Sono mono. Nochi ni... - Bölüm 039
Çevirmen: Kylerxy & Editör: Faen_the_1134
Tata’nın Gevezelikleri
Tüccar olarak çalışan nazik bir anne ve babam vardı. İkisinin tamamen sevgisi ile sağlıklı bir şekilde yaşıyordum, ama 8 yaşına geldiğimde hayatımın bir dönüm noktası gerçekleşti. Babam bir lord’dan yüklü miktarda borç aldı. Hayatım tamamen değişti ama aileme olan sevgim hala aynıydı.
O zamanlar lord borcunun karşılığı olarak beni karısı olarak görütmeyi önerdi ama onları ikna etmek için çeşitli şeyler söyledikten sonra bile inatla reddettiler……
Onların sevgisini biraz da olsa geri ödemek istiyordum bu yüzden vücudumu satmaya karar verdim. Onun yerinde çalışmak için babamın tanıdğı Garret-san’a danıştım. Bir şekilde ilk seferimi kendi kendime atlatmayı başardım. Garret-san da bana yardım etti ve yakınıma garip bir müşteriyi getirmedi.
Yine de hiçbir müşteriyi kabul etmezsem para alamazdım. Bundan sonra bir kaç müşteri ile bir kaç kez uyudum, hiçbir şey yapmazsam hiçbir şey yapılmazdı.
Her zaman adını bilmediğim birileri tarafından tutuldum, kalbim ölüyordu. Ama ödenecek bir borç olduğundan duramazdım.
Lord da beni kucaklamak için bir kaç kez geldi. O zaman kalbim gerçekten ölmeye başlamıştı ama duygularım kaybolacak gibi görünmüyordu.
Bunu hatırlamak istemiyorum…
Öyle olsa bile, burada yaşadığım sürece bir arkadaş edinebilirdim. En çok karşılaştığım kişi Nena-san adında kedi kulaklı bir kişiydi. Onun kulakları tatlıydı ve sık sık konuşurduk. Kendi hayatım hakkında konuşurdum ve ağlardım.
Burada çalışmaya başladıktan altı ay sonra, Garret-san beni odasına çağırdı. Regan-san’a tanıtıldım. Onun bu şehrin lonca başkanı olduğunu duyduğumda şaşırmıştım. Garret-san hâlâ maceraparest olduğunda onun takım arkadaşıydı. Ve daha sonra Regan-san bana biraz umut getirdi.
Babamın borcunun beni almaya çalışan lord’un bir planı olabileceğini söyledi. Ve şu anda kanıtları bulmak için araştırma yaptıklarını duyduğumda daha fazla şaşırmıştım. Sadece biraz daha dayanmaya ihtiyacım olduğunu düşündüğümde ağladım.
Bu noktadan sonra, bir müşteri tarafından tutulurken benim kalbim artık ölüyor gibi hissettirmiyordu. Kalbimde lord’a karşı öfkeyle, bir gün her şeyin sona ereceğine inandım bu yüzden daha çok çalıştım.
O zamanda bu yana yarım yıl geçmişti, şimdi 19 yaşına gelmiştim—–
Benim için bir kader toplantısı yapıldı. Garret-san’ın hikayesine göre, Majin’den şehri kurtaran güçlü bir kahraman bu yere gelecekti. Nena ile bunun hakkında konuştuğumda, o kişiyi bir ihtiyaç anında kullanmayı önerdi.
Garret-san’ın konuşma sesi tarafından kararlaştırılmış odaya yöneldim. Regan-san ile birlikte bir adam vardı. Zararsız görünen vasat bir yüz görünüşüne ve siyah gözlere sahip bir adamdı. İnsanların bahsettiği adam gerçekten o mu? Bu benim ilk izlenimimdi. Ancak, eğer gerçekten böyle bir güce sahipse, lord’u benden uzak tutmak için ona yaklaşırsam yararlı olacaktı. Ona ulaşmak için bedenimi kullanacaktım. Ama on gün alkol içtikten sonra çöktüğümden başarısız oldum.
Lord’un soruşturması hâlâ devam ediyordu. Rahatlamış hissediyordum çünkü Wazu-san ile bir sonraki buluşma için randevu almayı başarmıştım.
Bir dahaki buluşmamızda, Wazu-san’la yatmaya hazırdım, çünkü burası bu tarz bir yerdi. En güçlü müttefiği bu kirli bedenim ile elde etmenin mümkün olduğunu düşünmüştüm ama olmamıştı. Zamanımızı sadece birbirimiz ile konuşarak geçirdik.
Ancak hayatımda bu şekilde hissettiğim ilk zamandı, kalbimin onunla konuştuğumda iyileştiğini hissettim. Ama eğlence zamanları bir gürültü ile son buldu. Bir olay olduğunu anladığım anda düzenlenmiş odaya yöneldim.
Garret-san yenilmişti ve vahşi bir insan tarafından yakalanmıştım. Ama göz açıp kapayıncaya kadar durum sonlanmıştı. Onu fark etmeden önce kurtarılmıştım ve barbarlar ışık hızında temizlenmişti.
Wazu-san’ın sırtına bakıyordum. Bir şey söyledi ama kafamın içine girmedi. Sadece onun bu yerden ayrılan figürünü izledim, kalbim endişe verici bir şekilde çok hızlı atıyordu.
Soruşturma final aşamasına girmişti. Bir müşteri tarafından kucaklandığımda aklıma gelen tek şey vardı.
Keşke Wazu-san olsa.
Wazu-san’ı düşündüğüm zamanların sayısı arttı. Neredeyse her gün Wazu-san’ın düşüncesi tarafından meşgüldüm. Sırdan yüzü şu anda tatlı görünüyordu. Sırtı güçlü gözüküyordu. Üzerine atlamak istiyordum. Şimdiye kadar asla aşık olmamıştım ama bu benim ilk aşkımdı.
Wazu-san’ın Garret-san’ın kutlama partisine geleceğini duyduğumda kalbim sevinçten yerinde durmuyordu. En güzel kıyafetlerimi giyindim. Kapının önünde bir kaç kez derin nefes aldım. Odaya girdiğimde Wazu-san kanepede uzanıyordu. Ona yaklaşırken uyuduğunu gördüm. Bir kabus görüyor gibiydi. Kimsenin burada olmadığından emin olmak için etrafa baktım. Nazikçe Wazu-san’ın kafasını kaldırdım ve kucağıma koydum ve daha sonra kibarca başını okşadım. Wazu-san’ın uyuyan yüzünün biraz daha huzurlu olduğunu düşünmüştüm….
Tatlı……..muuuuu!!
Ertesi gün. Wazu-san’ın kişiliğini göz önüne alarak, bugün tekrar geleceğini düşünmüştüm. Wazu-san bu sefer beni tutabileceğinden vücudumu dikkatlice yıkadım. Onu bekletmek istemiyordum. Onun geldiğini duyduğumda, vücuduma sarılı tek bir banyo havlusu ile direkt odaya gittim. Bu utanç vericiydi. Ve daha sonra bu sonsuza kadar unutamayacağım bir kader günü oldu…
Wazu-san’ın ne kadar endişelendiğimi anlaması için öğüt verirlen, bir canavara dönüşmüş lord odayı bastı. Wazu-san odadan dışarı uçuruldu ve ben de lord tarafından götürüldüm. O zaman ölüm için hazırlanmıştım. Wazu-san’ın bir kez bile beni kucaklayamacağından dolayı bir pişmanlık vardı.
Ama Wazu-san uzun zaman önce beni kurtarmaya geldiğinden bu karar anlamsızdı. Beni prenses taşıması ile tutarken utanıyordum.
Wazu-san birbiri ardına büyü tarafından vuruldu. İyi görünmesine rağmen, endişeliydim ve tek başına kaçmasını söyledim. Wazu-san sadece bana şaşkın bir bakış attı. Mouu!! Bu yüzden ona istemsizce bir şey sordum.
”Nasıl olur…..benim gibi birisini kurtarmak için bu kadar ileri gidiyorsun?” (Tata)
”Eh? Çünkü seni seviyorum.” (Wazu)
Huh? Ne dedi? Sevmek? Wazu-san beni? Yapamazsın. Benim gibi bir kadın…….ancak Wazu-san, kendimi küçümserken sözleriyle bunu reddetti. Omzumdan yakaladı ve beni burdan çekti. Neeee?
”Yine de seni seviyorum!! Duydun mu?” (Wazu)
Eh!? Neee!? Evet! Tamam! Bir söz söylemeden sadece başımı sallayabildim. Fark ettiğimde durum çoktan sonlanmıştı.
Ondan sonra, şehri terk ettik. Garret-san’ın hikayesine göre, lord’un ailesi öç peşinde koşabilirdi. Ortalık sakinleşene kadar şehirden ayrılmaya karar verdim ve Garret-san’ın tanıdıklarının yanında kendimi saklamaya karar verdim. Wazu-san’dan ayrılmak istemesemde, şu anda onun yanında olursam sadece belaya neden olacağım. Nena’dan ona hikayeyi anlatmasını istedim. O da bana bırakabilirsin dedi.
Bir kaç gün sonra Garret-san’ın tanıdığının bir elf olduğunu öğrendim. Ayrıca merkez dağın yakınlarındaki bir elf köyünün başkanıydı. Nazikçe karşılandık.
Nena Elf köyüne varar varmaz, mesajımı doğru düzgün alatıp anlatmadığını sordum. Ama aktardığı mesajın içeriğini duyduğumda şok olmuştum. Bu arada Nena’ya Wazu-san’a ait olan duygularımı söylememiştim.
A-ama…..!! Ne yapmalıyım? Ona hislerimi doğru düzgün söyleyemedim.
Ailem, benim endişeli görünen reaksiyonumu gördüklerinde,”Neyin var?” diye sordular ve ben de her şeyi anlattım. Daha sonra babam dona kaldı ve annem yüzünde çiçekler açmış gibi gülümsedi.
”Oh tatlım, şu andan sonra onu takip etmelisin.”
Eh? Bu iyi mi? Saklanmam gerekiyor, değil mi? Bunları merak ederken, annem bu konuyu Garret-san’a anlattı. Teşekkürler anne!!
Bir süre sonra, etrafa saçılan kıvılcımlarla, bugün altı kişi Wazu-san ile buluşmak için köyü terk ettik. Üyeler, aşk rakibim, iki elf, Nena, ben ve Ragan-san. Herkes tarafından teşvik edilirken üyelerle birlikte köyden Rinikku şehrine doğru yola çıktık.
En kötü durumda artık Rinikku şehrinde olmayabilirdi ama ben kesinlikle onu bulacaktım. O zaman, başka bir kadına asla kaybetmeyeceğim!!
İkinci ya da üçüncü karısı olmayı kafama takmıyorum, bu yüzden Wazu-san lütfen beni al.