Sono mono. Nochi ni... - Bölüm 032
Çevirmen: Kylerxy & Editör: Faen_the_1134
Merkezdeyim
Regan Emma-san’ın getirdiği raporu okurken acımasız bir yüz ifadesi gösterdi.
”Zehirli bataklık? Bunun anlamı ne? Daha önce bunun gibi bir şey hiç olmamıştı.” (Regan)
”Bu benim de ilk kez duyuşum. Bu bitki toplama isteği için giden çaylak maceracıların raporu. İlk başta bir hata olduğunu düşünmüştüm ama oradaki diğer insanlarda zehirli bataklık keşfettiklerini söylediler. Raporu özetlemek gerekirse, bataklık yaklaşık olarak 10 metre çapındaki alanı zehirle kirletmiş. Daha fazla araştırma elimize geçmedi. Güçlü zehirden dolayı alanın merkezine yaklaşmak oldukça zor. Şu anda merkez bölgeyi araştırması için yüksek seviye zehir direnci yeteneğine sahip birisini araştırıyoruz.” (Emma)
”Şu anda yapabileceklerimizin kapasitesi bu huh…?” (Regan)
”Ama ana konu bu değil, şu anda zehirli bölge genişliyor ve yavaşlayacak gibi görünmüyor. Bu hızda eğer terketmezsek kısa bir süre sonra şehire ulaşacaktır.” (Emma)
”Tch, ne kadar zahmetli…” (Regan)
Regan çaresiz kalmıştı ve Emma-san’ın etrafında ağır bir hava vardı. Bir şekilde atmosfer konuşmam için çok katıydı ama…
”Umm…” (Wazu)
”Hmm? Buluşmamız için üzgünüm çok kötü zamanlama.” (Regan)
”Hayır, sorun bu değil…” (Wazu)
”Sorun ne?” (Regan)
”Bataklık…içerisine bakmama ne dersiniz? Zehir benim üzerimde bir işe yaramıyor.” (Wazu)
”Haaa…..?!”( Regan, Emma)
Ah! İkisi de inanamayan bir yüz gösterdi.
”Ancak, bunun ölümcül bir zehir olma olasılığı var.” (Emma)
”Benim üzerimde işe yaramıyor…” (Wazu)
”Bir felç zehiri olabilir.” (Regan)
”Benim üzerimde işe yaramıyor…” (Wazu)
”O zaman ne senin üzerinde işe yarıyor…” (Emma)
”Nerdeyse her şey benim üzerimde bir işe yaramıyor…” (Wazu)
”Ama Sake’den sarhoş oldun…” (Regan)
”Lütfen bunu unutun…” (Wazu)
Ortamda ani bir sessizlik oldu…
”Tamam! Wazu! Hadi bölgeye gidelim.” (Regan)
”Anladım.” (Wazu)
”Emma, eğer zehire dirençlilik yeteneğine sahip başka birisini bulursan hemen onları getir!Ayrıca, ölü yakma için hazır olun!!” (Regan)
”Anladım.” (Emma)
”Gidiyoruz!!” (Regan)
Acil bir durumda zaman çok değerlidir…Çok derin düşünmemeliyim.
*****
Hemen, Regan’la birlikte şehirden çıktım ve söz konusu olan ormana doğru yöneldim. Zehrin çoktan yayıldığı görülebiliyordu. Pis have atrafı sarmıştı. Şöyle ki, Regan ”tadı korkunç” diye şikayet ederken zehir için panzehir ile formüle edilmiş bir su içti. Bu arada ben tamamen iyiyim hum-hum!
”Sen…Sen kesinlkle iyi misin?” (Regan)
”Daha önce söyledim. Peki, bataklıklığı kontrol etmek için biraz ilerliyorum.” (Wazu)
”Evet, aslında seninle gelmek istiyorum ama daha fazla ilerleyemiyorum gibi görünüyor. Daha sonra buraya gelecek adamları bekleyeceğm. Gerisini sana bırakıyorum.” (Regan)
”Mümkün görünüyorsa bunun hakkında bir şeyler yapacağım.” (Wazu)
Bataklığa eskiden olduğu gibi girdim. Zehir gittikçe daha da şiddetleniyor gibi gözüküyordu ama ilerlemek benim için bir sorun değildi. Zehirin en güçlü olduğu bataklığın merkezine doğru ilerledim. Çok geçmeden, bu yere ulaştım.
”Uwaa! Bu nalet olası şey de ne?”
Zehirli bataklığın merkezinde bir şey vardı. Canavar benzeri bir formda dört ayaklı bir yaratık. Vücuy yüzeyi zehirli gibi gözüken mor çamurumsu bir sıvı ile kaplıydı. Bu yaratığın kökeni hakkında en ufak bir şey bilmiyorum. Ellerinde ve ayaklarından sıvı yere düşüyordu, genişliyor ve zehirli bir bataklık oluşturuyordu.
Bu arada ben tamamen sakindim.
”Gyauuuuu—–!!!”
Ben farketmeden bir inilti çıkardı. Bataklık şiddetli bir şekilde köpürdü ve bazı dokungaçlar ondan fırladı.
”Gyauu!!!”
Bir şey bağırdığı zaman, dokungaçlar bir kerede bana saldırmaya başladı. Dokungaçlardan kaçarken gözlemliyordu. Bana zarar vermeyecek olsalarda onlara dokunmak istemiyorum, bu sadece dokunma hissi ile alakalı. Tek yapabileceğim şey gözlemlemek. Büyü kullanamam, bir silaha sahip değilim, bir yumruk ve tekme dışında savaşmamın bir yolu yok. Ama hâlâ onu öldürmelmiyim yoksa oldürmemelimiyim merak ediyorum.
Oh, gereksiz şeyler hakkında düşünme.
Dokungaçlardan kaçarken bir saldırı şansı arıyordum daha doğrusu, mümkün olduğunca dokungaç benzeri şeyler dokunmamaya çalışıyordum. Boşluk oluştuğu zaman, geri adım atmış gibi yaptım ama bir anda yumruğum ona doğru ilerledi. Dokungaçlar erimiş gibi ortadan kayboldu ve tepki olarak hemen bölgeden çekildim.
”Uwaa! Elime yapışıyor!!” (Wazu)
Mor sıvıdan kurtulmak için elimi bir vızıltı ile salladım. Vücut parçalandı ve bataklık tarafından yutuldu, bu sahneyi izlemiştim.Bundan sonra, yerinde küçük kırmızı bir top kaldı.
Onu onaylamadan önce, kırmızı top çatladı ve parçacıklar gibi saçılırken ortadan kayboldu. Hmm…az önceki kırmızı top…daha önce bir yerlerde görmüştüm… Bunu bir kenara atarsak sorun olan zehirli bataklık ortadan kalkmadı. Daha önceki kırmızı topun ne olduğunu bilmiyordum, bir rapor vermek için Regan’ın yanına döndüm.
Bir kaç lonca çalışanı, Emma-san ve etrafta Regan’ın yerinden maceracı gibi gözüken on adam vardı.
”Yo! İyi çalışma için teşekkürler! Durum nasıl?” (Regan)
”Sebebini ortadan kaldırdım ama…bataklığın pis havası henüz ortadan kalkmış değil.” (Wazu)
”Anlıyorum…” (Regan)
Regan parmakları ile çenesine dokunurken gözlerini kapattı bir şeyler düşünmenin tam ortasında gibiydi. Bu yerdeki herkes Regan’ın talimatlarını bekliyordu.
”Elden bir şey gelmez…ormanı yakacağız!!!” (Regan)
”Tek yol bu huh…?” (Emma)
Eh? Yakmak mı? Sözlerimi ortaya döktüm. Sebebini duyduğumda, bir şekilde pis hava ile baş edebileceklerdi ama bataklığı arıtmanın bir yolu yok gibi görünüyordu. Bu nedenle tek yol, ormanın o bölgesini bir bariyer ile kapatıp Ateş Büyüsü kullanarak bariyerin içerisindeki bataklığı yakmaktı. (arındırmak)
Ancak bu yöntem geniş bir alanı içerdiğinden, orman büyük bir hasar alacaktı ve bir süre boş bir arazi olacaktı…hmm…hoş değil… Acaba yapabileceğim bir şey var mı…? Bataklıktan kurtulduğumuz sürece…bekle, belki bir şeyler yapabilirim.