Sono Mono, Nochi Ni… - Bölüm115
Çevirmen: Kylerxy Düzenleyen: Reira
Tekrar Toplanma
Gözlerimin içinde bu yerde karşılaşmayı düşünmediğim insanlar yansıtılıyordu.
Sarona-san, Yuyuna ve Ruruna…
Tata-san ve o zamanlardaki kedi kulaklı kadın…
Naminissa ve Narellina…
Haosui’nin arkasındaki tüm bu insanlar tanıdığım yüzlerdi. Ama neden buradalar?
Böyle düşünürken, eski anılarım zihnimde tekrar ortaya çıktı. Sarona-san beni reddetti, Tat-san beni kullandı, Naminissa ve Narellina ile ani veda… Bunların bazılarını unutmak istiyorum ama yapamam. Kalbimin derinliklerinde mühürlediğim ve asla hatırlamak istemediğim olaylar… Her şeyi hatırlamak zorunda kalmıştım. Bilmeden önce bedenim reddetme işareti olarak titremeye başladı.
BU KÖTÜ…
KÖTÜ.KÖTÜ.KÖTÜ.KÖTÜ.KÖTÜ.KÖTÜ.KÖTÜ.KÖTÜ.KÖTÜ.KÖTÜ.KÖTÜ.KÖTÜ.KÖTÜ.KÖTÜ.KÖTÜ.KÖTÜ.KÖTÜ.KÖTÜ.KÖTÜ.KÖTÜ.KÖTÜ.KÖTÜ.KÖTÜ.KÖTÜ.KÖTÜ.KÖTÜ.KÖTÜ.KÖTÜ.
KÖTÜ.KÖTÜ.KÖTÜ.KÖTÜ.KÖTÜ.KÖTÜ.KÖTÜ.KÖTÜ.KÖTÜ.KÖTÜ.KÖTÜ.KÖTÜ.KÖTÜ.KÖTÜ.
Buradan kaçmalıyım! Bedenim hala hareket ederken, bilincim hala açıkken… Haosui bu yere geldiğinden bu savaşın zaferle sonuçlanacağı kesin.
Onu yenmek için benim kadar güçlü olmak zorunda değilsin. Hayır, bu abartı mı? Ama öyle olsa bile, inanıyorum ki Haosui’nin benimle karşılaşana kadar daha önce hiç yenilmediği bir gerçek.
Gerçekten çok güçlü bir kız. Hayır, şuanda eskisinden biraz zayıf. Öyleyse başka şansım yok ama bu şekilde savaşmaya devam etmek zorundayım… Hayır,hayır, hayır, kaçmam gerekiyor.
Bu yerde kalmam kötü. Cidden neden buradalar? Acaba hepsinin tanıdıkları mı? Geçmiş ilişkilerinden arkadaşlık mı? Acaba herkesin tanımadığım bir sevgilisi mi var? Bu ne? Şu anda çok üzgünüm, değil mi? Hayır hayır hayır, düşünmeye başlamadan önce buradan uzaklaşmak zorundayım… Panik!! Bu bir panik!! Bu bir panik! Panik-san geliyor!!! Aaa bu çok kötü..!!
Bedenim daha da titriyordu, kaçmak üzereyken bir kriz duygusu hissediyordum.
“Kaçamazsın, Wazu-sama.” (Freud)
Böyle bir sözle bir kişi aniden ortaya çıktı ve arkamdan bedenimi engelledi. Arkama baktım, her zamanki gülümsemesi ile orada Freud vardı.
“Lanet olsun, Freud! Gitmeme izin ver!” (Wazu)
“Korkarım ki bu imkansız. Herkes bu yere bir çözüm bulmak için geldi, Wazu-sama. Herkesin düşüncelerini duymak zorundasın!” (Frued)
“Hayır, bırak beni!” (Wazu)
“Eii–! Mücadele etmeyi bırak!” (Freud)
“Freud ırzıma geçiyor-!” (Wazu)
“Lütfen böyle tehlikeli sözler söylemeyi bırak!” (Frued)
Çaresizce mücadele ettim ama güç çoktan bedenimi terk etmişti, Freud’un kısıtlamasından kurtulamamıştım.
Ahh, bitti…
Bilincimi bu şekilde kaybettim.
“Haa…!!” (Wazu)
Bilincimi geri kazandım ve bulunduğum yerden zıpladım. Alnımda toplanan terleri sildim ve derin bir nefes aldım.
“Fwuh… Bir rüya mıydı?” (Wazu)
“Hayır, rüya değildi?” (Wazu)
Hmm? Garip… Arkamdan bir cevap geldi, dahası bir kadın sesi. Sesi onaylamak için bedenimi yavaşça arkama çevirdim, bedenimden neredeyse *gigigi* efekti duyulabilecek kadar yavaş hareket ediyordum.
Tata-san orada nazikçe gülümsüyordu.
Gugh! Guaah!
“Freud-san’ın söylediği gibi, hemen kaçmaya çalışacaksın. Sana izin vermeyeceğim!” (Tata)
Görünüşe göre gücüm biraz geri dönmüştü. Şansımı kullanarak bir anda bu yerden kaçmaya çalıştım ama Tata-san ben koşmak üzereyken hemen belime sarıldı. Yerimde durmak zorunda kaldım.
Freud piçi-!! Gereksiz şeyler söyledin–!
Ah, bedenim tekrar titremeye başladı.Bu kötü, bu gidişle, ben…Hayır, yapamam! Savaş devam ediyor ve şuanda benim yerime Haosui savaşıyor. Herkes dayanabiliyor gibi görünüyor ama yakında yardım etmek zorundayım.
“Umm… Şimdilik gitmeme izin verir misin?” (Wazu)
“Gitmene izin vereceğim ama daha sonra geri geleceğine bana söz verebilir misin?” (Tata)
“Umm… Bundan hemen sonra bir yolculuğa çıkmak zorundayım.” (Wazu)
“Reddedildi. Gitmene izin vermeyeceğim. Lütfen, sadece hikayelerimizi dinlemeni istiyorum.” (Tata)
Tata-san bana gözyaşlarıyla yalvarıyordu. Kurnazca… Kadının gözyaşları kurnazcaydı… İç çekme…
“A-anladım anladım! Savaş bittikten sonra düzgün bir şekilde dinleyeceğim. Kaçmayacağım bu yüzden lütfen gitmeme izin ver!” (Wazu)
“Bu bir söz, değil mi?” (Tata)
Tata-san gülümseyen gözleriyle bana baktı. Bu ifade… Çok tatlı… Hayır!Eğer işler böyle devam ederse, gerçekten de aklımı kaçıracağım.
“Söz, söz veriyorum!” (Wazu)
Bağırdığımda Tata-san yavaşça bedenimi saldı. Fwuh… Hala titriyor ama bir şekilde bu durumda savaşmayı başarabilirim,sanırım… Dikkatimi dağıtmak için bedenimi hareket ettiriyordum bu yüzden sakin kalmaya devam ettim. Şimdilik önümüzdeki savaşa odaklanalım.
Hikayeleri ve onlar hakkındaki her şeyi. Bunu daha sonra düşünelim. Ama sanırım, buraya hepsi bazı canavarları ya da insanları veya bunlar gibi benzer şeyleri yenmemi istemek için geldiler. Neyse… Ne de olsa sadece böyle şeyler için işe yararım.
Tamam,gidelim!
“Umm…. O zaman gidiyorum?” (Wazu)
“Evet, dikkatli ol.” (Tata)
Böyle söylediğimde Tata-san ayağa kalktı ve nazikçe başını eğdi. Neredeyse evli bir çift gibiydik… Hayır,hayır, hayır rüya görmeyi bırak! Bu imkansız!
Bunlardan bahsetmişken bilincimi kaybettiğimde neler olduğunu merak ediyordum. Görünüşe göre yumuşak bir şey tarafından sarıldım.Sanırım sadece benim hayal gücüm…
Önümdeki savaş alanına gitmeden önce gereksiz düşünceleri temizlemek için yanaklarıma vurdum.