Super God Gene - 0423
Çevirmen: Kylerxy Düzenleyen: ggurcan
Siyah Kristal
Ç.N: Evrimleşme Basamakları unutanlar için: Evrimleşmemiş, Evrimleşici, Üstün, Yarı Tanrı; açıklananlar şu anlık bunlar
Han Sen iki kelime ‘’kral ruhu’’ dan şok olmuştu. İnsanlar arasında birçok evrimleşici vardı. Aslında, insanların çoğu evrimleşiciydi. Evrimleşmemiş kişiler genellikle on altı, otuz yaş aralığındayken insanlığın çoğu yirmi, üç yüz yaş aralığındaki evrimleşicilerdi. Çoğu insan yaşamı boyunca bu statüde kalırdı ve sadece birkaç kişi bir Üstün olabilirdi.
Bunun nedeni bir evrimleşicinin yüz geno puanı kazanamadığından değildi, çünkü Üçüncü Gods Sanctuary çok tehlikeliydi. Eğer birisinin kondisyon indeksi çok düşükse, Üçüncü Gods Sanctuary’de bir insanın ölmesi çok olasıydı.
O kadar çok fazla örnek vardı ki, insanlar arasında evrimleşen birçok insan tüm hayatları boyunca İkinci Gods Sanctuary’de kalmayı tercih ediyordu.
Yüzlerce hatta binlerce geride kalmış evrimleşici vardı. Ancak kutsal kanlı puanlarını maksimize ederek evrimleşenler dahil onların arasında Han Sen hiç bu beden adını kazananını duymamıştı.
Mutant geno puanlarını maksimize eden bir evrimleşici bir mutant beden kazanırken kutsal geno puanlarını maksimize den bir evrimleşici kutsal beden kazanıyordu. Başka bir isim yoktu.
Ancak Han Sen’in süper bedenden daha yukarı da ‘’kral ruhu’’ adında bir ismi vardı. İki kelime Han Sen’i şaşırttı ve heyecanlandırdı, bunun anlamını bile bilmiyordu.
Tek cümle olan Süper beden kral ruhunun tanıtımını okudu.
Kral Ruhu: Kral dünyayı yönetir; Tüm ruhlar önünde eğilir
Basit cümle aniden Han Sen’in bakışlarını değiştirdi, çünkü aniden birçok şey düşünmüştü.
İkinci Gods Sanctuary birinciden çok daha farklıydı. İnsanların içeride dinlenmeleri için doğal Shelter’ler yoktu. Işınlanma cihazlarının etraflarında hiçbir şey yoktu. Bunun dışında insanlar her şey için kendi başlarına savaşmaları gerekiyordu.
İkinci Gods Sanctuary’deki yaratıklar birinciye göre daha organizeydi. Ve ruhların yönettiği birçok ruh Shelter’i vardı.
Ruhlar yaratıklardan farklıydı. Çoğu insanlar gibi görünüyordu. Kadın ya da erkek olabilirdi ama bedenleri etten yapılmamıştı. Ruh taşları yok edilmediği sürece, temelde ölümsüzlerdi.
Ruh taşları yerinde olduğu sürece bir ruh öldürülmüş olsalar bile ruh taşlarından tekrar doğabilirlerdi.
Ek olarak ruhların yaratıkları kontrol etme yetenekleri vardı. Bir Ruh Shelter’i olduğu sürece, bölgedeki çoğu yaratık ruha bağlanır ve bir yaratık birliği oluştururdu.
Tabi ki gelişmiş yaratıklar az gelişmiş ruhlar tarafından kontrol edilemezdi. Ruhların bu statüleri ve yetenekleri yaratıkları kontrol etme yeteneklerine göre belirlenirdi.
Ruhların kontrolünde insan Shelter’lerine birçok yaratık saldırısı olmuştu. Eğer insanlar yeterince güçlü olmasaydı, İkinci Gods Sanctuary’de ölmeleri çok normaldi.
Birisi gerçekten Ruh barınaklarına girip ruh taşlarını yok ederek bir ruhu öldürmeliydi. Tabi ki, bir kişi ruh taşına da sahip olabilirdi ve ruhların sadakatini kazanabilirdi.
Ancak ruhlar çok nadir insanlara itaat ederdi. Çoğu gelişmiş ruhun sadakatini kazanmak insanlar için çok zordu. Ruhların çoğu insanlara itaat etmeden önce genelde kendi ruh taşlarını yok etmeyi tercih ederdi. Bu nedenle, birçok insan İkinci Gods Sanuray’de ruhlara sahip değildi.
Ruhlar canavar ruhlarından farklıydı. Canavar ruhları insanlar tarafından kontrol edilmesi gereken sadece bir oyuncaktı. Ancak ruhlar kendi düşüncelerine ve zekalarına sahipti ve görevleri kendi başlarına tamamlayabilirlerdi. Ek olarak insanlara sadakatlerini sunan ruhlar insanlar gibi canavar ruhlarını kontrol etme yeteneği kazanırken yaratıkları kontrol etme güçlerini kaybedeceklerdi. Ek olarak, ruh sadakatini bir kez sunduğunda yaşamları ve ölümleri onların efendileri tarafından karar verilebilecekti.
Birçok insan ruhların sahibi olmanın övünülecek bir şey olduğunu ve onların sosyal statülerini temsil ettiğini düşünürdü. Eğer ‘’kral ruhun’’ da ki ruh aynı ruhu temsil ediyorsa, bu herhangi bir ruhun ona sadakatini sunması için sorması gerektiği anlamına mı geliyordu? Bu inanılmaz bir yetenek olmaz mıydı?
Ancak bu sadece Han Sen’in tahminiydi. Bunun gerçek olup olmadığı hakkında hala bir fikri yoktu. İkinci Gods Sanctuary’e gittiğinde bir ruh bulup bunu onaylamalıydı.
Han Sen şu anki kondisyon seviyesini test etmek için İttifak’a ışınlanmak istiyordu. Ancak siyah kristal sorunu çözmeden önce henüz ayrılamazdı.
Evrimleşme havuzundan ayrıldıktan sonra, Han Sen havanın daha da ağırlaştığını hissetti. Kirlilik bir toz gibi tüm bedenine girmeye başlamıştı.
Han Sen aniden evrimleşicilerin neden Birinci Gods Sanctuary’de kalamadığını anlamıştı. Evrimleştikten sonra, birisinin bedeni kaynak suyu kadar saflaşıyordu. Bir evrimleşici Birinci Gods Sanctuary’de kaldıkça daha fazla kirlilik tüm bedenini kaplayacaktı ve bedenini daha ve daha da kirletecekti.
Eğer kirliliklerin miktarı az olursa beden bunu reddedecekti. Ancak bir evrimleşici çok uzun süre kalırsa saf beden asla geri dönemezdi.
Han Sen birinci Gods Sanctuary’de çok uzun süre kalmak istemiyordu. Yapması gereken tüm işleri halletmişti. Bu noktada yapacağı tek bir şey kalmıştı.
Odasına döndükten sonra Han Sen eliyle siyah kristali tuttu. Uzun bir süre sonra dişlerini sıktı ve siyah kristali ağzına koydu.
Han Sen ışınlanma cihazının içinde duruyordu. Bir kez girdiğinde hemen İttifak’a geri dönecekti. Qin Xuan ışınlanma cihazı istasyon müdürü olduğundan, hemen ondan yardım isteyecekti. Orada onu kurtarabilecek ışınlanma cihazı sağlık ekibi vardı.
Tabi ki, bu en kötü senaryoydu. Eğer birisi siyah kristali bulursa, bu ölümden daha beter olacaktı.
Ancak Han Sen’in senaryosu hayal ettiği gibi gerçekleşmedi. Sanki sıradan bir taşı yutmuş gibi siyah kristali yutmuştu, hiçbir şey olmamıştı.
Ne ısı ne de soğukluk vardı. Siyah kristal neredeyse hiç yok gibiydi.
Han Sen dikkatsiz olmaya cesaret edemedi. Bir insanın bedenine uzun sürede etkili olabilecek evrende birçok radyoaktif madde vardı. Birisi ağır hastalanabilir ya da ölebilirdi bile.
Han Sen derin bir nefes aldı ve odasının içine baktı. Sıfır dışında hiçbir şeyin kalmadığından emin oluyordu, Han Sen geniş gözleriyle ona bakan Sıfıra gülümsedi ve Steel Armor Shelter’den ışınlandı.
Sıfır Han Sen’i çıkışa doğru takip etti ama Han Sen onu kafasına takmadı. Işınlanma istasyonundaki self-servis tarayıcıya koştu, bir tane tarama kartı kaydırdı ve kendi bedenini taradı.
Tarayıcıdaki holografik görüntüyü gördükten sonra Han Sen şok oldu. Birkaç kez daha taradı ama sonuç yine de aynıydı. Bedeninde siyah kristal yoktu.
‘’Belki de siyah kristali yanımda getirmede başarısız oldum?’’ Han Sen son derece hayal kırıklığına uğradı. Geçmişte birçok insan İttifak’a et getirmeyi umarak tüm yaratık etini yuttuktan sonra hemen ışınlanmışlardı. Ancak İttifak’a geri ışınlandıklarında, sindirilmeyen et yine de Shelter’de kalmıştı. Han Sen siyah kristalin Steel Armor Shelter içerisinde kaldığını düşünmüştü.
Ancak Han Sen hemen bir şeylerin yanlış olduğunu hissetti. Kendi bedenine dikkat ediyordu ve zihnine hiç bakmamıştı. Hayal kırıklığı içerisinde bedenine daha fazla dikkat etmedi ve zihninde sıra dışı bir şeyler hissetti.