!!!!!!!!] ] ]
Regan’ın benden istediği gibi. En azından gücümle onların acılarını dindireceğim. Tek bir darbeyle üçünün işini bitirdim.
”Siyah Alev’e Elveda!” düşük bir sesle söyledim.
*****
Majin kargaşasından beri bir kaç gün geçti ve şehir çoktan her zamanki enerjisini geri kazanıyordu. Sadece handa sessizce dinlenmek istememe rağmen, her gün bu mekanda bulunan maceracılar benim ve Majin arasındaki savaşı geceye kadar konuşuyorlardı. Nasıl onların işini tek bir darbede indirdiğim vesaire vesaire. Dürüst olmak gerekirse, rahatça yemek yiyemiyorum.
Meru benim tanıdığım olarak kabul edildi. İlk başta şaşırdılar ama yakın zamanda Meru insanlar tarafından kabul edildi. Maceracılar beni bir kahraman olarak gördüklerinden Majin’i nasıl yendiğim ve şehri kurtardığım hakkında söylentiler yayıyordu.Bence bu gerçek insanların Meru’yu hızlıca kabul etmeleri konusunda büyük bir rol oynuyordu.
Sokakta yürürken, çocuklar durdurur ve Meru’ya yemek vermeye çalışırlardı. Tezgâhlara sahip yetişkinler bile bana bir kaç şey veriyordu. Keyla-san’dan handa Meru için yemek hazırlamasını istedim. Lula, Meru’yu beslemeye çalışmış olsa da, her seferinde reddetti ve sadece elimden yemek istedi. Bunun imkansız olduğunu düşündüğümden lütfen şimdiden pes et.
Muhtemelen artık orada olmayacaklarından Regan’a ejderhaları dağdan kovaladığımı söyledim. Orthros da orada olduğundan onu da güzelce anlattım. Ve böylece araştırma görevi tamamlandı ve 30 coin’i aldım. Uhahahaha. Kendim için biraz altın coin sakladım ve geri kalanını Meru’nun Boşluk-zaman büyüsü içerisinde sakladım.
Yapacak özel bir şeyim yok bu yüzden boş zamanımı Orlando ile konuşarak ya da isteksizce profesör Lula’nın ”Hanın Yolu” hakkında konuşmasını dinlerken ya da Meru ile oynarken vb. geçirdim. Ah, Regan’dan bir çağrı vardı, tekrar? Bu sefer ne var?
Her zamanki gibi Emma-san lonca başkanının odasına rehberlik etti. Odaya girmemizle birlikte, Regan yüzünde bir gülümseme ile bizi bekliyordu. Bana gülümseyen kel orta yaşlı bir adamı görmekten mutlu olmayacağım. Bu arada Meru kafamın üzerinde yatıyordu.
”Ou, gelmişsin! Lütfen otur.” (Regan)
”…….Teşekkürler.” (Wazu)
Her zamanki gibi yüz yüze oturduk ve daha sonra Regan ağırlığından dolayı ”thud” sesi yapan bir çanta koydu.
”Bu ne? Beni çağırmanın nedeni bu mu?” (Wazu)
”Evet! Şey, başka bir şey daha var. İlk önce çantayı aç.” (Regan)
İçeriğini kontrol etmek için çantayı açtığımda, görüş alanıma yüksek miktarda altın girmişti. Uwaaa…
”Toplam 300 altın coin. Hepsi senin.” (Regan)
”…..Huh?” (Wazu)
”Majin’i yenmenin ödülü. Her beden için 100 altın coin. Eski A-derece maceracılar olduklarından bedelleri yüksek.” (Regan)
”Anlıyorum…” (Wazu)
Bu adamların arka planını bilen tek kişi Regan’dı. Şu anda kalbimde çeşitli karışık duygular var, mutlu bir şekilde kabul edemem. Çok fazla endişelenmememi söylerken Regan altın coinleri bana ittirdi. Kabul ettim ve çantayı yanıma aldım.
”Yine de gerçekten garip….buralarda Büyü rezervuaru olmaması gerek….yakın zamanda mı ortaya çıktı acaba?” (Regan)
”Bana sorsan bile….daha önce hiç böyle bir şey görmedim.” (Wazu)
”Ortaya atmıştım…Şey, daha sonra bunun için bir araştırma isteği koyacağım. Ve sonra—-” (Regan)
Regan şimdiye kadar hiç görmediğim iyi bir ruh halinde gülümseyerek bana yaklaştı. Kes şunu beni korkutuyorsun. Bilinçsizce ona vuracakmışım gibi hissettim.
”Şu anda boş musun?” (Regan)
”…..Özel bir planım yok.” (Wazu)
”Bu iyi. Şimdi seni güzel bir yere götüreceğim.” (Regan)