Super God Gene - 0556
Bölüm 556 – Yeşimgüneşi Kuvveti
Çevirmen:Zebani
Han Sen odasına dönüp Yeşimgüneşi Kuvvetinin beş sayfalık kopyasını incelemeye başladı. Eski sözlük bilgisine sahip olduğu için metni çözmekte çok sorun yaşamadı.
Hiper gen sanatının içeriği oldukça zengindi. Kişinin böbreklerini güçlendirme konusunda iyiydi.
Han Sen okurken parşömenlerden mistik bir aura yayılıyordu. Bu da beceriyi daha iyi anlamaya başladığını hissettirdi.
Han Sen ne kadar yakından bakarsa, esrarengiz aura üzerindeki anlayışı ve algısı bi o kadar netleşti.
“Yeşimgüneşi Kuvveti bu demek. Zhu Ting’in söylediği kadar iğrenç değil. Sapkın Mantradan pek bir farkı yok. Biri kalbi güçlendirirken diğeri böbreklere odaklanıyor.” Han Sen okumayı bitirdikten sonra vardığı sonuca şaşırdı.
Bu yetenek aslında bayağı sağlam bir yetenekti. Her yerde aranıp da bulunamayan tipten bir beceriydi. Peki, Zhu Ting neden ona böylesine değerli bir beceriyi kolayca verdi?
Han Sen’in gözünde Yeşimgüneşi Kuvveti, kalite açısından Sapkın Mantraya oldukça yakındı. Kalbin güçlenmesi, vücudun genel gücünü artırıyordu ve böbrekleri güçlendirmek ise güç depolama tankınızı geliştirdiğiniz anlamına geliyordu.
Yeşimgüneşi Kuvvetiyle geliştirilmemiş böbrekler enerji üretmek için kömür kullanan soba gibiydi. Etkili ama verimli değil. Hiper gen sanatıyla güçlendirilmiş böbrekler ise güneş enerjisini kullanan termik santraller gibiydi. Verimli, uzun ömürlü ve gelişmiş.
Han Sen bu beceride ustalaştıktan sonra daha çeşitli becerilerde ustalaşma kabiliyetini kazanıp elindeki becerileri her zamankinden daha iyi kullanabileceğini düşündü. Dayanıklılığı ve kuvveti yepyeni bir seviyeye ulaşacaktı.
Eğer tahminleri doğruysa, savaş gücü her zamankinden daha yüksek olacaktı ve uzun süreli dövüşler problem olmaktan çıkacaktı. Önceden, en güçlü formunu iki saatten fazla tutamazdı. Ancak böbreklerini güçlendirdikten sonra yirmi dört saat boyunca duraksamadan tam performans gösterebileceğini düşündü.
Yine de tedbiri elden bırakmadı. Zhu Ting’in bu kadar kaliteli bir beceriyi ona gelişigüzel vermesi çok şüpheliydi. Yeteneğin tam kapsamının farkında olsaydı, elde etmek için daha fazla Çılgın canavar ruhunu masaya koymaktan çekinmezdi.
Birden aklına bir düşünce geldi. Zhu Tin ve hatta ondan önceki parşömen sahipleri kuvvetle muhtemel bu tekniği öğrenmişlerdi. Ama büyük etki alamadılar. Büyük ihtimalle anlayışları düşük olduğundandı.
Parşömenlerdeki kelimelerin içinde yatan zenginliği anlamak her babayiğidin harcı değildi. Han Sen, zamanında beynini Kan Kristaliyle güçlendirdiği için hiper gen sanatını tam anlamıyla kavrayabildi. Ayrıca Dongxuan Sutradaki anlayışının da katkısı olmuştu. Algılama ve düşünme biçimi daha netti. Bu sayede Yeşimgüneşi Kuvvetinin kopyasını okurken pek çok kişinin gözden kaçırdığı kısımları keşfedebildi.
Sıradan insanların Yeşimgüneşi Kuvvetinden elde edebilecekleri verim çok zayıftı. Algıları gizli detayları keşfedebilmek için fazla sınırlıydı. Kısacası, Yeşimgüneşi Kuvvetini anlayamadılar.
Bir süre Yeşimgüneşi Kuvvetini uygulayan Han Sen, böbreklerinin sıcak su keseleri gibi titreştiğini hissetti. Sanki içinde iki küçük soba yanarak ona enerji veriyordu. Üç gün üç gece koşsa bile yorulmayacağını hissetti.
“Bu yetenek de boru değilmiş he! Ustalaştıktan sonra aynı anda on yaratıkla kapışmak bile beni zorlamaz.” Han Sen’in keyfi yerine gelmişti.
Yeşimgüneşi Kuvvetini mükemmelleştirmek bayağı bir zamanını alacak olsa da Han Sen’in bu konuda bir acelesi yoktu. Şimdilik gümüşgözlü buz yılanı kralını nasıl öldürebileceğini düşünüyordu. İki tane kutsal kan sınıfı kılıcı olmadığı sürece ikiz ruhların karşısında olağanüstü dayanıklılığın bir önemi kalmazdı.
Neyse ki Karatanrı Sığınağı onun kontrolündeydi. Merhum Karatanrı’nın astları onun yerine Dong Lin’e uysa da kutsal kanlı bir canavarı avlamak için onu takip etmekten çekinmezlerdi.
Han Sen, Karatanrı Sığınağının seçkinlerinin listesini kontrol etti ve on kişiyi yanına almaya karar verdi.
“Patron, daha önce Karatanrı’yla gümüşgözlü buz yılanı kralını avlamayı denedik. Fakat başarısız olduk. O sefil yaratığın etki alanına girdiğimizde güçlerimiz bastırıldı ve yüzlerce yılan tarafından çevrelendik.” zamanında Karatanrı’yla beraber ava çıkmış olan birkaç elit Han Sen’in fikrini değiştirmek için konuştu.
“Kararımı çoktan verdim. Laf ebeliği yapmayı bırakıp emirlerime uy.” Han Sen soğuk bir ses tonuyla konuyu kapattı.
Konuşan elitler umutlarını kaybettiklerini hissettiler. Dong Lin ve Han Sen anlaştıkları için emirlere itaat etmekten başka seçenekleri yoktu.
On eliti de peşine takan Han Sen, Buz Yılanı Vadisine vardı. Yanlarında harita bulunduğu için çok vakit kaybetmeden bölgeye ulaşmışlardı.
Buz vadisi olduğu söylenmesine rağmen tabaka tabaka karın birikmiş olduğu tehlikeli bir kanyona benziyordu. Kara düşen içinden çıkamazdı.
Ayrıca karlı zeminin içindeki hareketlenmeleri görebiliyorlardı. Gümüş beyazı bir buz yılanın hareketiydi.
Buz yılanları beyazdı ve gözleri gümüş rengindeydi. Karların arasında keşfedilmeleri neredeyse imkânsızdı. Ufak bir dikkatsizlik, görüş alanınızdan kaçmaları için yeterliydi.
Tehlikeli kanyonda kaç tane buz yılanın yaşadığı bilinmemekteydi. İyi silahlanmış bir kişi sıradan bir buz yılanının ısırmasına dayanabilirdi ancak mutant sınıfında biri tarafından ısırılırsa 100 zindelik bile kişiyi kurtaramazdı. Isırılan kişi kısa sürede donardı.
On evrimci 100’ün üzerinde zindelik puanına sahipti ama güçleri korkularını dindirmiyordu. Haliyle yürürken bile yavaş ve isteksizdiler.
Han Sen de fark etti ama sinirlenmedi. Onun yerine gülümseyerek “Bir fikrim var. Gümüşgözlü buz yılanı kralını çekmek için tek başıma gideceğim. Böylece diğer yılanlardan endişelenmeden onunla burada savaşabiliriz.” dedi.
“Allah’ına kurban patron!” elitler teklifi düşünmeden kabul ettiler. Vadiye adım atacak yürekleri yoktu. Han Sen de tek başına girerse, onun ölümünden sorumlu olmazlardı.
Ç.N: Dostlar burada adamlar haliyle “Allah’ına kurban patron!” demiyorlar. “İyi iyi iyi!” diyorlar ama sizce de bu bizim kültürümüze yakışmayan bir şey değil mi? Ondan dolayı daha yerel tabirler kullanmaya karar verdim. Bi itirazınız yoksa ileride de böyle olacak 😀
“Önceden hatırlatayım: gümüşgözlü buz yılanı kralını çektiğim sırada biri topuklamaya karar verirse günah benden gider. Dong Lin bile topuklayanların arkasını kollayamaz.” Han Sen soğuk bakışlarla onları uyardı.
Evrimcilerden biri öne çıkarak güvenle “İçin rahat olsun patron. Biz o tip insanlardan değiliz. Avınızda size yardım etmek için elimizden geleni yapacağız.”
Tabii ki içinden başka türlü düşünüyordu. Diğer dokuz meslektaşı gibi o da Han Sen’in tek başına gittikten sonra geri dönemeyeceğine inanıyordu.