Sono Mono, Nochi Ni… - Bölüm144
Çevirmen: Kylerxy Düzenleyen: Reira
Çok Fazla Sevgi
Tanrısallık öfke nedeniyle aktive oldu. Daha önce düştüğüm deliğin tavanına baktım ve kafa salladım.
“Garip bir şekilde ne yapacağımı biliyorum. Bu yerden kaçma çok kolay ama… bundan önce…” (Wazu)
Etrafımı kontrol ettim. Yüz tane golem ve Deizu’nın Kızı-san vardı. Önemli bir sorun göremiyordum. Deizu’nun Kızı-san’a bir elimle sarıldım.
“Sen? Bekle! Bu ne anlama geliyor?” (Maorin)
Deizu’nun Kızı-san ani davranışlarımdan ötürü şaşırdı. Kolumdan kurtulmak için şiddetle kollarını kullanıyordu ama başarısız oldu.
“Vahşileşme! Bizi buradan çıkarmaya çalışıyorum.” (Wazu)
“Ben iyiyim, beni burada bırak! Vatandaşlarımın cesetlerini bırakamam!” (Maorin)
Deizu’nun Kızı-san sözlerimi cevaplarken kararlı gözlerle bana doğru baktı.
Söylediği gibi onu bırakıp ya da bırakmamam gerektiğini merak ediyorum… Ama Deizu onu arıyor… ayrıca onu bu yerde yalnız bırakamam…
“Ve eğer burayı terk edersem, bu taş oyuncaklar cesetlere bir şeyler yapabilir! Ölülere hakaret eden böylesi davranışlara izin veremem!! Onları aileme uygun bir şekilde gömmek istiyorum.” (Maorin)
Oh… Bu kelimeler ilgimi çekmişti ve onun endişelerini gidermek için hareket ettim.
Bir söz söyledim ve “Eşsiz Büyü: Tanrı”yı kullandım. Kelimeye karşılık olarak bu yerdeki tüm golemler yukarıdan aşağıya ezildi. Tabak benzeri taşlar haline dönüyorlardı ve bir anda sessizleştiler.
“Mükemmel Koruma (Tam Bariyer)!” (Wazu)
Bir sonraki sözlerimle birlikte canavar adamların cesetleri şeffaf bir katman ile sarıldı. Gözümü Deizu’nun Kızı-san’a çevirdiğimde yeterli olup olmadığını onayladım. Ağzı tamamen açık bir şekilde donmuş bir ifadeye sahipti. Hmm? Ne oldu?
“Bu dünya üzerinde neler oluyor?” (Maorin)
“Huh? Hmm… Yer çekimi etkisini kullanarak golemleri ezdim ve güçlü bir bariyer koydum. Böylece kimse canavar adamların cesetlerine dokunamaz. Şimdi burayı rahatça terk edebilirsin değil mi? Deizu ile karşılaştıktan sonra cesetlere ne yapacağına karar verirsin. O zamana kadar bariyer tarafından cesetleri korunacak. İlk önce Deizu ile buluşmak daha önemli.” (Wazu)
“E-evet…” (Maorin)
Hala dalgın bir haldeydi. Kendine gelmesi çok uzun süreceğinden onu kendi haline bırakayım. Deizu ile buluştuğu sürece bir sorun yok.
Gücümün tamamını bacaklarıma koydum ve mümkün olduğunca sert zıpladım.
Muazzam bir hızda yukarı ilerledim. Saniyeler içerisinde daha önce düştüğüm tavana ulaştığımda yumruğumu havaya kaldırdım.
*baaaaaaaaaaam!!*
Deizu’nun Kızı-san’ı kucaklarken yıkım sesi ile birlikte taht odasına geri döndüm.
Patlama nedeniyle halen tozların dans ettiği odanın etrafına baktım ve durumu kontrol ettim. Odanın içerisinde benzer birkaç golem ve kendisini dünyanın kralı ilan eden adam ile üçü vardı ki bundan sonra onları yenecektim.
Üç kişi şaşkın bakışlar ile bana bakıyordu. Görünüşe göre burada ortaya çıkmam gerçekten onlar için beklenmedikti.
Karşı tarafımda Naminissa ve Narellina vardı. İkisinin arkasında Sarona, Meru’yu tutan Tata, Haosui ve Kagane yer alıyordu. İlk önce Sarona’nın grubuna yöneldim.
Grup üyeleri mutlu bir şekilde bana bakarken gözlerini kısıyorlardı. Ama bir nedenden ötürü ortaya çıkmama çok sevinen Kagane için biraz endişeliydim.
“Deizu’nun Kızı-san orada tanıştım. Lütfen orada onlarla bekle.” (Wazu)
Böyle söyledim ve Deizu’nun Kızı-san’ı nazikçe bıraktım. Sarona kafa salladı ve daha sonra onu kabul etti.
“Gerisini bana bırakın.” dedikten sonra bu yerden ayrıldım.
Tabii ki, Naminissa ve Narellina’nın olduğu yere yönelmiştim.
Naminissa figürümün yaklaştığını gördüğünde rahatlamış bir ifade takınırken Narellina’nın ağlayan yüzü daha önceki gördüğüm görüntüden daha buruşuk görünüyordu. Kalbim onun figürüne baktığımda ağrıyordu.
Bu çok geç harekete geçtiğimden oldu…
Görmek istediğim yüz bu değil…
Onların duygularına inanmaya ve ilerlemeye karar verdim…
Bana sonra ihanet etseler bile… ne olursa olsun, oluruna bırak.
Bundan daha fazla incindiklerini görmek istemiyorum…
Duygularıma göre hareket edeceğim…
Şey, yine de birdenbire küçük kız kardeşim Kagane’ye bir kadın olarak bakmak imkansız olsa da…
“Narellina..!” (Wazu)
Adını seslendim, sıkıca ona sarılırken ayağa kalkmasına yardım ettim ve onu öptüm. Önceki olayları unutması için bu öpücüğe çok fazla sevgi koydum.
Dudaklarımı ayırdığımda ve tekrar yüzüne baktığımda tekrar gözyaşlarına boğulmuştu. Ama mutlu yüzünü onayladığımda bu sefer bunların mutluluk gözyaşları olduğunu anladım.
Geçmişimi öğrenmişti. Sanırım daha önce olduğu gibi tekrar ortadan kaybolacağımdan korktuğu için ağlıyordu.
Narellina ile herkesin duyabileceği ve onları güvende hissettirecek bir seste konuştum.
“Sıkıntı yok… Kaybolmayacağım… sonsuza kadar herkesin yanında kalacağım!!” (Wazu)
Bu sözlerle Narellina mutlu yüzünü gösterirken daha fazla ağlıyordu. Kesinlikle diğer üyeler de böyle bir görüntüye sahipti.
“Bir daha tekrar ayrılmak istemiyorum… Seni çok seviyorum…” (Narellina)
Narellina başını göğsüme dayadı ve alçak sesle bunu söyledi. Diğer üyelerin yanına gitmesine izin vermeden önce Narellina’yı hafifçe öptüm.
Naminissa kıskanç göründüğünden Naminisssa’ya da aynı şeyi yaptım. Hayır, daha sonra tüm üyelere…
Narellina ve Naminissa’nın diğer üyelere katıldığını onayladıktan sonra yavaşça ileriye adım attım.
Beni kendisini dünyanın kralı ilan eden adam ve golemler bekliyordu. Doğrudan bir tanrı gibi kibirli soğuk bakışları gruba gönderdim.
“Yo- Gerçekten çok ileri gittiniz ve bunu yaptınız… Eşlerimi incitmek bir cennet günahıdır. Umarım sonuçlarına da hazırsınızdır!” (Wazu)
Şu anda gerçekten kötü bir ruh halindeydim.