Super God Gene - 0251
Okul eğitim alanındaki atmosfer oldukça depresifti. Çekilişin sonuçlarını gördükten sonra, ikinci turda İttifak Merkezi Askeri Akademisi ile karşılaşacakları için birçok eski üye harap bir haldeydi.
Yenilmez canavar. Eski takım üyeleri için, üzerlerindeki baskı aşırı fazlaydı.
Program Situ Xiang’ın planını da bozmuştu. Normalde, takımın maçlarda antrenman yapmasını istiyordu. Han Sen’in takımda olması ile birlikte, en azından beşinci tura kadar gelebilirlerdi.
Takım üyeleri yeterli pratik ve güveni kazandıktan sonra, İttifak Merkezi Askeri Akademisi ile karşılaşabilirlerdi. Kazanamasalar bile, iyi bir performans sergileyebilirlerdi.
Ancak ikinci turda canavarın avucuna koşacaklardı ve eğer bu turda kaybederlerse, geçen seneden bile daha kötü bir sıralamada olacaklardı. Situ Xiang bunu kaybedemeyeceklerini biliyordu ama takımda Han Sen olsa bile güvenemiyordu.
Sonuçta, okçuluk turnuvasındaki ana nokta takım maçlarıydı, bireysel maçların çok fazla etkisi yoktu. Okul sıralaması, çoğunlukla takım maçlarının derecesine bağlıydı.
Blackhawk içerisinde Han Sen dışında güvenebileceği çok az insan vardı. Eski takım üyeleri güvenlerini kaybetmişlerdi ve yenilere böyle bir büyük oyunda tamamen güvenemezdi.
Şu anki durum Situ Xiang için çok zordu. İçinden düşündü: ”Lanet olsun, el. Kura çekimlerinde neden bu kadar şansızsın?”
Ne kadar şanslı olduklarının bir önemi yoktu, koç olarak takımın moralini arttırmak zorundaydı.
Yine de hiçbir şey işe yaramıyordu. Eski takım üyeleri tamamen kaybettiklerinden emindiler. İkinci tura çıksalar, bu sefer orada kaybedeceklerdi.
”Çok yazık! Böyle güçlü bir rakip hem de ikinci turda…” Shi Zhikang şikayet edemeden duramadı.
”Bu iyi bir şey. Sadece daha güçlü rakipler bizim ilerlememizi sağlar.” Zhang Yang tamamen umut doluyken heyecanla söyledi.
Lu Meng doğal bir şekilde söyledi: ”Daha fazla ilerleme ama daha az fırsat. Mevcut kadromuzla, Han Sen bile bizi ikinci tura geçiremez.”
”İlerleme kaydettiğimiz sürece sonuç önemli değil. Daha denemedik, bu yüzden nasıl kaybedeceğimizden emin olabilirsiniz. Han Sen katılmıyor musun?” Zhang Yang Han Sen’e sordu.
”Tabi ki kazanacağız.” Han Sen gülümsedi ve söyledi ”Çok ilginç olduğunu hissetmiyor musunuz?”
”Neresi ilginç?” Shi Zhikang şaşkınlıkla sordu.
”İttifak Merkezi Askeri Akademisi ligde kral ve Jing Jiwu askeri öğrenciler arasında bir numara. Eğer onları yenebilirsek, bir çağa son vereceğiz. İlginç olduğunu düşünmüyor musunuz?” Han Sen gülümseme ile sordu.
”İlginç hiçbir şey hissetmiyorum. Oldukça zayıf bir rakip olacağım.” Shi Zhikang acıklı bir şekikde gülümsedi ve söyledi.
”Han Sen, Jing Jiwu’yu hafife alma. O korkunç bir adam.” Lu Meng ciddiyetle söyledi.
”Kimseyi hafife almıyorum ama çok ilginç olduğunu düşünüyorum. Bir hükümdarlığı sonlandırmak ve tarihe gömmekten daha heyecanla başka bir şey düşünemiyorum” Han Sen ciddiyetle söyledi.
”Kesinlikle, Han Sen seni destekliyorum.” Zhang Yang’ın gözlerinde ateşler yanıyordu ve savaşmak için bekleyemiyormuş gibi görünüyordu.
”Siz normal değilsiniz ama biz oda arkadaşı olduğumuzdan, eğer savaşmaya karar verdiyseniz, ben de size katılacağım. Sadece koçun bize fırsat vermeyeceğinden korkuyorum.” Shi Zhikang endişeyle söyledi.
Lu Meng dudaklarını yaladı. ”Rahatla, kesinlikle katılacağız. Koç oldukça zeki ve güvenlerini bu kadar kaybetmişlerken eski takım üyelerini kullanmayacaktır. Büyük ihtimalle okulu biz temsil edeceğiz.”
…
Han Sen kafeteryaya doğru yürürken, comlink’i çaldı. Çağrı, Tang Zhenliu’dandı. Çağrı cevapladığında, Lin Feng ve Tang Zhenliu’nun holografik görüntüsü aynı anda ortaya çıktı.
”Okçuluk turnuvasına katılmaya karar verdin mi?” Tang Zhenliu aceleyle sordu.
”Okçuluk departmanındanım ve okul takımının bir üyesi olarak kesinlikle katılacağım. Bir problem mi var?” Han Sen Tang Zhenliu’nun neden bunu umursadığını anlamadı.
Tang Zhenliu konuşmadı ama Lin Feng’e baktı.
”Kazanabileceğini düşünüyor musun?” Lin Feng sordu.
”Emin değilim…” Han Sen hızlıca yanıtladı. Jing Jiwu o kadar güçlüydü ki canavar ile savaşmadan önce kazanıp kazanamayacağını söyleyemiyordu.
”Senin maçını izleyeceğim.” Lin Feng sakince söyledi.
Han Sen, Lin Feng’in ne demek istediği anlamadığından ona garip bir bakış attı.
Tang Zhenliu açıklamadan edemedi. ”Han Sen, Jing Jiwu ile aynı okula gidiyorduk. Lin Feng kadar güçlüydü. Ne yazık ki, daha sonra İttifak Merkezi Askeri Akademisine transfer oldu ve Lin Feng ile hiç kapışma şansı olmadı. Kesinlikle çok zor bir savaş olacak. Şu anda gergin hissediyor musun?”
Han Sen omuz silkti ve söyledi: ”Kaybedeceğimizi hiç düşünmedim bu yüzden endişelenecek bir şey yok.”
”Eğer Jing Jiwu bunu duysaydı, kesinlikle çok mutlu olurdu. Ona söylemeli miyim?” Tang Zhenliu sırıttı.
”Nasıl istersen…” Han Sen söyledi.
”Dikkatli ol. Jing Jiwu gördüğüm en yetenekli ve çalışkan insandır.” Lin Feng aniden araya daldı.
Han Sen şaşırdı ve ciddi bir şekilde kafasını salladı.
Lin Feng’in gözünde böyle yer eden biri kesinlikle inanılmaz derecede zorlu olmalıydı.
”Tamam o zaman, oraya gelecek ve oyununu izleyeceğiz.” Tang Zhenliu hızlıca kapattı ve Jing Jiwu’yu aradı.
”Bir numaralı askeri okul öğrencisi, bu kulağa Jin Bi’den daha iyi geliyor.” Han Sen içtenlikle çenesine dokundu.
Ancak bu ünvanı kazanmak için canavar diye çağrılan adamı yenmesi gerekiyordu.
Kafeteryaya geldiğinde, Ji Yanran bir masaya oturmuştu. Şanslıydı ki onun oda arkadaşı etrafta değildi ve Han Sen bu konuda şanslı olduğunu hissetti.
”Okul okçuluk takımın ikinci turda Jing Jiwu ile karşılaşacağını duydum.” Ji Yanran söyledi.
”Evet ne oldu?” Han Sen Ji Yanran’ın bile okçuluk turnuvasını önemsemeye başlamasına şaşırmıştı.
”Eğer Jing Jiwu’yu yenebilirsen, seni dört günlüğüne çiftler için lüks Ege Denizi turuna götüreceğim.” Ji Yanran göz kırptı ve söyledi.
Han Sen aniden kazanmak için büyük bir istek hissetti. Gözleri bir ampul gibi parladı ve mırıldandı ”Dört gün…lüks…çift turu…”
(Göz kırptı demek ki verecek……………kalbini………. nedense aklıma şaban geldi)